Varlık ve Hiçlik – Jean Paul Sartre – Kitap Özeti

Bu kitabın aslında özeti olmaz ama madem niyetlendim aklımda kalan ana noktaları açıklama teşebbüsünde bulunacağım. (İngilizcesinden okuduğumdan, Türkçe özetlemeyi deniyor olmam da ayrı bir limitasyon). Türkçesini incelemek isteyen için PDF linkini paylaşıyorum. Kitaptaki sırayla ilerlersek:

1) VARLIK (BEING) ARAYIŞI

  • Varlık mevcudiyet olarak tanımlanamaz çünkü mevcut olmama hali de varlığı ifşa eder; yani olmamak da varolmanın bir halidir. Yani nesnenin varlığı yokluğu da kapsar (birdir).
  • İlk varlık özne değil öznelliğin (subjectivity) kendisidir. Ve bu öznellik varoluşu kendine atar (I am aware that I think there for I am – Heidegger`in preontolojik kavrayışına bir atıftır bu). Varlık fenomeni hemen bilince ifşa edilir. Bütün şeyler önce kendinde vardır (being in-itself). Bu, “içkinlik” değildir çünkü içkinlik bir şey ile kendisi arasındaki ilişkinin en küçük mesafeli haliyken; varlık kendisiyle bir ilişki değil; ta kendisidir. Kendinde-varlığın (being in-itself), bir yargı, yasa ya da özbilinç gibi, dışarıya karşı çıkabilecek bir içeriği, sırrı yoktur. Kendinde-varlık (being in-itself) sadece o`dur (it is).
  • Bilinç her zaman bir şeyin bilincidir (bir şeye dair) yani bilincin kendisi hiçbişeydir – hiçliktir. Algıdan öze varmaya çalışan fenomenistleri hatalı bulur; öz birşeyin yalnızca kendinde olan bir şey olamaz. Olsaydı bilincin herhangi diğer bir varlıkla nasıl ilişki kurduğu sorusu çözümsüz kalacaktı.
  • Bilinç öyle bir varlıktır ki, onun varoluşu ( its existence) kendi özünü (essence) – ve diğer ilişkide olduğu şeylerin özlerini – ortaya koyar.
  • Kitabın devamında varlık (being) 3 türüyle ele alınır:
    • kendinde (in-itself) – canlı cansız herşeyin obje olarak varoluşu
    • kendi-için (for-itself) – insana özgü bilinçli varoluş
    • başkası için (for other) – insanın başkası karşısında objeleşmesi

2) HİÇLİK (NOTHINGNESS) PROBLEMİ

  • Bilinç soyutlama ile çalışır (şeyleri yalıtılmış düşünür). Bu soyutlamada değillenen (negation) bir referans vardır. Bu referans hiçliktir (yani değilleyerek, olumsuzlayarak birşeye yönelir bilinç). Değillemeyi açarsak: insanın gerçeklik algısı temelinde bir kendini ayırmadır (self-separation – What I am not). Objeler her zaman bu şekilde (oradaki ve ben olmayan şey) bilinçli özneler(d)e varolurlar (exist to).
  • Hiçlik bu yüzden varlığa musallattır: Varlık hiçliğe ihtiyaç duymadan kavranabilir gibi görünsede dışında değil; varlığın kalbindedir. Varlığımızdaki bu hiçlik sonsuz olasılıkları mümkün kılar. Bu sonsuz imkanlar Özgürlüğü doğurur. İnsanın özgürlüğünün bilincine varması Izdırap (anguish) verir.
  • Hiçlik ve mümkünlükleri biraz açarsak: Aslında bu mümkünatın içerisinde hiçbir şey beni bir eylemi yapmaya zorlayamaz ama hiçbir varolan şey ne olacağını da kesin olarak belirleyemez. Gelecekteki varlığım ile şimdiki varlığım arasında bir ilişki vardır. Ama bu ilişkide bir hiçlik hali (özgürlüğü doğuran) var çünkü ben (henüz) olacağım kişi değilim (var olmama kipi).
  • Izdırap dediğimiz şey, tam da var olmama kipinde (mode) kişinin kendi geleceği olduğunun bilincidir. Izdırabın nedeni hayatlarımızın anlamından sorumlu olmamızdır. Çünkü verili bir anlam yoktur. Anlamın temeli varlığımızdır ve varlığımızda anlamın temeli yoktur (tersine sonsuz olasılıklara imkan veren hiçlik vardır).
  • Izdıraptan kendimizi aldatarak (bad faith) kaçarız. Kendimizi ötekileştirerek, özgürlüğün sorumluluğunu almayarak, rasyonel bahaneler ile olayların objesi olmayı tercih ederiz. Kendini aldatma, önce “kedine inanmama – not believing what one believes” ile başlar ve ardından da kaçması imkansız olan bir şeyden; olduğun kişiden kaçmaya çalışır.

3) KENDİ-İÇİN-VARLIK (Being For-Itself)

  • Bilincin varlığı (being of consciousness) kendi varlığıyla ilgili bir sorgulamaya sahiptir. Kendi-için varlık (being for-itself) ,kendisiyle örtüşmediği ölçüde, var olmaya karar veren bilinçli varlıktır. Kendi-içinin varlığı gerçek değil yansımadadır (in reflection). O arzu duyar bu insan-gerçekliğinin daimi bir eksiklik (lack) olduğunu kanıtlamaya yeterlidir.
  • Zamanı geridönülemez (irreversible) bir “önce-sonra” düzeni olarak tanımlayabiliriz. Bu sıralama ile zaman beni kendimden, olduğum şeyden, olmak istediklerimden, yapmak istediklerimden, şeylerden ve Öteki’den ayırır. Bu önce-sonra ilişkisini ancak onu kuran bir tanık için var oluyor olabilir. Kendisi-için varlık zamansaldır (temporal).
  • Geçmişteki şeyler olasılık değildir (actualized). “Benlik”, geçmişi bugünle ve gelecekle birleştiren ontolojik bir ilişkidir. Yani “Benim” geçmişim her şeyden önce benimdir, yani varlığımın işlevi olarak var olur. Geçmiş geçmiş olmaktan çıkmaz, ama ben geçmişim olmaktan çıkabilirim. Benliğin bu özelliğinden yola çıkarak diyebiliriz lki olasılıklarımı kendimi kavrayarak yaratıyorum: determinizm, kendimin geleceğe yönelik projesinin zemininde beliriyor.
  • Bilginin tek türü sezgiseldir. Sözde “bilgi” (knowledge) sayılan tümdengelim ve tümevarım sadece bizi sezgiye götüren araçlardır. Sezgi genellikle bilinenin bilenler için dolaysız mevcudiyetidir yani aracısızdır. Bilgi sorunu önemlidir çünkü bedenimiz her şeyden önce bize bilinen bir şey olarak ortaya çıkar. Bedenim hakkındaki bilgim esasen başkalarının onu görme biçiminden gelir. Bu beni Öteki’nin varlığına ve benim Öteki-için-varlığıma yönlendirir.

4) BAŞKASI veya ÖTEKİ-İÇİN-VARLIK (Being for other)

  • Öteki sorunu temelde kendimiz gibi başka bilinçli varlıklar olmasıdır. Ötekinin kavranışını apriori bir kabul olarak alırsak diyebiliriz ki; biz özneliğimizi uygularken ötekinin özneliğinin objesi olabiliriz.
  • Mesela utanç, birileri önünde utançtır. Biraz sakarlık yapsam onu ne yargılarım ne de suçlarım; Ben sadece onu yaşıyorum; Onu kendi-için kipinde gerçekleştiriyorum. Birinin beni gördüğünü farkedersem birdenbire, yaptığımdan utanıyorum. Çünkü Öteki’ne bir nesne olarak görünürüm.
  • Öteki’yi duyularım aracılığıyla tanıyorum. Biri bana bakarsa, nesne olduğumun bilincinde olurum. Ancak bu bilinç ancak Öteki’nin varoluşu içinde ve aracılığıyla gerçekleştirilebilir (nesne olabilmem ötekinin varlığına bağlıdır). Ötekinin özgürlüğünü bilmediğimden dolayı burada bir nesne oluyorum. Bir nevi köleleştirilmiş durumdayım (burada Hegel`in ilişkilerdeki Efendi-Köle metaforuna gönderme yapar).
  • Öteki ile olan ilişki türlerinden biri de Aşk`tır. Aşk her şeyden önce bir yanılsama ve sonsuz bir göndermedir (referral). Çünkü sevmek sevilmeyi istemektir ve dolayısıyla diğerinin onu sevmemi istemesini istemektir. Aşığın sürekli memnuniyetsizliği bundandır.

5) SAHİP OLMAK (TO HAVE) , YAPMAK (TO DO) VE OLMAK (TO BE)

  • Sahip olmak, yapmak ve olmak insan gerçekliğinin temel kategorileridir. Örneğin, her biliş (knowing) bir sahip olma kipidir.
  • Bir seçim, olduğundan farklı olabilecekse özgür olduğu söylenir. İşte bu özgürlük eyleme anlamını verir. “Özgür olmak” ifadesi ile “istediğini elde etmek” değil, kişinin kendi isteğiyle kendi seçimleriyle belirlenmesiden (determined) bahsediyoruz.
  • Dünyadaki gerçekliğimiz (facticity) bize yalnızca özgür seçimlerimizle ifşa edildir. Geçmiş; “Neyin değiştirilmesi gerektiği” sıfatıyla geleceğin seçimi için vazgeçilmezdir. Biz geçmişimizin ve geleceğimizin anlamını vermekte özgürüz. Yani geçmiş ve gelecek bugünde ve burada yaratılmaktadır. Bu yolda çevrem (surroundings) aşılması gereken engeller, kullanılacak araçlardır çünkü özgür olmak, değişmekte-özgür olmaktır. Farkında olmalıyım ki Ötekilerin (fellow man – others) varlığı, özgürlüğüme fiili bir sınır getirebilir (onlarla ilişkimiz kötüyse varlıkları cehennemizdir).
  • Heidegger insan-gerçekliğinin varlığını “ölüme doğru-varlık” olarak tanımlar. Yani özgürlük ölüme karşı gerçekleşir; bir anlamda ölüm hayata dışarıdan bir anlam vermez, anlam ancak öznelliğin . özgürlüğün kendisinden gelebilir.
  • Sonuç olarak; Özgürlük bilinçle birdir. Özgür olmaya mahkûm edilen insanın tüm dünyasının yükünü omuzlarında taşımaktadır: bir varoluş biçimi olarak dünyasından ve kendisinden sorumludur.
  • Kendimizi dünyada pasif kılmak, kendimizi aldatmak, şeyler ve başkaları üzerinde aksiyonu reddetmek, köleliği tercih etmek ve hatta seçim yapmamak (indecision) birer seçimdir ve kendi sorumluluğumuzdadır. “İnsan, kendi yaptığından (yapmakta olduğundan) başka bir şey değildir.”