Aile teknik olarak; üreme ve toplumun üyelerinin bakımı için birincil sorumlulukları paylaşan, kan, evlilik ya da anlaşmaya dayanan diğer ilişki ya da evlat edinme üzerinden birbirleriyle bağlantılanan insan kümesi olarak tanımlanabilir. Ailenin toplumsallaştırma, ilişkiyi meşrulaştırma, çocuk sahibi olma, duygusal paylaşım, destek olma, toplumsal statü sağlama gibi işlevleri vardır.
Tarihsel baktığımızda:
- Tarım toplumunda toprağın işlenmesi açısından fiziki güç önemli ve dış tehditlere karşı sayıca fazla olmak caydırıcılık. Bu nedenle geniş aile formu yaygın. Fiziki güç önemli olduğu için aile ilişkilerinde erkek önemli otorite figürüdür. Bu formda bireycilik hoş görülmezken, biz duygusu önemlidir. Evlilikte bireysel tercihlerin önemi yok denecek kadar azdır.
- Sanayi toplumlarında merkez fabrikaların kurulduğu kentlerdir. Fiziksel güç yerini makinelere bırakmıştır. Güvenlik emniyet teşkilatı ve hukukla sağlanır. Dolayısıyla akraba ilişkileri zayıflar. Çekirdek aile formu yaygınlaşır. Kadınların da çalışmaya başlaması ile ailede eşitlikçi rol kavramı öne çıktı.
- Günümüzde bireyci ve tüketici yaklaşım, kişileri her türlü bağa ve ilişkiye karşı mesafeli bir yaklaşım içerisine sokmakta. Sonuç olarak evlenme yaşları yükseldi. Bekâr kalma oranı arttı. Kariyer-aile dengesinin sağlanması, çalışma hayatının önemli sorunlarından birisi hâline geldi. Çocuksuz aileler ve Boşanmalar arttı. Özellikle gelişmiş ülkelerde tek ebeveynli ailelerin sayısında önemli artışlar yaşandı.
- Son yirmi yılda işsizliğin giderek yaygınlaşması, artan ekonomik krizler, ev kiraları ve yaşamın pahalılaşması sonrasında hem bekâr hem de evli kişilerde aile yanına dönme oranları arttı.
TÜRKİYE’DE AİLE, EVLİLİK VE İLİŞKİLER: ÖZELLİKLER, SORUNLAR, DEĞİŞİMLER
Osmanlı`da kadının çalışma hayatında yer alması çok sınırlıdır. 1858`den sonra Kız Rüştiyeleri, Ebe Mektepleri, Kız Sanayi Mektepleri açılmasıyla kadınlara topluma çıkma yanında umumi işlere ve devlet işlerine girme yolu açılmıştır.
1926 Medeni Kanun’da erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesi yasaklanmıştır. Türkiye’de ataerkil aile yapısı hâkimdi ve halen hakimdir. (1990`a kadar evli kadınların çalışma hayatına girmelerinin eşinin iznine bağlı idi mesela).
1934 yılında kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı. Bu tarz hakların kazanımında toplumsal mücadeleler arkaplanda olmadığı için, bunların kullanımında önemli sorunlar yaşanmaktadır.
1950’li yıllarda tarımda makineleşmenin artışı vb. sebeplerle köyden kente göç süreci hızlanmaya başladı.
1970’li yıllara gelindiğinde kadınlardan beklenen toplumsal cinsiyet rolleri ağırlıklı olarak çalışma hayatına yönelik değil, ev kadını olmalarına yönelikti.
Günümüzde:
- Türkiye`de aile içi kadına ve çocuğa yönelik şiddet önemli bir sorundur. İşsizlik, ekonomik sorunlar, psikolojik ve sosyolojik birçok nedenleri vardır.
- Türkiye’de ortalama ilk evlenme yaşı erkekler için 27,8, kadınlar için 24,8’dir
- Evlilikte bireycilik, ekonomik yük ve doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla az çocuk tercihi öne çıkmaktadır.
- Boşanma oranları da kadının ekonomik bağımsızlığı, bireyciliğin artması, boşanmanın meşrulaşması gibi faktörler ile artıyor.
Bütün küresel trendlere rağmen Türkiye`de nispeten aile yapısının güçlü bir şekilde varlığını koruduğu, ailenin toplumun geniş bir kesimi için önemli bir değeri oluşturduğu, aileye, evliliğe atfedilen önemin büyük oranda korunduğunu söyleyebiliriz.