Türkiye`nin Toplumsal Yapısı -4- Eğitim

Eğitim: toplumsallaştırma, kültürün aktarımı ve mesleki beceriler kazandırmanın yanında suçu ve işsizliği azaltma, eş bulma, sosyal dikey geçişi artırma gibi işlevlere de sahiptir.

Tarihsel olarak tarım toplumlarında dine dayalı eğitim yaygınken yöneten kesim çocuklarına özel eğitim aldırmakta idi. Sanayileşme ve Kentleşme ile kitle eğitimi (kitle üretimi gibi) ortaya çıktı:

  • Sanayinin gereksinimleri doğrultusunda fizik, kimya, biyoloji, mühendislik alanları müfredata girdi.
  • Ortak yaşam kültürü olmayan insanların bir arada yaşaması için düzen, itaat ve disiplinin gerekti. Eğitim, bu değerleri içselleştirecek tarzda düzenlendi.
  • Mesela Öğretmen kesin otoriter oldu, ezber temel yöntem olarak belirlendi. Ders araları, fabrikalarda olduğu gibi yüksek zil sesiyle duyuruldu. Okul mimarisinde devletin büyüklüğünü vurgulandı.

1975`ten sonra yarısında bilgisayar ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile kitle üretimi yerini çeşitliliğe bıraktı. 1980’lerden itibaren küreselleşmeyle birlikte rekabet arttı ve öne çıkabilmek için, söyleneni yapan değil yenilikçi, yaratıcı, farklı düşünebilen çalışanlar gerekti. Bunun sonucu olarak:

  • Kitle eğitimi yerine öğrencilerin ilgi alanlarına göre ders seçebildiği bir sistem öne çıktı.
  • Eğitimde teknoloji kullanımı öne çıktı.
  • Küreselleşme ile etkileşim arttı ve değişim programlarıyla ülkeler arasında öğrenci değişimi arttı.
  • Klasik eğitim alamayanlar için açık öğretim, uzaktan/ online eğitim seçenekleri de oluştu.

TÜRKİYE’DE EĞİTİM

1920lerde okuma yazma bilen nüfusun oranı %10 idi. Özetle Cumhuriyet’in devraldığı miras sorunluydu.

  • 1924`te Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) kanunu ile medreseler kapatıldı ve bütün okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı. Yabancı okullara yönelik katı düzenlemeler getirildi. Eğitimin merkezîleşti ve millileşme ve laikleşme sürecinin bir aracı oldu.
  • 1926 yılında karma eğitime geçildi.
  • 1928 tarihinde harf devrimi gerçekleştirildi ve yeni yazı dili olarak Latin alfabesi kabul edildi.
  • 1932 yılında Türk Dil Kurumu kuruldu.
  • 1940`da Köy Enstitüleri kuruldu: el işleri, sağlık, bina yapımı, hayvancılık, ziraat gibi alanlarda eğitim verilirdi. Mezunlara hizmet yükümlülüğü getirilerek; köylerin kalkınması hedeflenmişti.
  • 1940 yılında bir tercüme bürosu kurularak dünya klasikleri Türkçeye çevrilmişti. (Hasan Ali Yücel)

Demokrat Parti döneminde dine gösterilen hoşgörü artmıştır.

  • Köy Enstitüleri 1954 yılında kapatılarak öğretmen okullarıyla birleştirilir.
  • 1957’de SSCB`in uydu fırlatmasıyla, ABD eğitiminde devrim olmuş ve Türkiye`de etkilenmiştir.

1970`lerde laiklik vurgusu artmış ve eğitim sisteminin Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlılığı öne çıkarılmıştır.

1974 yılında ÖSYM kurulur. Üniversite sayısı da (10) üniversite mezunu da azdır.

Doktor, mühendis, üniversite mezunu memur olmak toplumsal alanda saygın statüye sahip olma anlamına da gelmektedir. Bu durumu 1970’li yıllarda çekilen çok sayıda sinema filminde görmek mümkündür.

1990’lı yıllarda ideolojik tartışmalar/ gerilimler yoğundur. O yıllardan günümüze gelirken:

  • Zorunlu eğitim, 1997 yılında 8 yıla çıkarıldı.
  • İmam-Hatip Lisesi mezunlarının ilahiyat fakültesine iten katsayı uygulaması getirildi. Bu meslek liselerine giden çok sayıda öğrenciyi de olumsuz etkiledi. Katsayı uygulaması 2011 yılında kaldırıldı.
  • Tek tip kıyafet zorunluluğu da 2012 yılında kıyafet serbestisi getirilerek kaldırıldı.
  • Zorunlu eğitim 2012 tarihinde 12 yıla çıkarıldı ve günümüzde de 4 yıllık 3 aşamadan oluşmaktadır.

Günümüzde Türk Eğitim Sisteminin Değerlendirilmesi

Türkiye`de halen ilkokuldan itibaren, sürekli sınavlarda başarılı olabilmek için ezberciliği önemseyen bir yapı mevcuttur. Eğitimi bu rekabet anlayışıyla geçmiş kişilerin üniversite ve sonraki süreçte analiz etme, yorumlama, bütünleştirme, eleştirel/ farklı düşünme konusunda önemli eksiklikleri ortaya çıkıyor. Ayrıca sürekli değişen sınav sistemleri ve müfredat öğretmenler ve öğrenciler için sorunlar teşkil ediyor.

Özel sektörün eğitimde yer alması; imkan ve niteliği artırıcı etkiye sahipken öte yandan apartmanın bir katının okul hâline getirilip amacın para kazanmak olduğu örnekler de mevcuttur. Bu durum kalite açısından okullar arasında çok büyük farklılıkların ortaya çıkmasını da beraberinde getirmektedir.

Eğitimde teknoloji kullanımı yaygınlaşsa da sınıflar kalabalık olduğundan interaktif katılıma ve proje hazırlamaya dayalı eğitimlerin gerçekleşmesi çok kısıtlıdır. Öte yandan E-okul Uygulaması internet üzerinden takibi kolaylaştırarak velileri de sürece daha yakın kılmaktadır.

Öğretmenlerin kendini geliştirmesi her ne kadar vurgulansa da Türk eğitim sisteminde, başarısız, motivasyonu azalmış, otoriter yönüyle öğrencilerde korku salan öğretmen profilinin sistemsel bir şekilde belirlenip ayıklanması söz konusu değildir.

Öte yandan bu sorunlar bölge, şehir hatta mahalle bazında farklılıklar gösterebilmektedir.