Sosyolojide Toplumsal Değişim Teorileri

Toplumsal değişim büyük çaplı dönüşümdür ve olgusal olarak ele alınır. Örneğin “gelişme” ekonomik içerikli, “çağdaşlaşma” ise politik içerikli kavramlardır, bunları ayırt etmek olgusallığı korumak için önemlidir. Değişme sosyal (savaş), demografik (göç), kültürel (teknoloji), doğal (deprem) gibi nedenlerle genellikle plansız, kestirilemez bir süreçte olur ve bir muhalefet yaratır. Değişim sosyolojide farklı açılardan ele alınmıştır. Kısaca özetlersek:

  • Comte: Değişim kaçınılmaz, sürekli ve doğrusal bir evrimdir. Bu evrim çeşitlilikten tek gerçeğe doğru bir ilerlemedir. Benzer şekilde Spencer Sosyal darvinizm teziyle kendi başına ayakta kalamayanlara devlet yardımına karşı olmuştur.
  • Durkheim: Nüfus yoğunluğunun artmasını değişimin ana nedeni görürken; normalde çatışma yaratacak bu yoğunluğun “iş bölümü” nedeniyle organik bir dayanışma sonucunda dengelendiğini öne sürer. Benzer şekilde değişimin işlevine odaklanan Tönnies; Toplumun birincil ilişkilerden (tarım, cemaat, yazısız normlar) ikincil ilişkilere (kent, cemiyet, rasyonalite) negatif doğru değiştiğini öne sürer.
  • Parsons; Değişimi aktörlerin içselleştirdiği değerlerin değişimi olarak görür. Bunun aktörlerden genele doğru zamanla yayıldığını öne sürer. Değişim: nitelikten performansın önemine, yaygında belirli ilişkilere, özgülden evrensel standartlara, duygusallıktan duygusal tarafsızlık ve kontrole, kolektiften bireysel yönelime doğru tarif edilir. Bu değişim doğrusal olmayabilir. Bu çizgide şekillenen modernleşme okulu azgelişmiş toplumlarda “geri kalmanın” nedenlerine batı merkezli açıklamalar getirmiştir. Mesela Goode aileyi neden alırken, Rostow 5 aşamalı bir modernleşme tarifi yapar.
  • Marx: Bilinç ve ideolojiyi maddi yaşam belirler (tarihsel materyalizm). Toplumda Altyapı: üretim güçleri ve ilişkiler, Üstyapı: hukuk, siyaset, din, aile, sanat, bilim, felsefe, gelenekten oluşur. Toplumsal değişimi anlamak için altyapıya bakmak gerekir. Bu altyapıdan kaynaklanan sınıf çatışmaları diyalektik bir şekilde (d)evrime neden olur. Altyapı yanı İnsanların doğayla ilişki kurma biçimi değiştikçe kendileri ve üstyapı da değişir. Süreci özetlersek:
TOPLUMÜRETİM ARACIÜRETİM GÜCÜÜRETİM İLİŞKİSİ
İlkel Komünizm (<-1000)Toprak ve El aletiToprak ve EmekAkrabalık, Sınıfsız
Asyatik (-8000,1000) +tarım/madencilik Tarım/hayvan Firavun/rahip/asker/tüccar/köylü
Antik (-400,700) +su/yol Bilim Köle sahibi yurttaş/asker/tüccar/köle
Feodal (500,1800) +su kanallar Dişli makin Aristokrat/rahip/tüccar/serfler
Kapitalist (1700,) +fabrika Elektrik Sermaye sahibi/yönetici, işçi
Sosyalist İşçiler
KomünistSınıf yok.
Marx`ın Toplumsal altyapı evriminin özeti
  • Marx`ın çatışmacı çizgisinde ilerlersek; Dahrendorf çatışmayı otorite ekseninde ele alır. Otorite (statükocu) ve yönetilen zıt çıkarlara sahip gruplar ve değişimi bunlar arasındaki mücadeleler olarak görür. Latin Amerika`dan doğan bağımlılık okulu da azgelişmişliği, gelişmiş ülkelerin kaynaklarını zorla kullanmasının sonucu olarak görür. Bu ülkeler gelişemez çünkü sisteme sadece hammadde ve ucuz işgücü olarak girme şansları verilmektedir. Gelişebilen ülkeler örnek gösterilerek bu bakış açısı bugün eleştirilmektedir. Walletstein`ın Dünya Sistemi teorisi kapitalizmin uluslararası örgütlendiğini ileri sürer: Merkez (sermaye yoğun), yarı çevre (tampon, gelişen), çevre (sömürülen) olarak ülkeleri gruplandırıp değişimi bu eksende ele alır.
  • Weber ise değişme modeli sunmaz fakat olanı açıklamaya çalışır. Değişmeyi rasyonelleşme ve bürokratikleşme ekseninde ele alır. Buradaki rasyonellik biçimseldir yani amaca yönelik verimliliğe odaklanma, standartlaşma, belirsizliğin ortadan kaldırılması gibi. Ama kişiler ve toplum için bu bazı irrasyonel sonuçlara yol açar o nedenle dünyayı anlamsızlaştırır. Weber’e göre rasyonelleşme biçimleri çoğulcudur, batının farkı bu süreci hızlı yaşaması ve genele yaymasıdır. Bunu hukukun özerkleşmesi ve kapitalizm aracılığı ile gerçekleştirmiş, sonuçta duygusallık ve geleneğin etkisini azaltmıştır. Hukukun rasyonelleştirici etkisi onun hukuk dışı (etik, dinsel, ekonomik ve politik) alanlara girmesi ile olmuştur. Protestan ahlakı da birikimi/tutumluluğu öven, üretmeyen hazzı/tüketimi reddeden bir ahlak olarak sermaye birikimine ve çalışma disiplinine temel olmuştur. Öte yandan borsanın ekonomiyi rasyonelleştirdiğini de öne sürmüştür. Hatta Borsa rasyonel toplumsal eylem için bir sembol gibidir. Weber’e göre 3 tip meşru otorite vardır: geleneksel, karizmatik ve rasyonel. Rasyonel otorite bürokrasidir. Bürokrasi her çalışanı bir çarka dönüştürür ve bir kere kurulduktan sonra yıkılması en zor kurumlardan biridir.