Toplumsal davranışta sapma ödüllendirilebilir ya da cezalandırabilir. Suç sapmanın bir alt kümesidir. Suçu anlamada biyolojik yaklaşımlar (genler, hormonlar) yeterli kanıt bulamamıştır. Psikolojik yaklaşım anormalliğin bedenden çok zihinde temellendiğini kabul eder. Sosyolojik yaklaşımlar toplumsal bağlamın öneminde hemfikirdir. Suç bütün toplumlarda vardır, çatışmalardan ve toplumsal stresten beslenir, değerlere ve yasalara bağlılığın azalması ve kent yaşamı ile ilişkilidir.
Sosyolojik yaklaşımlardaki ana düşüncelere değinirsek:
- İşleveselci Durkheim suçu doğanın bir parçası olarak kaçınılmaz bir olgu olarak görür. Pozitif anlamda yenilikçi düşünce ve meydan okumalar ile yenilikçi bir güç teşkil edebileceğini düşünür. Aynı zamanda suç toplumsal normları belirginleştirir. Marton yapısal gerilim teorisi ile sapmayı ekonomik eşitsizliklerin bir yan ürünü olarak görür. Cohen bireylerin gerilime gösterdiği tepkilerin altkültürler yoluyla toplu olarak gerçekleştiğini söyler. Suç bireysel olmaktan çok ortaklaşa bir tepkidir. Bu yapısal işlevselci teorilerin eleştirilen noktaları suçu yoksullukla ilişkilendirmek ve herkesin aynı değer yargılarını paylaştığını varsaymaktır.
- Sosyal kontrol teorisinde Nye çocuk suçluluğunun öğrenme sirecinde ortaya çıktığını ve kontrol eksikliğinden kaynaklanabileceğini öne sürer. Hirschi de bireyleri topluma bağlayan 4 bağ olduğunu (bağlanma, adama, içerilme ve inanç), yeterli güçte olduğunda bireyin kontrol mekanizmasını oluşturduğunu düşünür. Bu görüş surveillance mantığını temellendirir. Benzer çizgideli Skyes in nötralizasyon teorisinde herkesin yeraltı değerleri olduğu; barda, sporda deşarj olduğu ama yanlış yerde yaptığında suç olduğunu öne sürer. Topluma bağlılık azaldığında sorumluluk reddedilerek, zararı inkar ederek suç meşrulaştırılır.
- Etkileşimci yaklaşım: Etiketleme teorisine göre bir eylem bir noktada birileri tarafından sapma olarak görülür, davranışa içkin değildir ama aktörler arasındaki etkileşimin bir ürünüdür. (Lemert, Becker, Cohen). Bu kategorileri tanımlayanlara baktığımızda varlıklılar tarafından yoksullar, erkekler tarafından kadınlar, yaşlılar tarafından gençler için düzenlendiğini görürüz. Lemert birincil sapma (marjinal davranışlar: okulu asıp içki içmek) ve ikincil sapma (bireyin yaftayı kabullenip kendini sapkın olarak görür ve sapmayı şiddetlendirebilir: alkoliklik) ayrımı yapar. Goffman tedavi kurumlarının (hapishane) sapmayı daha da artırıcı bir rolü olduğunu söylemiştir.
- Benzer çizgide Kent sosyolojisi davranışın ağırlıklı sosyal ve fiziksel çevre tarafından belirlendiğini söyler. Sutherland suçun başka bireylerle etkileşimde öğrenildiğini ve bunun başka bireylerle birlik içerisinde ilerleyebileceğini söyler. Bu yaklaşım fazla indirgemecidir, bireyin neden suça yöneldiğini es geçer.
- Marxist yaklaşımlar: Sapkın davranışlar kapitalizme tepki olarak çıkar. Kapitalizmin doğasında bu vardır çünkü yarışmacı bir sistemdir ve davranışa toplumsal sorumluktan çok ekonomik bencillik yön verir. Suçu üst sınıf tanımlar. Snider aslında şirket suçlarının etkilerinin daha büyük olmasına rağmen yeterli vurgu yapılmadığını savunur. Taylor, Walton ve Young yeni suç bilimi kavramıyla sentez yapmış sonuçta suçluların suçu ve yasalara uymamayı seçtiğini vurgular. Gilroy da azınlıkların suç eylemlerinin siyasi eylemler olduğunu öne sürmüştür.
- Pollak kadınların daha suça eğilimli olduğunu ve suçu gizlemekte daha becerikli olduklarını savunmuştur.
Suçları sınıflandırırsak; Mülke ilişkin suçlar, Cinsel suçlar, Duygusal suçlar (nefret), Örgütsel ve mesleki suçlar, Alkol, uyuşturucu ve sağlık suçları olarak gruplandırabiliriz.
Türkiye’de son yıllarda kentleşme, ailelerin parçalanması ve cezaların yetersizliği sebebiyle suç oranları artmıştır.
Eğitim düzeyi ile suç arasında güçlü bir ilişki vardır. Öte yandan alt sınıflarda eğitim öğrencilerin meşru yollardan başarılı olmalarına imkan vermediğinden meşru olmayan yollara eğilim içerisine girmektedirler.