Sosyolojide Modernizm ve Postmodernizm

Modernizm sekülerleşmeyi, ekonomik ilerlemeyi, yönetimin rasyonelleşmesini/bürokratikleşmesini, olguların değerlerden ayrışmasını içeren; özgürleştirici ve akılcı bir dönem veya yaklaşım olarak tanımlanabilir. Modernizmi ele alan bazı sosyologların yaklaşımlarını özetlersek:

  • Giddens, moderniteyi 4 temele oturtur. Bunlar kapitalizm, endüstrileşme (doğayı kontrol etme, doğal olmayan çevrede yaşam), gözetim (davranış kontrolü için ulus devlet aracı) ve askeri güç (devlet tekelindeki şiddet araçları). Günümüzde modernite kontrolün dışına çıkmış olmakla birlikte dinamizmini 3 temel özellikten alır:
    • Uzaklaşma (Distantiation): Zaman ve mekanın birbirinden ayrılması. Eskiden sosyal etkileşimler aynı yerde ve aynı zamanda olmayı gerektirirken modernitede bu zorunlu değildir.
    • Yerinden çıkarma (disembedding): ilişkilerin ve kavramların bağlamından kopması olarak anlatılabilir. Mesela para maddiyattan çıkıp bir rakama metafora dönüşmüştür. Uzmanlara duyulan güven de buna örnek gösterilebilir; orada güven kişiye değil uzmanlık kurumunadır.
    • Düşünümsellik (reflexivity): pratiklerin kendi kendini etkileyerek yeniden düzenlenmesidir.
  • Habermas: Akıl başlangıçta zulme karşı bir silah iken modernizmde kapitalizm aklı kendi ihtiyaçları için bir baskı aracı olarak kullanıyor. Bu bağlamda Eylemin rasyonelleşmesini zararlıdır ama iletişimin biçimsel rasyonelleşmesi gereklidir.
  • Bauman: Holokost modernitenin ürünüdür der. Erken modernitede amaç kalıcı olması tasarlanan birşeyi oluşturup sürdürmekken, geç modernitede amacın kendisi geçici olan birşeydir.

Postmodernizm ise modernizmin bazı varsayımlarına şüpheyle yaklaşır hatta reddeder. Bunlar:

  • Sabit tutarlı bir benliğin varlığı
  • Bilim ve aklın bilgi için nesnel bir temel sağlayabileceği düşüncesi
  • Bir hakikat olduğu düşüncesi
  • Bireyden bağımsız aşkın bir aklın olduğu düşüncesi
  • Dilin gerçekliği doğru yansıttığı
  • Tarih ve toplum açıklayan büyük anlatılar olduğu

Postmodernizm akımlarının bazı temel ortak noktalarını özetlersek: çoklu gerçekliğin kabulü, doğrusal olmayan bir geçmiş anlayışı, günlük yaşamın üzerine odaklanan çok sayıda tarih anlayışı, Bilgi hiyerarşilerinin çöküşü ve uzman statüsünün içinin boşaltılması öne çıkmaktadır. Postmodernizm düşünürlerinin bazılarına değinirsek: Lyotard büyük anlatıları reddeder. Jameson, postmodern kültürün özelliklerini yüzeysellik, duygu ve heyecanın azalması ve tarihselliğin parçalanması olarak niteler.

Baudrillard bir simülasyon çağında yaşayarak sürekli similarklar ürettiğimizi öne sürer. Göstergelerle gerçeklik arasındaki ayrım çökmekte, taklitler gerçekten daha baskın hale gelmektedir (hipergerçeklik). Örneğin medyadaki haberler veya olayların versiyonları gerçeklikten daha gerçek hale gelmiştir. Zamanla saf gerçeklik önemsizleşir. Medyada anlamım çökmesi toplumların umarsız ve eylemsizleşmesine neden olur.

Nette modernist kuramcılar hala modernite içerisinde olduğumuzu varsayar ve postmodernizmi de kuramdan çok ideolojik perspektif (bilimsellikten uzak) olarak görür.