Sosyolojide Kültür Kavramı

Kültür tarih içerisinde yaratılan bir anlam ve önem sistemidir. Bireysel ve toplu yaşamı anlama ve düzenlemede kullanılan inançlar ve adetler sistemidir. Kültür aynı zamanda bir denetim sistemidir. 1700lere kadar kültür toprağı işlemekle ilgili bir kavramdı. Antropolojiyle (Tyler) birlikte bir halkın bütün yaşam biçimi anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Kültür temelde 3 boyutta kullanılır: estetik (yüksek kültür), antropolojik, paylaşılan anlam sistemi.

Kültür çeşitleri:

  • Alt kültür: Azınlıkta olan grupların kültürünü işaret eder.
  • Karşı kültür: Egemen değerlere topyekün karşı gelen yaşam biçimlerine işaret eder. (Hippiler)
  • Kitle kültürü: kitleler için kültür endüstrisi tarafından ticari kaygılarla üretilen ve kitlesel olarak tüketilen kültürdür.
  • Folk/Halk kültürü: Endüstri öncesi toplumlarda geniş halk kesiminin gündelik kültürüne işaret eder.
  • Yüksek kültür: insan yaratıcılığının estetik olarak en üst düzey örneklerine işaret eder.
  • Popüler kültür: geniş halkın sevdiği tükettiği kültürdür.

Kültür kuramları:

  • İşlevselci yaklaşım: Durkheim-Mauss: insanlar çevrelerindekini ayırmaya, sınıflandırmaya başladığında kültür mümkün hale gelir. Dünyayı anlamlandırabilmek için bu gereklidir.
  • Marksist yaklaşım: Tüm kültürel fikirler maddesel üretim sisteminin yansımasıdır ve hakim sınıfa hizmet eder. Üst yapı olan kültür altyapı tarafından belirlenir.
  • Frankfurt okulu: Kitle kültürü 1900lerde kapitalizmin kilit aracı olduğunu öne sürmüştür. Adorno ve Horkheimer Kültür endüstrisi kavramını ortaya koymuştur. Bu endüstri gerçek sanatın varolandan başkayı görme, gördürme becerisini giderek silmektedir. Benjamin ise görsel alanda teknolojik yeniliklere dair daha iyimser bakış açısına sahiptir.
  • Gramsci ve Hegemonya: Egemen sınıf kendini sadece güçle devam ettiremez, rıza gerekir bu da belirli araçlrla kültürel ve ahlaki bir yönlendirmeyle elde edilir. Mevcut iktidar içselleştiğinde tam bir hegemonyadan bahsedilebilir.
  • Britanya okulu: Barthes’in dil ve göstergebilim, Althusser’in devletin ideolojik aygıtları, Foucault ve Gramsci üzerine oturur. Kültürü bir mücadele alanı olarak görür, popüler kültürü meşru bir alan olarak görür.
  • Bourdieu ve Kültürel yeniden üretim: Egemen sınıfın kültürünün eğitim ile nesilden nesile aktarılma sürecini ifade eder. Teknoloji hiçbir zaman kültürel açıdan tarafsız olmamıştır.

Kültürel gecikme (Ogburn): maddi kültürde meydana gelen değişiklikler belirli bir gecikme ile manevi kültür (hukuk, zihniyet, değer) tarafından takip edilirken aradaki boşluğa denir. Bourdieu’nun değimiyle ekonomik sermaye sahip olmak eşzamanlı olarak kültürel sermaye sağlamaz.

Küreselleşen medya ile kapitalizm sadece malları değil ideoloji ve tüketim alışkanlıklarını da satmaktadır (Schiller). Küreselleşme homojenleşme kadar heterojenleşme, evrenselleşme kadar yerelleşmeyinde kapsamaktadır (Robertson- glocal).