Cumhuriyet öncesi dönemde tarıma dayalı ekonomi ortamında aile içi yardımlaşmanın yanında din ve gelenek temelli: imece, zekat, fitre, kurban, kefaret, hayrat gibi uygulamalar ile sosyal bir destek sistemi mevcuttu. Osmanlıda devlet, vakıflarla (bir malın hayır için özel mülkiyetten, toplumsal mülkiyete geçirilmesi) toplumda sosyal politikaları uygulardı. Bunun yanında Ahi teşkilatları ve loncalar da benzer işlevlere katkıda bulunan kurumlar olmuştur.
1839 Tanzimat ardından yabancı ortaklı kurulan fabrikalar ile işçi sayıları artmıştı.
- 1865 Dilaver Paşa Nizamnamesi gibi ilerici uygulamalar hayata geçirildi.
- 1871 Ameleperver Cemiyeti ve 1872 tersane işçilerinin grevi sendikacılığın başı sayılır.
- 1876 Mecelle`de batıdaki gibi iş ilişkileri insan kirası olarak ele alınıyordu.
- Meşrutiyet örgütlenmenin önünü açtıysa da 1909 Tatil-i Eşgal düzenlemesi ile bu kısıtlanmıştır.
Cumhuriyet ile başta özel sektör eliyle (sermayesizlik sorunu) sonra da devlet eliyle sanayileşme başladı.
- 1936`da ilk iş kanunu onaylandı.
- Alman akademisyenler (mesela Kessler) ile sosyal politika disiplini gelişti
- 1945`te Çalışma Bakanlığı kuruldu. Sanayi KİT’ler ile büyütülmeye çalışılıyordu.
1950lerde istihdam ile kent nüfusu arttı.
- Sosyal sigorta alanında sırayla 1949 Emekli Sandığı, 1964 SSK, 1971 Bağ-Kur kuruldu.
- 1947 sonrası işçi sendikaları kurulmaya başladı (1952 Türk-İş,1967 DİSK, 1970 MİSK, 1976 HAKİŞ).
- Benzer tarihlerde işveren sendikaları da örgütlendi (MESS ardından adı TİSK oldu).
1961 Anayasası ile örgütlenme ve sendikaların faaliyet alanı genişletilmişti. Fakat 1971 ve 1980 yıllarında yapılan askerî müdahaleler ile bu hak ve özgürlükleri geri alındı. 1982 Anayasası sosyal politikada “koruma” yerine “düzenleme”`yi hedef almıştır. Günümüzde Türk sendikacılık hareketi; bölünmüşlük, yasal sınırlamalar ve değişen ekonomi politikaları çerçevesinde zor bir döneme girmiştir. 2001 yılında kamu görevlileri de sendikal haklara sahip olmuştur.