Sosyal dışlanma belirli birey veya grupların toplumdaki normal eylemlere katılamamalarıdır. Ekonomik büyümenin sonuçlarında faydalanamayan kesimdir (1974 Lenoir). Bunlar engelliler, muhtaç yaşlılar, işsizler, yoksullar, azınlıklar, eğitimsizler, bağımlılar, suçlular, atipik aileler, göçmenler, marjinal ve asosyal kişilerdir. Abd’de bu konuda sınıfaltı kavramı kullanılır ve anlamı daha dardır.
Dışlanmanın nedenleri: işgücü piyasasındaki değişim, teknoloji, sosyo-demografik değişiklikler ve politik nedenlerdir (neo-liberal). Dışlanma ekonomik (iş gücü), mekansal, kültürel, siyasi şekilde tezahür edebilir.
Sosyal içerme ILO, UN, WHO, UNESCO gündeminde olup ülkeler açık koordinasyonla işbirliği yapmaktadır. Avrupada devlet, özel sektör ve aile ekseninde içerme politikaları yürütülürken ABD ve Avusturalyada dışlanmışlar çalıştırılarak işgücüne dahil edilir.
Ayrımcılık bireye veya gruba dil, din, ırk, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim , engellilik, yaş gibi nesnel olmayan faktörler yüzünden ayrı ve farklı davranmaktır. Bu evrensel insan haklarının 1. Maddesine aykırıdır. Türkiye’de Anayasada belirtildiği üzere herkes kanun önünde eşittir.
Sosyal anlamda korunmasi gereken gruplar: çocuklar, yaşlılar, gençler, engelliler, kadınlar, göçmemler, azınlıklar, eski hükümlüler ve yoksullardır.
Mesela çalışma hayatında kadınlar korunması gereken grup olarak görülür. Dünyada erkek istihdam oranı %76 iken kadınlarda %50’den azdır. Kadın ve erkek arasındaki ücret farkı, doğum izinleri nedeniyle işe alınmada dezavantaj yaratılması bu kapsama giren örneklerdir. Bazı kanunlar yürürlükte olsa da kadınların evdeki emekleri ve tarımdaki emekleri genelde gözardı edilir.
Gençler için asgari çalışma yaşı, yaşlılar için bakımevleri, engelliler (nüfusun 1/6) için çalıştırma kotaları, kamuda eski hükümlü çalıştırma, mülteci politikaları (iltica) bu bağlamdaki diğer örnekler olarak görülebilir.