Self Driven Child (Kendini Güdüleyen Çocuk) – Kitap Özeti

Ned Johnson ve William Stixrud tarafından yazılan bu kitabın orijinal adı: The Self-Driven Child: The Science and Sense of Giving Your Kids More Control Over Their Lives. Temel olarak çocuklarınıza kendi yaşamları üzerinde nasıl daha fazla kontrol verilebileceğini bilimsel yöntemler ile anlatıyorlar.

Bu çocuğun hayatı üzerinde bir hakimiyet duygusu kazanmasına nasıl yardımcı olabiliriz? Kendi iç güdüsünü bulmasına ve potansiyelinden en iyi şekilde yararlanmasına nasıl yardımcı olabiliriz?

Hayatları üzerinden sağlıklı bir hakimiyet duygusu (sense of control) olmadan, çocuklar kendilerini güçsüz ve bunalmış hissederler ve genellikle pasif veya boyun eğmiş olurlar. Kendileri için anlamlı seçimler yapmaları engellendiğinde, kaygılı olma, öfkelerini kontrol etmekte zorlanma, kendilerine zarar verme riski yüksektir. Ebeveynlerinin onlara sunduğu birçok kaynak ve fırsata rağmen, genellikle başarılı olamayacaklardır.

Ebeveynelerin bazı yanlış varsayımlarına değinirsek:

  • Başarıya giden dar bir yol vardır ve Allah korusun çocuğumuz bu yoldan düşebilir.
  • Hayatta başarılı olmak için okulda başarılı olmak çok önemlidir.
  • Daha fazla zorlamak çocuklarımızın daha başarılı yetişkinler olmalarını sağlayacaktır.
  • Dünya ve yaşam her zamankinden daha tehlikeli.

Bizim rolümüz onlara bağımsız düşünmeyi ve hareket etmeyi öğretmektir, böylece okulda ve en önemlisi hayatta başarılı olma yargısına sahip olacaklardır. Onları direnç gösterdikleri şeyleri yapmaya zorlamak yerine, sevdikleri şeyleri bulmalarına ve iç motivasyonlarını geliştirmelerine yardımcı olmaya çalışmalıyız. Amacımız, ebeveyn baskısına dayanan bir modelden çocuğun kendi güdüsünü besleyen bir modele geçmektir. Öz güdümlü çocuk ile kastettiğimiz budur.

1. BÖLÜM: Evrendeki En Stresli Şey

Stres Çalışmaları Merkezi’nden Sonia Lupien’in hayatı stresli kılan şeyler N.U.T.S olarak özetler:

  • YENİLİK (Novelty): Daha önce deneyimlemediğiniz bir şey
  • TAHMİN EDİLEMEZLİK (Unpredictable): Gerçekleşeceğini bilmenizin mümkün olmadığı bir şey
  • EGOYA YÖNELİK TEHDİT (Threat to the Ego) Güvenliğinize veya yeterliliğinize tehditler
  • KONTROL DUYGUSU YOKSUNLUĞU (Sense of lack of control): Üzerinde çok az kontrolünüz olan durumlar.

Stresi yönetmekte en önemli faktörün hayatımız üzerinde hakimiyet duygusu olduğunu söyleyebiliriz. Bir durumu etkileyebileceğinize dair güveniniz varsa, o durum daha az stresli olacaktır. Buna karşılık, düşük kontrol duygusu evrendeki en stresli şey olabilir.

Kendini hayatta fail hissetmek (agency) insan mutluluğu ve refahı için en önemli faktör olabilir. Yetişkinler olarak bazen çocuklarımıza kendi hayatlarından kendilerinin sorumlu olduğunu söyleriz, ancak daha sonra ödevlerini, okul sonrası aktivitelerini ve arkadaşlıklarını mikro yönetmeye devam ederiz. Böylece onlara aslında onların değil bizim sorumlu olduğumuzu gösteririz.

Yetişkinler olarak rolümüz, onları bizim belirlediğimiz yolu izlemeye zorlamak değil; kendileri için doğru yolu bulma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktır. Çocukların yanlarında destekleyici bir yetişkine ihtiyaçları vardır, stresli olaydan kurtulmak için zamana ihtiyaçları vardır ve hayatları üzerinde bir kontrol hissine sahip olmaları gerekir.

Beynin Dinlenme Hali

Bilim insanları yıllarca beyin aktivitesini değerlendirmek için MRI’ları kullandıklarında, belirli bir görev verildiğinde (binden geriye doğru saymak gibi) beyni neyin harekete geçirdiğini incelediler. Ancak yirmi birinci yüzyılın başlarında, bilim insanları sadece kendi düşüncelerimizle otururken neler olduğuna bakmaya başladılar. Keşfettikleri şey, beyinde sadece “hiçbir şey yapmadığımız” zaman aktif hale gelen karmaşık ve son derece entegre bir ağ olduğuydu. Bu, varsayılan ayar modu (Default Mode Network) olarak bilinir.

Sağlıklı bir Vasayılan Ayar modu, insan beyninin gençleşmesi, bilgiyi daha kalıcı yerlerde depolaması, perspektif kazanması, karmaşık fikirleri işlemesi ve gerçekten yaratıcı olması için gereklidir. Ayrıca gençlerde güçlü bir kimlik duygusunun ve empati kapasitesinin gelişmesiyle de bağlantılıdır.

Bilim insanları, teknolojinin her yerde bulunması nedeniyle, gençlerin bu modu etkinleştirmek için çok az fırsata sahip olduklarından endişe duymaktadır.

Günümüzde Toplumumuzda “yeterince sıkı çalışmayla her şeyin mümkün olduğunu” düşünme eğilimimiz var. Fakat çok çalışıp yine de istediğinizi elde edemeyebilirsiniz. Asıl soru şudur: Bu başarısızlıktan ne anlam çıkarıyorsunuz? Bunu değeriniz hakkında bir karar olarak mı kabul edersiniz? Farklı bir strateji geliştirmeye mi karar verirsiniz? Ya da darbeyi kabul edip farklı bir hedef için mi çalışıyorsunuz?

Bu kitabın ana hedeflerinden biri, ebeveynlerin çocuklarının stres toleranslarını artırmalarına ve stres biriktirmek yerine stresi “atmalarına” yardımcı olmaktır. Stres toleransı hayatın her alanında başarı ile yüksek oranda ilişkilidir. Onların bir miktar olumlu stres ve bir miktar tolere edilebilir stres yaşamalarını istiyoruz, ancak doğru şekillerde ve doğru desteklerle.

Tavsiyeler

  • Çocuğunuzun üzerinde kontrol sahibi olduğu şeylerin bir listesini yapın. Bu listeye ekleyebileceğiniz bir şey var mı? Çocuğunuza şu anda sorumlu olmadığı ama sorumlu olmak istediği şeyler olup olmadığını sorun. Plan yaparken kullandığınız dili düşünün. “Bugün şunu yapacağız, sonra şunu yapacağız” mı diyorsunuz yoksa seçenekler mi sunuyorsunuz?
  • Çocuklarınıza (eğer on yaş veya üzerindeyseler) şöyle bir şey söyleyin: “Az önce gerçekten ilginç bir şey okudum: Hayatı stresli kılan dört şey varmış: yeni durumlar, öngörülemeyen durumlar, incinebileceğinizi, eleştirilebileceğinizi veya utandırılabileceğinizi hissettiğiniz durumlar ve olanları kontrol edemediğinizi hissettiğiniz durumlar. Bu ilginç, çünkü işimde en çok bir şeyi gerçekleştirmem beklendiğinde ama bunu gerçekleştirmek için gerekli olan her şeyi kontrol edemediğimi hissettiğimde strese giriyorum. Sizi strese sokan şeyler var mı?” Kendi hayatınızdaki stresi tanımlayarak ve bunun hakkında konuşarak, stresin etkilerini azaltmada kritik bir adım olan stres farkındalığını modellemiş olursunuz. Ne demişler: “Ehlileştirmek için adını koymalısınız.”
  • Endişeli çocuğunuza güvende olduğunu, onun yanında olduğunuzu söyleyebilirsiniz, ancak ona aşırı güven vermeyin. Hayatındaki stres faktörleriyle başa çıkma becerisine güvendiğinizi bilmesini sağlayın. Ancak hissettiklerini küçümsemeyin veya onun yerine düzeltmeye çalışmayın.
  • Bilerek ya da bilmeyerek, çocuklarınızı gelişebilecekleri hafif stresli durumları yaşamaktan korumaya çalışıyor olabileceğiniz yolları düşünün. Güvenliğe çok mu odaklanıyorsunuz? Çocuğunuza daha fazla bağımsızlık veya daha fazla seçenek verebileceğiniz durumlar var mı?

2. BÖLÜM “Seni Ödevlerin için Kavga Edemeyecek Kadar Çok Seviyorum”

Çocuğunuza: “İyi bir üniversiteye girmek için sadece bir şansın var ve sen bunu mahvediyorsun.” “Büyüdüğünde bize teşekkür edeceksin.” “Yapmak istemediğin şeyleri yapmayı öğrenmek zorunda kalacaksın.” dediğinizde mesaj açık ve nettir: Senin için neyin doğru olduğunu biz biliyoruz ama sen bilmiyorsun. Böyle durumlarda çocuk için kendi kimliğini ortaya koyabilmesinin tek yolunu olarak ödevlerini yapmamayı düşünebilir.

Çocuğunuz iki arkadaşı tarafından dışlandığı ya da öğretmeni tarafından sınıfın önünde eleştirildiği için ağlıyorsa, bunun sizin de sorununuz olduğunu düşünmek kolaydır. Ama sonuçta bu çocuğunuzun sorunudur, sizin değil. İşinizin çocuklarınızın sorunlarını çözmek değil, kendi hayatlarını yönetmeyi öğrenmelerine yardımcı olmak olduğunu unutmayın. Ebeveynler sorunlarını çözmek için çocuklarından daha fazla çalıştıklarında, çocukları güçlenmek yerine zayıflar

Eckhart Tolle’nin yazdığı gibi, “Onlar bu dünyaya sizin aracılığınızla gelirler, ama ‘sizin’ değildirler.

Bir çocuğu karşı olduğu bir şeyi yapmaya zorlayamazsınız. Diyelim ki çocuğunuz kendisine servis edilen şeyi yemek istemiyor ve siz de onu “zorlamaya” kalkıştınız. Ne yaparsınız? Çocuğun ağzını zorla açar, içine yiyecek koyar ve çenesini aşağı yukarı hareket ettirir misiniz? Bu durumda çocuk yemiyor – zorla besleniyor!

Çocuğunuza bir şeyler yaptıramayacağınız gerçeğiyle barışmak özgürleştiricidir.

Bu noktada size danışman ebeveyn felsefesini öneriyoruz. İş dünyasında iyi danışmanların ne yaptığını düşünün: Sorunların ne olduğunu ve en önemlilerinin hangileri olduğunu sorarlar. Müşterilerinin arzu edilen bir hedefe ulaşmak için neleri taahhüt etmeye ya da feda etmeye istekli olduklarını sorarlar. Tavsiyelerde bulunurlar, ancak müşterilerini değişmeye zorlamaya çalışmazlar, çünkü sonuçta bunun müşterinin sorumluluğu olduğunun farkındadırlar.

Bu yaklaşım çocuğunuza kendi kendini yönlendirmeyi vurgular ve itaat yerine olgunluğa değer verir. “Başarılı olmana yardımcı olmak için elimden gelen her şeyi yapacağım, ancak ben öyle söylüyorum diye seni bir şeyler yapmaya zorlamayacağım” mesajını veren bir tarzdır.

Beyin, nasıl kullanıldığına göre gelişir. Çocuğunuza henüz küçükken kendi adına karar verme fırsatı vererek, beyninin stres karşısında dayanıklılık için gerekli olan devreleri oluşturmasına yardımcı olacaksınız. Kendi kıyafetlerini seçmek veya kendi odasını dekore etmek gibi koşullar üzerinde küçük bir kontrol deneyimi, prefrontal korteksini aktive edecek ve etkili bir şekilde yanıt vermesi için şartlandıracaktır.

Yetkinliğin dört aşaması vardır:

  • Bilinçsizce beceriksiz: “Ben iyiyim. Matematik çalışmama gerek yok, ben hallederim.” Bu, bir danışman olarak yoldan çıkmanın en kolay olduğu zamandır. Önündeki başarısız sınavı görebilirsiniz ve başarısızlıktan kaçınmasına yardımcı olmak istersiniz ama bu dürtüye direnin.
  • Bilinçli olarak beceriksiz: Çocuk artık şöyle düşünür: “Vay canına. Bu düşündüğümden daha zordu. Sanırım matematik çalışmam gerekiyor.”
  • Bilinçli olarak yetkin: Çocuk şöyle düşünür: “Gerçekten çok çalıştım, matematiğimi biliyorum, bu sınav iyi geçecek.”
  • Bilinçsiz yetkinlik: Yirmi yıl ileri sarın ve o çocuk artık bir ebeveyndir. O kadar uzun süredir matematik yapıyor ki artık düşünmesi bile gerekmiyor.

Çocuklarımızın bilinçli yetkinlik aşamasına ulaşmalarını istiyoruz, ancak bunu diğer aşamaları kendi başlarına geçmelerine izin vermeden yapamayız. Öğretmenler öğretebilir, koçlar koçluk yapabilir, rehber öğretmenler mezuniyet koşullarını belirleyebilir, ancak yalnızca ebeveynlerin yapabileceği bir şey vardır: çocuklarını koşulsuz sevmek ve onlara evde güvenli bir temel sağlamak. Yıllar boyunca onlarca ebeveyn bize güvenli ev fikrinin ve “Seni ödevlerin konusunda kavga edemeyecek kadar çok seviyorum” mesajının aile yaşamlarını kökten değiştirdiğini söyledi.

Örneğin bir hafta boyunca ödevlerini kendi başına yapmasına izin verdiniz ama hiçbirini yapmadı. Belli ki işe yaramadı diye düşünebilirsiniz. Ama tam tersine, mükemmel bir şekilde işe yaradı. Siz yanında olmadan ödevini yapmadı ve şimdi sorunu nasıl çözeceğini bulacak. Bu gibi durumlarda uzun vadeli düşünmelisiniz.

Müzik aleti çalışmak gibi şeyler ne olacak peki? Çocuk kendi başına pratik yapmıyor ama müziği takdir etmeyi ve anlamayı öğrenmesi benim için önemli desenizde bunu zorla çocuğunuza yaptıramazsınız. Çocuğunuz derslere gitmeye ve/veya pratik yapmaya şiddetle direniyorsa, üç ay boyunca derslere ara vermesini ve çalmayı özleyip özlemediğini görmesini önerin. Eğer özlerse, her zaman yeniden başlayabilir.

Bir çocuğu spor yapmaya zorlamak herkes için acı vericidir. Ebeveynlere şöyle bir şey söylemelerini öneriyoruz: “Bizim ailemizde herkes aktif bir şeyler yapıyor. Gelin farklı şeyler deneyelim ve senin için neyin işe yaradığını bulalım.” Ebeveynlerin çocuklarını küçükken futbol, T-ball, jimnastik veya yüzme derslerine kaydettirmelerini destekliyoruz, yeter ki çocukları buna ilgi duysun.

Oğlumuz başarılı olamazsa, kendini kötü hissedeceğinden ve depresyona girebileceğinden endişeleniyoruz diyebilirsiniz. Buradaki ima, oğlunuzu kendisinden korumak zorunda olduğunuzu hissetmenizdir. Gerçekte, başarısızlıktan ziyade düşük kontrol duygusundan dolayı depresyona girme olasılığı çok daha yüksektir.

Tavsiyeler:

  • Yapılacak işlerin üzerinden geçin ve”Bundan kim sorumlu?” diye sorarak pratik yapın. “Bu kimin sorunu?”
  • Evinizin onun güvenli bir üs olup olmadığını belirleyin. Yemek veya ekran süresi konusunda sık sık kavga ediyor musunuz? Duygusal sıcaklık nedir? Eğer çocuğunuza karşı sinirli hissediyorsanız, büyük ihtimalle o da size karşı sinirlidir. Ona sorun.
  • Çocuğunuzun etkili bir öğrenme ortamı yaratmasına yardımcı olun ve gerekirse hedeflerini tamamlaması için kendi ödül sistemini geliştirin.
  • Çocuğunuzun bir şeyleri çözme becerisine olan güveninizi ifade edin.

3. BÖLÜM “Karar Senin”: Karar Vericiler Olarak Çocuklar

Bu senin kararın. Kendi hayatınla ilgili bilinçli kararlar alma ve hatalarından ders çıkarma becerine güveniyorum.” İşin püf noktası, bunu onlara sadece söylemekle yetinmemeniz, gereğini yerine getirmenizdir. Bazen kararları hoşunuza gitmeyebilir, ancak çok uçuk olmadıkça, yine de kararlarını uygulamalarına izin vermenizi öneririz.

“Karar senin” demek, çocukların evdeki tüm kararları alacağı ve böylece ailenin en genç üyeleri tarafından yönetileceği anlamına gelmez. Bu her zaman önemli bir parçası olacak olan sınır koyma ile çelişmez.
Nihai hedefimizin uyumlu çocuklar değil, bu dünyada nasıl başarılı bir şekilde hareket edeceğini ve etkileşimde bulunacağını anlayan çocuklar yetiştirmek olduğunu aklımızda tutarak net temel kurallar koymamız gerekir.

“Karar senin” demek çocuklara sınırsız seçenek sunmak demek değildir. Aslında bu, onları strese sokmanın kesin bir yoludur. Çocuklar henüz kendi başlarına vermeye hazır olmadıkları kararları yetişkinlerin vereceğini bildiklerinde kendilerini daha güvende hissederler.

Peki “Karar senin” ne anlama geliyor? En basit haliyle: Çocuklarınızın hayatları hakkında karar vermek söz konusu olduğunda, kendi başlarına karar verebilecekleri şeylere siz karar vermemelisiniz. Onların bilinçli bir karar vermek için ihtiyaç duydukları bilgileri öğrenmelerine yardımcı olun. Çocuğunuz çılgınca olmayan bir seçimde karar kılarsa, yapmasını istediğiniz şey bu olmasa bile onunla devam edin.

Bazı Destekleyici Argümanlar:

  • Kendi kararlarınızı vermeniz için size alan tanındığında, diğer bağlamlarda kendinizi sorumlu hissetmenizi sağlar. Çocuklar da kendi streslerini yönetme ve kendi zorluklarının üstesinden gelme konusunda ne kadar deneyim sahibi olurlarsa, prefrontal korteksleri amigdalalarını o kadar fazla düzenleyebilecektir.
  • Çocuklar kendilerini ebeveynlerinin boş bir uzantısı gibi hissetmemelidir. Eğer isyan etmek yerine itaat eden bir çocuk olurlarsa, yine de bir sorun vardır: Hayatlarının ilerleyen dönemlerinde başarılı olurlarsa, kendilerini sahtekar gibi hissedeceklerdir, sanki bu başarı gerçekten onların değilmiş gibi.
  • Ebeveyn, çocuğun acı çekmemesini sağlamak için deli gibi çalışıyor ama neden? Acı çekmek, izlemesi acı verici olsa da, dayanıklılığın gelişimi için gereklidir. Ebeveyneler için çocuklarının acı çektiğini görmek onları çok mu incitiyor? Yoksa ihtiyaç duyulduklarını mı hissetmek istiyorlar? Çocuklara kontrol duygusu vermek, onlara yetkinlik kazandırmanın tek yoludur. Bir atasözünün dediği gibi, “Bilgelik deneyimden, deneyim ise kötü kararlardan gelir.” Palto giymemeye karar verdiklerinde rahatsız edici derecede üşümekten, çalışmamaya karar verdikleri için bir sınavdan kötü not almaya kadar seçimlerinin doğal sonuçlarını deneyimlemeleri gerekir.
  • Öte yandan Her zaman en iyisinin ne olduğunu bilemezsiniz. Bunu kabullenmek zor olabilir, ancak çocuğunuzun yararına olanın ne olduğunu bilmek gerçekten zordur. Bunun nedeni kısmen, çocuğunuzun kim olmak istediğini bilmemenizdir – bu, ideal olarak sizin yardımınızla onun bulacağı bir şeydir.

Çocukların kendi duygularına kulak vermelerini ve “Benim için doğru olan ne?” diye sormalarını istiyoruz. Örneğin şöyle destek olabiliriz: “İyi bir karar vereceğine güveniyorum ve bu sonuçta senin kararın olacak, ancak mümkün olan en iyi kararı verdiğinden emin olmak istiyorum, bu yüzden her iki seçeneğin de artılarını ve eksilerini düşünmene yardımcı olmak istiyorum. Ayrıca daha deneyimli kişilerle konuşmanızı ve onların görüşlerini almanızı istiyorum. Son olarak, kararınız istediğiniz gibi gitmezse olası bir B Planı hakkında birlikte konuşmamızın önemli olduğunu düşünüyorum.”

Çocuklar büyüdükçe, onlara hangi etkinliklere katılacakları, sağlıklı kalmak için hangi yiyecekleri yiyecekleri ve yeterince uyumak için hangi programın işe yarayacağı konusunda daha fazla seçenek sunmaya başlayabilirsiniz. “Bu senin kararın” onlar için daha anlamlı olmaya başlar. Şöyle bir şey söyleyebilirsiniz: “Bu akşamki film açılışına gitmeyi çok istediğini anlıyorum, ben de öyle. Kararı senin vermene izin vereceğim ama önce artıları ve eksileri düşünelim. Açılış gecesi olduğu için kuyruğun çok uzun olması muhtemel, bu yüzden oraya erken gidip beklememiz gerekecek. Dışarısı soğuk, bu yüzden beklerken gerçekten üşüyebilirsiniz. Ama filmi açılış gecesinde, film için gerçekten heyecan duyan diğer herkesle birlikte görmek eğlenceli olacaktır.” Diyelim ki çocuk filmi görmeye gitmeye karar verdi. O zaman şöyle diyebilirsiniz: “Harika. İstediğimiz gibi sonuçlanmaması ihtimaline karşı bir B Planı da düşünelim.

Olası direnç konusunda Stephen Covey ünlü bir sözünde (Aziz Francis’in meşhur duasını yorumlayarak) “Önce anlamaya, sonra anlaşılmaya çalışın” demiştir. Direncinin ardında ne olduğunu anlamak için çocuğunuza sorular sorun.

Genel olarak, pazarlık yapmanın çocuğunuzun nasıl yapılacağını bilmesi için harika bir şey olduğunu hatırlamaya çalışın. Kendini savunmayı öğrenmesini ve gerçek dünya için bu becerileri uygulamasını istiyorsunuz. Ebeveynleriyle asla “kazanamazsa”, bu mesajı içselleştirecektir. İstediğini elde etmek için sinsice hareket etmeye, yalan söylemeye veya hile yapmaya daha yatkın olabilir ya da söz hakkı olmadığına inanarak otoriteye karşı gelmekten tamamen vazgeçebilir. Meşruiyetinizi artırmak için çocuğunuza sesinin duyulduğunu göstermelisiniz. Bu nedenle, iyi düşünülmüş bir argümanın aslında değerli bir uğraş olduğunu anlaması için bazen pozisyonunuzu değiştirerek iyi argümanlar ürettiği için ona kredi verin.

Tavsiyeler:

  • Çocuğunuza şöyle deyin: “Kendin hakkında uzman olan sensin. Kimse seni senden daha iyi tanıyamaz, çünkü kimse sen olmanın nasıl bir his olduğunu gerçekten bilemez.” Çocuğunuza daha önce onun için karar vermiş olabileceğiniz bir konuda seçim hakkı tanıyın. Ya da bir şey hakkında onun fikrini sorun.
    Hangi işlerin yapılması gerektiği ve bunları kimin yapması gerektiği konusunda birlikte sorun çözdüğünüz bir aile toplantısı yapın. Onlara seçenekler sunun. Tutarlı bir program yapın, ancak bu programı onların seçmesine izin verin.
  • Çocuğunuzun sorumlu olmak istediği şeylerin bir listesini yapın ve bu şeylerden bazılarının sorumluluğunu sizden alıp ona vermek için bir plan yapın.
  • Çocuğunuza hayatındaki bir şeyin (ev ödevi rutini, yatma zamanı, elektronik cihazların yönetimi) onun için işe yarayıp yaramadığını ve bunu nasıl daha iyi hale getirebileceği konusunda herhangi bir fikri olup olmadığını sorun.
  • Çocuğunuza, geriye dönüp baktığınızda en iyi karar olmadığını düşündüğünüz kararlarınızdan ve bunlardan nasıl ders çıkarıp gelişebildiğinizden bahsedin.
  • Mantıklı ve doğal sonuçları vurgulayın ve aile kurallarını veya aile politikalarını daha genel olarak tartışmak için aile toplantılarının kullanılmasını teşvik edin (örneğin, hafta boyunca oyun oynamak yok).

4. BÖLÜM: Endişesiz Mevcudiyet (Non-anxious Presence)

Kendi kaygı kontrolünüzü kullanarak çocuklarınızın kontrol duygusunu bulmalarına nasıl yardımcı olabilirsiniz? Ebeveyn kaygısı yeni bir şey değil. Fakat bilmeliyiz ki kaygılarımız çocuklarımıza da sızıyor. Çocukların mükemmel ebeveynlere ihtiyacı yoktur, ancak kaygısız bir varlık olarak hizmet edebilecek ebeveynlerden büyük fayda sağlarlar.

Çocuklarımıza kaygı aktarma yollarımızdan biri, henüz kısmen anlaşılmış yeni bir alan olan epigenetik denilen bir kavramdır. Epigenetik, belirli genlerin işlevini açıp kapatarak deneyimin genleri etkileme yollarını ifade eder. Bu sorunlu genleri “açık” konuma getiren etmenler dolaylı stres ve davranışlardır.

Dolaylı Stres ya da ikinci el stres: Stres çoğunlukla olaylar veya içinde yaşadığımız çevre üzerinde düşük bir kontrol hissinden kaynaklanır ve ne kadar az kontrol hissedersek o kadar stresli hissederiz. İkinci el strese örnek verirsek: ebeveynler matematik konusunda kaygılıysa, çocuklarının da matematik konusunda kaygılı olma olasılığı daha yüksektir, ancak sadece ebeveynler ev ödevlerine sık sık yardım ediyorsa. Başka bir deyişle, matematik kaygınız varsa, yardım teklif etmezseniz çocuğunuz muhtemelen daha iyi olacaktır.

Kaygınızı çocuklarınızdan gizleyebileceğinizi düşünüyorsanız, kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Çocuklar, siz istemeseniz bile ne hissettiğinizi görürler. Daha sonra, siz yansıttığınızı düşünmeseniz bile, bu duyguları yansıtırlar ve onlar da bu duyguları hissetmeye başlarlar. Bu tarz stres uzun süre devam ederse, amigdala giderek daha “histerik” hale gelir.

Davranış: Çocuğunuzun kaygı genlerini istemeden “açmanın” ikinci yolu ise davranışlarınızdır.
Eğer yönetilemeyen bir anksiyeteniz varsa, dikkatli davranın. Kaygınız nedeniyle, çocuklarınız söz konusu olduğunda kontrolden vazgeçmeniz daha zor olacaktır, bu da onların isyan etmesine neden olabilir, bu da kaygınızı artıracak ve kontrol ihtiyacınızı daha da artıracaktır … bu da onları daha da isyan ettirecektir. Buradaki olumsuz geri bildirim döngüsünü görüyor musunuz? Ebeveynler çocukları için endişelendiklerinde, bu çocukların güvenini sarsar.

Sakinlik de bulaşıcıdır. Muhtemelen sakin insanları tanıyorsunuzdur, her zaman bir esenlik havası yansıtan ve etraflarındaki dünyanın dağınıklığını kabul ederken kontrol duygusunu koruyabilen insanları. Bir kriz anında aramak istediğiniz ya da sinirli hissettiğinizde varlıklarını arzuladığınız kişilerdir, çünkü bir şekilde sizi dengelemeye yardımcı olurlar.

Eviniz aşırı kavga, endişe ve baskıdan arınmış sakin bir alan olduğunda, çocuklarınızın ihtiyaç duyduğu yenilenme yeri haline gelir. Dünyaya geri dönebilir ve günün sonunda iyileşmek için güvenli bir yere sahip olduklarını bilerek, gergin sosyal dinamikler, akademik stresler ve seçmeler veya seçmeler gibi zorluklarla daha iyi başa çıkabilirler. Evi güvenli bir üs haline getirmenin bir parçası da bunun sizin değil çocuğunuzun hayatı olduğunu ve sorunlarının sizin değil onun sorunları olduğunu hatırlamaktır. Sakin olduğumuzda bu felsefeyi benimsemek daha kolaydır ve bu felsefeyi benimsediğimizde sakin olmak daha kolaydır. Ebeveynler kendi mutluluklarını çocuklarınınkinden ayırdıklarında, on iki yaşındaki çocuk mutlu olmasa bile annenin mutlu ve huzurlu olmasının sorun olmadığını kabul ettiklerinde, çocuklarının ihtiyaç duyduğu desteği sunmaları daha kolay olur.

Endişesiz bir mevcudiyet için stresinizi kontrol altına almalısınız. Çocuğunuzun, onunla vakit geçirmekten gerçekten mutlu olduğunuz için onu gördüğünüzde yüzünüzün aydınlandığını görmenin sevincini hissetmesi gerekir. Bu duygu inanılmaz derecede güçlüdür ve özsaygısı ve esenlik duygusu için önemlidir.

Çoğu çocuk çocukluk, ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerini ciddi sorunlar yaşamadan geçirir. Ve sorun yaşasalar bile, çoğu yine de iyi sonuçlanır. Çocuğunuzun kronik olarak mücadele eden küçük çocuk kategorisine girme olasılığı hakkında sürekli endişelenirseniz, sorunları daha da kötüleştirirsiniz.

Endişeli ebeveynlerin kendilerine sorabileceği en güçlü sorulardan biri “En çok neden korkuyorum?” sorusudur. En kötü senaryoyu hayal etmek ve bunun gerçekleşmesine izin vermek aslında sakinleştirici bir süreç olabilir. Sizin sorumluluğunuz çocuğunuzu sevmek ve desteklemektir. Onu acıdan korumak sizin sorumluluğunuz değildir. Bunu yapamazsınız.

Eğer çocuklarınızı mümkün olduğunca güvende tutmak istiyorsanız, yapılacak en iyi şey onlara deneyim kazandırmak ve muhakeme etmeyi öğretmektir. Bırakın altı yaşındayken ağaca tırmansınlar ve düşsünler; bu onlara risk ve kendi bedenlerinde olmak hakkında önemli beceriler öğretecektir. Deneyim genellikle kelimelerden daha iyi bir öğretmendir. Çocuklarınızın ölümcül olmayan riskleri yönetme ve alma konusunda pratik yapmaları gerekir.

Yargılayıcı olmayan bir kabullenme tutumu benimseyin. Tüm duygusal acıların ortak paydası mevcut gerçekliği değiştirme arzusudur. ACT olarak bilinen bir formül: Kabul Et (Accept), Seç (Choose), Harekete Geç (Take Actin) çocuklarınız bağlamında bu şöyle görünebilir:

  • Çocuğumun başarısız olduğu/arkadaşlarının olmadığı/okuyamadığı fikrini kabul ediyorum ve bunu onun yolunun bir parçası olarak görüyorum.
  • Oğlumla destekleyici bir ilişkisi olan sakin, şefkatli bir ebeveyn olarak kendime dair bir vizyon yaratmayı seçiyorum.
  • Yardım teklif ederek, onun güçlü yönlerine odaklanarak, gerektiğinde sınırlar koyarak ve kabullenme ve özbakımı modelleyerek harekete geçeceğim. Çocuğumun okuma, matematik veya üçüncü bir tarafın ona benden daha fazla yardımcı olabileceği herhangi bir alanda yardıma ihtiyacı varsa başkalarından da yardım isteyeceğim.

Kabul, onaylamak, göz yummak veya istismar edilmeye izin vermek anlamına gelmez. Basitçe, içten içe ona karşı çıkmak ya da tamamen inkar etmek yerine gerçekliği olduğu gibi kabul etmek anlamına gelir.
Kabullenme güçlü bir duruştur. Bir kere, çocuklarınızı oldukları gibi kabul etmek saygı ifade eder.
Kimin neyden sorumlu olduğunu hatırlayın. Çocuklarınız için her şeyin her zaman yolunda gittiğini görmek sizin sorumluluğunuzda olamaz.

5. BÖLÜM Çocuklarınızın İç Motivasyon (Self Drive) Geliştirmesine Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?

Motivasyon zor bir konudur. Çocuklarımızın enstrümanlarını çalmalarını, matematik sınavlarında başarılı olmalarını, evi temizlememize yardım etmelerini ve arada bir masayı kurmalarını isteriz. Ama ya istemezlerse? Çocuğunuzun istemediği bir şeyi istemesini sağlayamayacağınıza sizi ikna etmek için epey zaman harcadık. Bu da şu soruyu akla getiriyor: Peki ne yapabilirsiniz? Görünüşe göre, çok şey:

Ödüller etkili olabilir ve hatta bazı durumlarda iyi alışkanlıkları tetikleyebilir. Fakat bu kısa vadeli dış motivasyondur. Amacımız uzun vadeli oyun için gerekli olan öz motivasyona, yani çocuklarımızın bir şeye bağlanıp sebat etmeleri, potansiyellerini geliştirmeleri ve yaşamak istedikleri hayatlara doğru adım atmaları için sahip olmalarını istediğimiz içsel güdüye odaklanmaktır.

Dış motivatörler, çocuğun hayatından kendisinden başka birinin sorumlu olduğu fikrini pekiştirebilir. Ödüller, kendiliğinden oluşan ilgiyi aşındırabilir ve sadece ödülün kendisine ilgi duyulmasına yol açabilir.
Bu nedenle çocuklar birkaç ay sonra neredeyse hiç hatırlamadıkları derslere girebilirler.

Motivasyonun nasıl “yaratılacağını” araştırmış ve hatta bir tarif bile sunmuşlardır. Temel Bileşenleri:

  • Doğru zihniyet
  • Otonomi, yetkinlik
  • Optimal dopamin seviyesi
  • Akışta olma halidir.

Doğru zihniyet: Gelişim odaklı zihniyete (Growth mindset) sahip öğrenciler öğrenmeyi okulda iyi notlar almaktan daha önemli bir hedef olarak görme eğilimindedir. Başka bir deyişle motivasyonları içseldir.
Dweck, bu zihniyeti teşvik etmek için, çocukların doğuştan gelen yeteneklerinden ziyade çabalarını ve sorunları çözmek için kullandıkları çeşitli stratejileri övmeyi öneriyor. “Çok zekisin” yerine “Merakını görmek benim için gerçekten eğlenceli”; ya da “Harika not!” yerine “O sınavda ne kadar sıkı çalıştığından gerçekten etkilendim” gibi şeyler söyleyin.

İnsanların üç temel ihtiyacı olduğunu savunan kendi kaderini tayin (self-determination) teorisi (SDT) şunları vurgular: Otonomi, Yetkinlik (Competence) ve İlişki ihtiyacı.

Otonominin, iç motivasyonu geliştirmek için üçü arasında en önemlisi olduğunu savunuyorlar, bu yüzden oradan başlayalım. Çocuklarınızın öz motivasyon geliştirmelerine yardımcı olmak için yapabileceğiniz en iyi şey, onlara seçimleri üzerinde mümkün olduğunca fazla kontrol vermek ve onlara hangi konuda yetkin ve sorumlu olmak istediklerini sormaktır.

Yetkinlik, bulmacanın bir sonraki parçasıdır ve bu yanıltıcı olabilir. Pek çok ebeveyn, oğulları ya da kızları matematikte ya da futbol oynamada yetenekli hale gelirse, o zaman içsel motivasyonunun devreye gireceğini düşünerek tüm odaklarını dar bir yeterlilik tanımına verir. Bu ebeveynler yetkinliğin performansa dayalı yönlerine o kadar çok odaklanırlar ki plan yapmalarıyla aslında diğer iki ihtiyaç olan özerklik ve ilişkiselliğin karşılanmasını tehlikeye atarlar. Ancak yetkinlik de önemlidir. Hiçbirimiz sürekli berbat olduğumuzu hissettiğimiz bir işi yapmak istemeyiz. Unutmayın ki onlar için yetkinlik geliştiremezsiniz ve bunu yapmaya çalışmanız onların kendi motivasyonlarını baltalamaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Dopamin: Bir çocuğun sağlıklı bir dopamin sistemi geliştirmesine nasıl yardımcı olabilirsiniz? Cevap şaşırtıcı derecede basit: onları sevdikleri şey üzerinde çok çalışmaya teşvik edin.

Çocuklar sevdikleri ve zorlayıcı buldukları bir şey üzerinde çok çalıştıklarında, zamanın hızla geçtiği ve dikkatlerinin tamamen meşgul olduğu, ancak stresli olmadıkları “akış” olarak adlandırılan bir duruma girerler. Bu şekilde tamamen meşgul olmak için, faaliyetin sıkıcı olmayacak kadar zorlayıcı olması, ancak aşırı stres yaratacak kadar da zor olmaması gerekir.

Onu odaklanması gerektiğini düşündüğünüz şeyler için motive etmenin en iyi yolu, odaklanmak istediği şeyler için zaman harcamasına izin vermektir.

Cinsiyet Perspektifi

Erkekler ve kadınlar ortalama olarak dopamini farklı şekilde işlerler. Kızlar genellikle okula daha fazla ilgi duyar ve okulda başarılı olmak için daha tutarlı bir şekilde motive olurlar. Daha yüksek standartlara sahip olma ve performanslarını daha eleştirel değerlendirme eğilimindedirler. Ebeveynlerini ve öğretmenlerini memnun etme konusunda daha fazla endişe duyarlar. Kızlar genellikle daha fazla empatiye sahiptir, bu da öğretmenlerini hayal kırıklığına uğratmaktan daha fazla korkmalarına neden olur. Dopamin seviyeleri daha erken devreye girme ve daha uzun süre devam etme eğilimindedir, öyle ki bazıları bir ödevi iki gün erken bitirecek kadar ileri gidebilir.

Kayda değer istisnalar olsa da kızlar işlerin başında olmayı sevme ve geride kaldıklarında veya yapılacaklar listelerinde çok fazla şey olduğunda stresli hissetme eğilimindedir. Sonra, elbette, bu kızlar büyür ve birçoğu anne olur. Oğullarının ev ödevlerini en sık denetleyenler annelerdir. Sonuç mu?

Yaygın Motivasyon Sorunları

Sabotajcı: “Çocuğum yapması gerektiğini bildiği şeyleri yapmak için kendini motive edemiyor gibi görünüyor. Sanki kasıtlı olarak kendini sabote ediyor.” Bu şekilde tanımlanabilecek pek çok çocuk görüyoruz. Okulda veya okul bandosunda başarılı olmak isteyebilirler, ancak işi bitirmek için gerekli saatleri harcayamıyorlar gibi görünüyorlar. Eğer bu sizin çocuğunuzsa, çocuğunuzun şu anda çok önemli görünmeyen şeylerin uzun vadeli hedefleri için ne kadar önemli olabileceğini görmesine yardımcı olabilirsiniz.

Her başarı koçu ya da üretkenlik gurusu, bir çocuğun kendisi için seçtiği bir hedefi başardığını gözünde canlandırmasının, beynini bunu başardığını düşünmesi için kandırdığını söyleyecektir. Hedeflerimizi yazmak bize uzun vadeli oynamamızı hatırlatır.

Sabotajcınızın ilgilendiği alanda disiplin geliştirmesine de yardımcı olabilirsiniz. Bir çocuk, örneğin beyzboldan hoşlanıyor ancak düzenli antrenmanlar dışında bu konuda çalışmıyorsa, şöyle bir şey söyleyebilirsiniz: “Hey, beyzbolu sevdiğini biliyorum ve yanında biri olursa saatlerce çalışacağını biliyorum. Haftada birkaç gün seninle çalışması için bir lise oyuncusu bulmamı ya da bir arkadaşınla antrenman ayarlamamı ister misin?” Çocuğunuz becerilerini geliştirirse, kendisi için önemli olan bir konuda daha iyi ve daha iyi olmak için çok çalışmaya alışkın bir beyin geliştirecektir.

Eeyore (Bir Winnie the Pooh Karakteri): “Çocuğum hiçbir şey yapmak için motive olmuyor. Ne istediğini biliyor gibi görünmüyor.”

Daha ciddi sorunları eledikten sonra, Eeyore’ları hizmet faaliyetlerine katılmaya teşvik edebilir ve TV ve video oyunlarına sınırlamalar getirebilirsiniz. Onları hoşlanabileceklerini düşündüğünüz şeylere maruz bırakabilirsiniz. Ancak yapabileceğiniz en önemli şey, yapmayı sevecekleri bir şey bulacaklarına dair güveninizi ifade etmektir. Bunu kabullenmenin zor olduğunun farkındayız, ancak onun adına bir tutku bulmanın çocuğunuz için yapabileceğiniz bir şey olmadığını hatırlamanıza yardımcı olur. Şunu sormalılar: “Ben ne istiyorum? Ne yapmaktan hoşlanıyorum?” Cevapları veremeseniz bile bu soruları sormalarına yardımcı olabilirsiniz.

Tavsiyeler:

  • Özerkliği destekleyin, özerkliği destekleyin, özerkliği destekleyin.
  • Çocuğunuzun gerçek iç motivasyonunun nerede yattığını keşfedin. Bunu, hayatta ne zaman “gerçekten mutlu” hissettiğini sorarak yapabilirsiniz.
  • Çocuğunuzun hedeflerini ifade etmesine (ve yazmasına) yardımcı olun.
  • Çocuklarınıza sevdikleri şeyi yapmaları için ihtiyaç duydukları alanı ve zamanı vererek herhangi bir faaliyette akışı teşvik edin.
  • Zorluklarla mücadele etmeyi ve zorluklar karşısında sebat etmeyi öğretin ve model olun. Küçük çocuklara olumlu motivasyon nitelikleri atfedin (örneğin, “Bir şeylerden vazgeçmediğini fark ettim.”).
  • Çocuklarınıza başkalarını memnun etmekle aşırı meşgul olmamalarını öğretin. Dışarıdan gelen geri bildirimlere odaklanıyorlarsa, ara sıra şöyle bir şey söylemeyi düşünün: “Herkes bir şeylerde başarılı olduğunda ve diğer insanlardan olumlu geri bildirim aldığında kendini iyi hisseder. Bu tamamen normaldir. Ancak benim deneyimim, en akıllıca olanın kendi performansınızı değerlendirmek ve doğru şeyi yapma konusunda daha iyi olmaya odaklanmak olduğudur.”

6. BÖLÜM: Tam Dinlenme Zamanı (Radical Downtime)

Eski Vedik geleneğinde “dinlenme tüm faaliyetlerin temelidir” denir. Dinlenme, aktivite, dinlenme, aktivite aslında bir döngüdür ve iyi bir aktivitenin temeli iyi bir dinlenmedir.

Tam dinlenme (downtime) amaca yönelik, yüksek düzeyde odaklanmış düşünce gerektiren hiçbir şey yapmamak anlamına gelir. Bu, beynimiz için yapabileceğimiz en güçlü şeylerden biridir.

Zihinde amaçsızca dolaşmaya izin verdiğimizde, bağlantılı olduğunu fark etmediğimiz şeyler arasında beklenmedik bağlantılar kurarız. Bu, daha önce çözülemez gibi görünen sorunları çözmenize yardımcı olabilir. Carlo Rovelli, Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders’te Einstein’ın görelilik konusundaki buluşunun İtalya’da “amaçsızca aylaklık ederek” ve ara sıra derslere katılarak geçirdiği bir yıldan kısa bir süre sonra geldiğine dikkat çekmiştir.

“Can sıkıntısının” kaçınılması gereken bir kelime olduğu bir dünyada yaşıyoruz ve insanlar genellikle kimin daha meşgul olduğunu görmek için yarışıyor. Sanki öz-değer duyguları ne kadar az zamanları olduğuyla ölçülebilirmiş gibi… Bu aşırı üretkenlik çocuklarımıza kadar yansıyor. Arabayla bir yere giden tipik bir aileyi düşünün: Çocuklar bir şeyler dinlemek, bir şeyler izlemek ya da bir oyun oynamak istiyor. Pencereden dışarı bakmayı, sohbet etmeyi ya da hayal kurmayı kim istemiyor.

Buradaki cevap, daha azın daha çok olduğudur. Bunu okuduktan sonra farklı yapacağınızı umduğumuz bir şey varsa, o da çocuklarınızın hiçbir şey yapmamasına izin vermektir. Yalnızlığa tahammül etmeyi öğrenmek -kendinizle rahat olmak- çocuklukta edinilen en önemli becerilerden biridir.

Meditatif Bir Zihin

Dünyadaki değişimler meditasyon uygulamalarını daha önemli hale getiriyor. Çocuklarınızın günlerine meditasyon süreleri eklemenizi öneririz. Meditasyon gibi etkili bir stres tepkisi ile gençler “her şeyi oluruna bırakabilir” ve daha hızlı iyileşebilirler.

Alfa dalgaları, rahatlama ile ilişkilendirilen nispeten yavaş beyin dalgalarıdır ve düzenli meditasyon yapan kişilerin gözlerini kapadıktan kısa süre sonra beyinlerinin alfa dalgalarına geçtiği gözlemlenmiştir.

Tavsiyeler:

  • Meditasyonun çocuklara fayda sağladığını bilsek de, onları meditasyon yapmaya zorlamaya inanmıyoruz. Bu, bir köpeği içmeye zorlamak gibidir; işe yaramaz. Onlara bu imkanı ve faydalarını sunun fakat zorlamayın.
  • Aile olarak çevrimdışı olmanın ve kendinize gerçekten boş zaman ayırmanın önemi hakkında konuşun. Eğer dinlemeye açıklarsa, çocuklarınıza sadece belirli bir şeye odaklanmadıkları zaman kendileri ve diğer insanlar hakkında gerçekten düşünebileceklerini söyleyin.
  • Ayrıca, keşiflerin ve içgörülerin genellikle zihninizi serbest bıraktığınızda ortaya çıkacağını ve okulda öğrendikleri şeyleri sağlamlaştırmak için boş zamana ihtiyaç duyduklarını söyleyin.
  • Bir dahaki sefere çocuğunuzla birlikte araba kullanırken, teknolojiye yönelmek yerine, “Manzarayı seyretmek için birkaç dakika ara vermemizin sakıncası var mı?” deyin.

7. BÖLÜM Uykunun Önemi

1900lerin başında Amerika’daki yetişkinler gecede dokuz saat veya daha fazla uyurlardı. Elektrik ve teknolojinin yaygınlaşması her şeyi değiştirdi. Artık ortalama 7 saat uyuyoruz.

Doğadaki her şey dinlenir. Tüm hayvanlar ve böcekler, hatta meyve sinekleri bile uyur. Bir meyve sineğine kafein verirseniz, birkaç saat boyunca çılgınca zıplayacaktır, ancak sonunda çökecek ve kaybettiği uykuyu telafi etmek için ekstra uyuyacaktır.

Uyku yoksunluğu bir tür kronik strestir. Duygusal kontrol, uyku yoksunluğu nedeniyle önemli ölçüde bozulur. Uyku kaybı bir anlamda “olumsuzluk bombası” gibidir, insanı huysuzlaştırır.

Uyku, öğrenme ve beynin regülasyonu için kritik öneme sahiptir. Çoğu rüyanın gerçekleştiği hızlı göz hareketi uykusu, duygusal deneyimlerin acısını alır. REM uykusundayken, stresle ilgili tüm nörokimyasallar beyinde bulunmaz – bu yirmi dört saatlik bir süre içinde sadece bir kez olur ve beynin kendini tamir etmesine imkan verir.

8. BÖLÜM: Kontrol Duygusunu Okula Taşımak

Çocuklarımızın okul hayatlarını yönetmelerine yardımcı olmak için, öncelikle onların bakış açısından okulun nasıl bir yer olduğunu düşünmemiz gerekir.

Biliyoruz ki bir çocuk öğretmeniyle iyi bir bağ kurarsa daha çok çalışacak ve daha iyisini yapacaktır.
Öğretmeniyle bağ kurmasa bile çocuğunuzun öğrenmek istemesini sağlayacak şey nedir? Öğretmeninin haksız olduğunu kanıtlamak için iyi yapmaya karar verecek mi? Harika. O öğretmenden bir daha ders almak zorunda kalmamak için mi başarılı olmaya karar verecek? Bu da harika. Kötü bir öğretmen tarafından sınırlandırılmak zorunda olmadığını vurgulayın. Okul bir yana, bu önemli bir hayat dersidir. Pratik yardım da sunabilirsiniz. Çocuğunuz öğrenemiyorsa, matematik veya fenle ilgilenmesi için bir özel öğretmen veya eğitici oyunlar bulmaya çalışın.

Bir ebeveyn olarak, sizi motive etmek için işe yarayan şeylerin çocuğunuz için işe yaramayabileceğini ve size büyük bir sorun gibi görünmeyen şeylerin çocuğunuz için gerçekten bunaltıcı olabileceğini hatırlamakta fayda var.

Az miktarda ev ödevi (gecede bir ila iki saat) ortaokul ve lise çağındaki çocukların akademik başarılarına katkıda bulunabilir, ancak gerçek öğrenme söz konusu olduğunda genelde bunlar geri teper. Ödevleri tavsiye etmeye ve çocukları bunları yapmaya teşvik etmeye ancak bunları zorunlu kılmamaya veya not vermemeye inanıyoruz.

Çocuklara Hazır Olduklarında Öğretin

Beyin gelişimi, yaşımız ilerledikçe neredeyse her şeyi (yabancı diller hariç) öğrenmemizi kolaylaştırır.
Buradaki temel ve kritik mesaj, tüm ebeveynlerin içselleştirmesinin iyi olacağı sezgisel bir mesajdır: daha erken mutlaka daha iyi değildir; ve aynı şekilde, çok fazla ise daha fazlası daha iyi değildir.

Mümkünse, müfredatında gelişimsel olarak hassas ve çocuğunuza uygun okulları seçin.
Rahatlayın ve etrafınızdaki hiç kimse öyle yapmasa bile uzun vadeli düşünün. Beş yaşında okumayı öğrenen çoğu çocuk, dokuz yaşında altı ya da yedi yaşında okumayı öğrenenlerden daha iyi okuyucu değildir. Unutmayın ki acele gelişimden elde edilen her türlü kazanım yok olacaktır.

Çocukları, ebeveynleri ve öğretmenleri daha fazla strese sokan ve kontrol duygularını azaltan her şey başarısız olmaya mahkumdur.

9. BÖLÜM: 7/24 Teknoloji Canavarını Ehlileştirmek

Bu neslin sosyal ve bilişsel gelişiminin çoğu bir ekran aracılığıyla gerçekleşiyor. Teknoloji, yaşamları zenginleştirmek için büyük bir güce sahip inanılmaz bir araçtır, ancak aile zamanı, arkadaşlarla yüz yüze etkileşim, çalışma zamanı, fiziksel aktivite ve uyku gibi yerini aldığı şeyler paha biçilmezdir. Teknolojinin beyni sürekli uyarılma beklentisi içinde eğitme şekli son derece rahatsız edicidir.

Beyin bilimi perspektifinden bakıldığında, video oyunları dopamin artışına ve bir akış durumuna neden olur. Çocukların uzun süreler boyunca odaklanmalarını ve çok düşünmelerini gerektirir. Birçok çocuk için elektronik oyunlar, kontrol duygusunu deneyimledikleri en güçlü mecradır. Ayrıca hataların asla utanç verici olmadığı ve bunun yerine yeni beceriler öğrenmek ve daha iyi bir oyuncu olmak için bir araç olduğu güvenli bir ortam sunarlar. Fakat video oyunları oynarken hissedilen kontrol ve motivasyon duygusunun gerçek hayata yansıdığına dair henüz ikna edici bir kanıt yoktur.

Eskiden okumak doğrusaldı – dikkat dağıtıcı hiçbir şey yoktu, sadece satır satır, sayfa sayfa okumak vardı. Artık bilgisayar başında önemli bir zaman geçiren herkes farklı şekilde okuyor. Anahtar kelimelere, bağlantılara bakıyorlar. Göz gezdiriyorlar. Bu değişimin tezahürlerinden biri, birçok çocuğun bir dakika bile sıkılmaya dayanamaması veya aynı anda tek bir şey yapmaya tahammül edememesidir.

1881 yılında George Beard adında bir doktor, neden giderek daha fazla Amerikalının sinirlilikten muzdarip olduğuna dair bir teori ortaya attı. Başlıca suçlu teknolojiydi: yeni “kolaylıklar”, demiryolu ve telgraf gibi hayatı hızlandırıyor ve cep saati gibi insanların küçük ayrıntılara daha fazla dikkat etmesini sağlıyordu. İster mektup göndermek yerine e-posta göndermek, ister telefonda birine ulaşmaya çalışmak yerine mesajlaşmak olsun, daha kolay olan bir şeyi daha fazla yaparız. Teknolojik atılımlar neredeyse tanım gereği hayatı daha stresli hale getirmelidir, çünkü tempoyu hızlandırır ve başarılabilecek şeylerin çıtasını yükseltirler. Beard, tarihteki en büyük teknolojik atılım olan ve doğanın ritimlerinin dışında yaşamamızı sağlayan elektrik ışığının kullanımından önce bile bunun farkındaydı.

Peki çocuklarımızın her birkaç dakikada bir Tiktok’a bakmamaları için özdenetim geliştirmelerine nasıl yardımcı olabiliriz?
E-postanızı yenilediğinizde, kısa mesajlarınıza baktığınızda ya da Instagram hesabınızı kontrol ettiğinizde, olumlu bir şeyle karşılaştığınızda özellikle büyük bir dopamin vuruşu alırsınız. Bu, temel bir psikolojik yapıya dayanır: aralıklı pekiştirme. Ödülün ne zaman geleceğini ya da neyin geleceğini asla bilemezsiniz.
Beklenti bağımlılık yapar, bu yüzden her seferinde isteyeceksiniz.

Sosyal medya kontrolü sizden alır ve çocuğun akranlarına verir.

Sosyal medya dikkatimizi kendi deneyimlerimizden (sandviçimi beğendim mi? Ya da birlikte yemek yediğim insanlar?) diğer insanların deneyimlerimiz hakkında ne düşündüklerine çeviriyor. Teknoloji, beynin sağlıklı bir kontrol duygusu geliştirmek için ihtiyaç duyduğu faaliyetlerden zaman çalıyor.

Sosyal medya kızlar için daha büyük bir endişe kaynağı iken, video oyunları erkekler için daha büyük bir sorun olma eğilimindedir. Video oyunu geliştiricileri motivasyon biliminin dahileridir. Sizi nasıl meşgul edeceklerini ve durmanızı zorlaştıracak kadar nasıl ödüllendireceklerini çok iyi bilirler.

Ayrıca teknoloji empatiyi azaltıyor gibi görünüyor. Bu durum yüz yüze iletişimin azalmasıyla kolayca ilişkilendirilebilir. Bir düşünün: eğer biri internette zalimse, bu zalimliğin nesnesini ete kemiğe bürünmüş olarak görmekle uğraşmak zorunda değildir.

Canavarı Evcilleştirmek

“Karar senin” ilkesi teknoloji için hala geçerlidir: parametreleri belirlerken çok dikkatli olun, bunları belirlemek için çocuklarınızla birlikte çalışın ve onların bu parametreler dahilinde çalışmasına izin verin.

  • Her şey sizinle başlar. Teknolojinin sorumlu kullanımına model olmalısınız. Kendinizinki de dahil olmak üzere teknoloji kullanımını düzenlemeye yönelik evrensel mücadele hakkında çocuklarınızla konuşun. Çocuklarınıza, sizinle konuşmaya çalışırken telefonunuzu kontrol ettiğinizde size seslenmeleri için izin verin. Özür dileyin. Onlara bunun üzerinde çalıştığınızı gösterin.
  • Anlamaya çalışın. Çocuğunuzla video oyunları oynayın. Neyin onun için çekici olduğunu anlamaya çalışın. İlgi göstermek ve bilgili olmak, sınırları etkili bir şekilde müzakere etmenize ve sorunlar ortaya çıkarsa müdahale etmenize yardımcı olacaktır.
  • Doğaya geri dönün: Doğada yürümek prefrontal korteksi dağınıklıktan “temizler”, bizi sakinleştirir.
  • Ders vermek yerine bilgilendirin. Bir danışman ebeveyn olarak yargıda bulunmanıza gerek yoktur; bilgi verir ve tavsiyelerde bulunursunuz. Bunun ne kadar etkili olduğu şaşırtıcıdır.
  • Bir çözüm üzerinde işbirliği yapın: Birkaç yıl önce Janell Burley Hofmann, on üç yaşındaki oğluna ilk telefonunu vermesi vesilesiyle bir ortak şartlar içeren mektup yazdı ve Huffington Post’ta yayınlandıktan sonra viral oldu. Mektup sıcaklık, mizah ve bazı mükemmel tavsiyelerle doluydu: Örneğin: “Yüz yüze söylemeyeceğiniz hiçbir şeyi bu cihaz aracılığıyla söylemeyin.”

Özetle teknolojinin sağlıklı kullanımına model olun. Hafta içinde çocuklarınızla her gün en az otuz dakika, hafta sonları ise günde en az bir saat telefonunuza bakmadan ya da çağrıları yanıtlamadan “özel zaman” geçirmeye çalışın (bunlar minimumlar).

Dışarıdayken, bir kişinin telefon kullanarak diğerini görmezden geldiği sosyal durumlara dikkat çekin (futbol maçlarını görmezden gelen ebeveynler, konserler, herkesin telefonla konuştuğu Starbucks). Onlara “Sizce karşısındaki kişi ne hissediyor?” diye sorun.

10. BÖLÜM Beyin ve Beden Egzersizleri

Egzersiz #1: Net hedefler belirleyin: Neyin peşinde olduğunu görebiliyorsa, bunu gerçekleştirme olasılığı daha yüksektir. Hedeflere ulaşmayı görselleştirmenin gücü üzerine geniş bir literatür vardır.

Bunun ilk adımı, çocuğunuzdan kendi hedefini belirlemesini istemektir. İkinci adım, çocuğunuzu umduğu sonuç hakkında birkaç kelime yazmaya teşvik etmektir. Ardından, çocuğunuzdan bu hedefin önündeki iç engelleri düşünmesini istemelisiniz. Bir engelle karşılaştıklarında başa çıkmak için planları nedir?

Egzersiz #2: Beyninizin ne söylediğine dikkat etmeyi öğretin. Deneyimlerimize göre, bir çocuk zihninde neler olup bittiğini anladığında, kendini daha fazla kontrol eder ve daha iyi davranma ve performans gösterme eğiliminde olur. Beyin hakkında -ve kendi beyninde neyin benzersiz olabileceği hakkında- biraz bilgi sahibi olmak bile kontrol duygusunu geri kazandırabilir.

Egzersiz #3: B Planı düşünme pratiği yapın.B planı düşüncesi (“İşler umduğunuz gibi gitmezse yapabileceğiniz başka neler var?”) olası aksiliklere karşı sağlıklı bir yaklaşım geliştirmenin anahtarıdır.

B planı düşüncesi, olayları bir perspektife oturtmanıza yardımcı olur. Alternatif gelecekler hayal ederek ve yedek planlar oluşturarak, çocuklar (ve ebeveynleri) A Planı işe yaramazsa, dünyanın sonunun gelmeyeceğini öğrenirler. B planı düşüncesi, prefrontal korteksin amigdalayı düzenleme yeteneğini güçlendirir.

Çocuklar için “Yapmak zorundayım ama yapamam” duygusundan daha stresli çok az şey vardır. B planı daha yapıcı düşünmenizi sağlar. “Eğer bunu yapamıyorsam, o zaman şunu yapabilirim. . . .” Ayrıca esnekliği ve uyum yeteneğini de artırır.

Egzersiz #4: Kendisiyle şefkatle konuşmayı öğretin. “Ben çok aptalım.” “Nasıl bu kadar aptal olabilirim?!” Bu yorumları çocuklardan rutin olarak duyarız ve birçok ebeveyn sürekli kendini küçümseyen yorumlar duyduklarında umutsuzluğa kapılır. Ancak çocuğunuzu bundan vazgeçirmek için yarışmayın.

Çocuğunuz “her şeyde berbatım” döngüsüne girdiğinde ona şöyle diyebilirsiniz: “Bu sadece bir bakış açısı. Ben her şeyi farklı görüyorum. Eğer duymak istersen kendi görüşümü seninle paylaşmaktan mutluluk duyarım.” Çocuğunuz bunu duymak istemiyorsa, bunu kendinize saklayın ve daha iyi bir an gelmesini umun. İstenmeyen bilgelik, kendileri hakkındaki olumsuz görüşlerine daha sıkı sarılmalarına neden olabilir çünkü artık bu bir kontrol meselesi haline gelmiştir.

Diyaloğa giden bir başka yol da çocuğunuza sizin de bazı zor durumlardan geçtiğinizi hatırlatmak ve “Bu olduğunda yaptığım bir şey var. Ne olduğunu duymak ister misin?” Yine, hayır derse, bunu paylaşmayın. Ancak bu noktada genellikle evet diyecektir.

Çocuklarınıza en iyi arkadaşlarına olduğu kadar kendilerine de destek olmalarını öğretin. Üçüncü şahısların kendi kendine konuşması, birinci şahısların kendi kendine konuşmasından çok daha güçlüdür.
Etkili kendi kendine konuşma, onun yetenekli olduğu – kesinlikle aptal olmadığı – ama sadece bir hata yaptığı fikrine tutunmasını sağlar. Daha sonra neyin yanlış gittiğini araştırabilir. Bu, neyin yanlış gittiğine dair bir açıklama olduğunu ve dolayısıyla süreçte üzerinde çalışabileceği ve değiştirebileceği bir şey olduğunu öne sürerek ona eylemlilik kazandırır.

Egzersiz #5: Sorunları yeniden çerçeveleme (reframing) alıştırması yapın. Profesyonel müzisyenler ve sporcular bir performans öncesinde kaygı yaşarlar, ancak bunu enerji verici olarak yorumlarken, amatörler bunu zararlı olarak yorumlar.

Dil son derece güçlüdür. “Yapmak istiyorum” demek “yapmak zorundayım” demekten daha iyidir, tıpkı “yapmayı seçiyorum” demek “yapmak zorundayım” demekten daha iyi olduğu gibi. “Bu can sıkıcı ama korkunç değil” ya da “Bu bir aksilik ama felaket değil” diye düşünmek yardımcı olur.

Farklı bir açıdan bakmak, kendi düşüncelerimize dikkatle bakmayı ve onları aktif olarak yeniden yönlendirmeyi içerir. Bu, bilişsel davranışçı terapinin temelidir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, bu aynı zamanda farkındalığa da dahil edilen bir fikirdir.

Kendimizi kontrolden çıkmış hissetmemize neden olan en yaygın zihinsel alışkanlıklardan biri felaketleştirmedir – diğer bir deyişle pireyi deve yapmaktır. Çocukların felaketleştirmeden kaçınmalarına yardımcı olmanın basit bir yolu, üzgün olduklarında kendilerine “Bu büyük bir sorun mu yoksa küçük bir sorun mu?” diye sormalarını öğretmektir.

Egzersiz #6: Vücudunuzu hareket ettirin ve/veya oynayın.

Dünyanın önde gelen nörobilimcilerinden Adele Diamond, beyni çalıştıran fiziksel aktiviteleri özellikle desteklemektedir. Dansı düşünün. Bir dans öğrendiğinizde, hareketleri öğrenmek için çalışma belleğinizi kullanmanız gerekir. Ayrıca hareketlerinizi engellemeniz (ya da bacağınızı çok yavaş veya çok hızlı hareket ettirdiğinizi bilmeniz) ve hareketlerinizi müzikteki veya partnerinizin adımlarındaki değişikliklere göre esnek bir şekilde ayarlamanız gerekir. Yoga, dövüş sanatları, binicilik, eskrim, davul çalma ve kaya tırmanışı, yürütme işlevlerinizi geliştirmek için zihinsel ve motor becerilerinizi kullandığınız bir egzersiz kategorisine girer.

Oyun, iyi işleyen bir beyincik de dahil olmak üzere sağlıklı bir beynin gelişimi için çok önemlidir. Beyincik en az kalıtsal beyin yapılarından biridir, yani ne kadar iyi işlediğinin anahtarı genetik değil deneyimdir. Beynin olgunluğa erişmek için oyunun tüm vücut hareketlerine ihtiyacı vardır ve beynin uyarılması için oyunun gerekli olduğu hassas bir dönem vardır.

Tavsiyeler:

  • Çocuklarınızı kendi hedeflerini belirlemeye ve bu hedeflere ulaşmayı görselleştirmeye teşvik edin.
  • B planı düşünmeyi bir aile uygulaması haline getirin.
  • Olumlu öz konuşmayı ve öz şefkati modelleyin. Şöyle bir şey söyleyebilirsiniz: “Dün iş yerinde berbat ettiğim bir şey yüzünden kendime çok sert davrandığımı fark ettim, başkasına davranacağımdan daha sert davrandım. Herkes bazen işleri berbat eder ve kendine yüklenmek hatalardan kaçınmama yardımcı olmaz.”
  • Fiziksel zindeliği bir aile değeri haline getirin. Çocuğunuzu spor yapmaya zorlamayın ve onun için bir aktivite seçmeyin, ancak ailedeki herkesin fiziksel aktiviteyi hayatının bir parçası haline getirmesinin önemli olduğunu açıklayın ve ne yapmak istediklerine karar vermelerine yardımcı olun.

11. BÖLÜM Öğrenme Güçlükleri

Birkaç araştırma, özel ihtiyaçları olan çocuklara da özerklik vermenin faydalarını doğrulamıştır.

Öğrenme güçlüğü çeken çocuklar sadece tüm çocukların endişelendiği konularda endişelenmekle kalmazlar; örneğin öğle yemeğinde farklı bir masada oturdukları için arkadaşlarının onlara hala kızıp kızmadığı konusunda endişelenirler; aynı zamanda alay edilmekten, aptal olarak adlandırılmaktan ya da özel yardım veya kolaylıklar aldıkları için yargılanmaktan da endişelenirler.

Tanım gereği, (ADHD) DEHB’li çocuklar dikkatlerini kontrol etmekte zorlanırlar. Salamone şöyle açıklıyor: “Düşük dopamin seviyeleri, insanların ve diğer hayvanların bir şeyler için çalışma olasılığını azaltıyor, bu nedenle bunun zevkten çok motivasyon ve maliyet/fayda analiziyle ilgisi var.”

Bu çocukları destekleyen yetişkinler iyi niyetlidir. Sadece hiçbir şeyin gözden kaçmadığından emin olmak isterler. Ancak bir çocuğu her yıl kendisinden korumaya çalışmak onu zayıflatacaktır. Nihayetinde okul ödevlerinin onun sorunu olduğunu ve ona yardım etmek için ondan daha fazla çalışırsanız, ona iyilik yapmadığınızı unutmayın.

DEHB’li çocuklar, daha önce başarılı bir şekilde yapamadıkları şeyleri yapmanın yollarını bulmak için prefrontal korteksleri olgunlaşıp tamamen çevrimiçi olana kadar “beklemek” zorunda olduklarından, genellikle geç gelişirler. Vurgulamak istediğimiz şey, DEHB’nin kendini tanımayı, disiplini ve özdenetimi engellemediğidir. Dikkat süresi kısa olan, çok ilginç olmayan herhangi bir şeye odaklanma becerisi sınırlı olan ya da hareketsiz oturmakta ve uygun şekilde davranmakta zorlanan bir çocuk olmak kolay değildir. Ve böyle çocuklar yetiştirmek de kolay değildir. Ancak, tüm çocuklar gibi DEHB’li çocukların da mutlu olmak ve en iyi şekilde işlev görmek için özerklik duygusuna ihtiyaç duyduklarını hatırlarsak herkes için daha kolay olur.

Otizm Spektrum Bozuklukları (OSB): Spektrumdaki çocuklar en tanıdık ortamlar ve etkileşimler dışında her şeyi stresli ve öngörülemez bulurlar. Yeni bir sınıfta veya yeni bir terapistle kendilerini güvende hissetmeleri altı ay sürebilir. Spektrumdaki birçok çocuk, duyusal dünyayı çoğu çocuktan daha yoğun ve daha fazla tehdit olarak yaşar. Sosyal dünyanın mantığını anlamakta güçlük çektikleri ve davranışlarını yönlendirmekte zorlandıkları için genellikle düşük bir kontrol duygusu hissederler.

OSB’li çocuklarda beynin motivasyon sisteminin farklı çalıştığını unutmamak önemlidir. Çoğu çocuğu motive eden sosyal ödüllere (gülümseyen bir ebeveyn veya coşkulu bir övgü gibi) daha az duyarlıdırlar.
Aynı zamanda, birçok otizm uzmanı, davranışsal yöntemlerin özerkliğe odaklanmayla birleştirilmesi gerektiğine inanmaktadır.

12. BÖLÜM SAT, ACT ve Büyük Sınavlar

Doğru cevabı net olmayan zor sorularla başa çıkmak için eleştirel düşünme becerilerinin gerekli olduğu bir dünyada, doğru cevap olduğunda ısrar eden testlerle değerlendiriliyorsunuz. Hiçbir kısmi kredi verilmiyor, hiçbir bağlam dikkate alınmıyor.

Evrimsel biyolog Stephen Jay Gould, The Mismeasure of Man (İnsanın Yanlış Ölçümü) adlı kitabında, bir şeye sadece bir sayı vermenin onu ölçtüğümüz anlamına gelmediğine dikkat çekmiştir. Ya da eski bir atasözünü ödünç alırsak, “Ölçülebilen her şey önemli değildir ve önemli olan her şey de ölçülemez.”

Ebeveynler: Sakin olun! Çocuğunuz için en iyisini istiyorsunuz ve bazen sadece daha fazla odaklansa ya da hedefine biraz daha yaklaştırsanız, oraya ulaşacağını hissediyorsunuz. Onun herhangi bir konuda mücadele ettiğini veya başarısız olduğunu görmek sizi incitiyor; onu korumak ve ilerlemesini mümkün olduğunca kolaylaştırmak istiyorsunuz.

Bunu anlıyoruz. Ancak çocuklarınızla uzun soluklu bir ilişki içindesiniz ve ebeveyn olmanın bir parçası da bazen kenarda durmaktır. Sizin için en önemli yer orasıdır. Bu yüzden dik durun, tezahürat yapmayı unutmayın ve günün sonunda onlara herhangi bir aptal sınav puanından çok daha fazla değer verdiğinizi hatırlatın.

Özetle

Bu dünyada bize kolay gelen ve bizi meşgul eden bir şey üzerinde çok çalışarak başarılı oluruz. Çocuklarımıza başarılı bir öğrenci olmak için gereken beceri setinin, size geçmişte yaramış olanlardan çok farklı olduğunu söylemeliyiz. A alan bir öğrenci olmak neredeyse tanımı gereği yüksek düzeyde bir uyumluluk gerektirir ki bu da yüksek düzeyde bir başarıya giden yol değildir.

Hepimiz çocuğumuzun ortalamanın üzerinde olduğuna inanmak isteriz. Fakat şunu unutmamak gerekir: Toplum, insanlarının farklı yetenekleriyle gelişir. Biyoçeşitlilik sağlıklı bir sistemin işaretidir. Hayalperestlere, sanatçılara ve yaratıcı insanlara ihtiyacımız var. Girişimcilere ve bir şeyleri gerçekleştiren insanlara ihtiyacımız var.

Albert Einstein, “Bir balığı ağaca tırmanma becerisine göre değerlendirirseniz, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir” demiştir. Gelişim psikoloğu Howard Gardner’ın da belirttiği gibi, zekânın birçok farklı biçimi vardır: müzikal-ritmik, görsel-uzamsal, sözel-dilsel, mantıksal-matematiksel, bedensel-kinestetik, kişilerarası, içsel ve doğacı olabilir.

“En iyi” olmayı hedef haline getirmek, kendinizi sürekli başkalarıyla kıyaslamak anlamına gelir. Bu sizi motive edebilir, ancak daha çok motivasyonunuzu kıracaktır. Büyümenin bir parçası da ne zaman bırakacağını bilmek ve neyin peşinden gitmeyeceğini seçmektir.

Ebeveynler genellikle başarılı ve tatmin edici bir hayata giden alternatif yollar olduğu fikrine karşı çıkacaktır. Bunun bir nedeni, kendi egonuzu çocuğunuzun ne yaptığı sorusundan tamamen ayırmanın çok zor olmasıdır.

Çocuğunuzun kontrol duygusunu korumasına yardımcı olmanın ve onu tatmin edici bir hayata yönlendirmenin en iyi yolu, kendisine iki soru sormasını öğretmektir: Ne yapmayı gerçekten seviyorum? Ve neyi çoğu insandan daha iyi yapabilirim?

Bir çocuğa karar verme konusunda güvenmek cesaret ister. Çocuklarımız için en iyisinin ne olduğunu çoğu zaman bilemediğimizi kabul etmek de alçakgönüllülük gerektirir.

Sıklıkla söylendiği gibi, insanlar ne söylediğinizi unutacak, ne yaptığınızı unutacak, ancak onlara nasıl hissettirdiğinizi asla unutmayacaklardır. Çocuğunuza nasıl hissettirmek istediğinizi düşünün?