BÖLÜM I. Anlayışın Tüm Saf Kavramların Keşfine İlişkin İpucu
Anlayış kavramları idrak yetisidir ve sezgisel değildir. Tüm sezgiler, duyulara bağlıyken; kavramlar işlevlere (function) bağlıdır. İşlev (function) farklı temsilleri tek bir ortak temsil altında düzenleme eylemidir. Kavramlar işlevlere dayanır. Kavram nesnelerin temsilleri ile ilişkilidir (kendileriyle değil).
Anlayış kavramları onlar aracılığıyla hüküm vermekten (judgement) başka bir şekilde kullanamaz. Sezgi nesnesiyle doğrudan ilişki kurarken, bir tasavvur bir nesneyle asla doğrudan ilişki kurmaz, yalnızca temsiliyle ilişki kurar. Dolayısıyla bir yargı, bir nesnenin dolayımlı idrakidir, yani onun bir temsilinin temsilidir. Özetle Anlayışın tüm eylemlerini yargılara yetisine indirgeyebiliriz.
İçeriği yargılardan ayırırsak yargıların tablosu aşağıdaki gibi olur:
- Yargı Miktarı: Evrensel, belirli (particular), tekil
- Kalite: Onaylayıcı, Negatif, Sonsuz
- İlişki: Kategorik, Varsayımsal, Ayrık
- Modalite: Sorunlu, Olumlu, Apodeiktik
Şimdi uzay ve zaman, saf a priori sezginin sonsuz çeşitlilikte belirlenimlerini içerir, ama yine de zihnin alıcılığının koşuludur, yalnızca bu koşul altında nesnelerin temsillerini elde edebilir. Sonuç olarak zihin bu nesnelerin kavranışını her zaman etkilemek (düşünce sentezi ile) zorundadır.
Sentez farklı ve çeşitli temsilleri birbirine bağlama ve tek bir idrak içinde kavrama (comprehending) sürecidir. Bu sentez, çeşitlilik a priori olarak verildiğinde (uzay ve zamanda olduğu gibi) saftır. Sentez, bilgiyi ilk ortaya çıkaran şeydir, yani analiz değildir. Sentez yalnızca hayal gücünün bir işlemidir.
Tüm olası yargılarda mantıksal işlevler olduğu gibi, sezgi nesnelerine a priori olarak uygulanan tam olarak çok sayıda saf anlayış vardır. Bu kavramları Aristoteles’le birlikte kategoriler olarak adlandıracağız:
- Nicelik: Birlik, Çoğulluk, Bütünlük
- Nitelik: Gerçeklik, Olumsuzluk (Negation), Sınırlama
- İlişki: Tözlük ve süreklilik, Nedensellik ve bağımlılık (neden sonuç), Topluluk (fail ve edilgen)
- Kiplik (Modality): Olasılık – İmkansızlık, Varlık-Yokluk, Zorunluluk-Şartlılık
Her sınıftaki kategorilerin sayısı her zaman üçtür. Çünkü diğer tüm durumlarda kavramlar aracılığıyla a priori bölünme zorunlu olarak dikotomidir.
Üçüncü kategori daima ikincinin birinciyle birleşiminden doğar. Yani Bütünlük, birlik olarak düşünülen çokluktan başka bir şey değildir; Sınırlama yalnızca olumsuzlama ile birleşmiş gerçekliktir; Topluluk, bir tözün karşılıklı olarak belirleyen ve diğer tözler tarafından belirlenen nedenselliğidir; ve Zorunluluk, imkânın kendisi aracılığıyla verilen varlıktan başka bir şey değildir.
BÖLÜM II. Anlayışın Saf Kavramlarının Dedüksiyonu (Tümdengelimi)
İnsan idrakını (cognition) oluşturan kavramlar (conception) arasında bazıları a prioridir. Bu yüzden bir tümdengelimi gerektirir, çünkü bu tür bir kullanımı haklı çıkarmak için deneyimden gelen kanıtlar yeterli değildir.
Kategoriler zorunlu olarak ve a priori olarak deneyim nesnelerine uygulanır, çünkü yalnızca onlar aracılığıyla bir deneyim nesnesi düşünülebilir.
“Düşünüyorum” tüm temsillerime eşlik etmelidir, çünkü aksi takdirde bende düşünülemeyecek bir şey temsil edilmiş olurdu. Ancak bu “düşünme”, kendiliğinden bir eylemdir, zorunlu olarak tüm temsillerimize eşlik edebilmesi gereken öz-bilinçtir.
Sezgi: tüm düşüncelerden önce verilebilen temsildir. Bu nedenle, Sezgilerin sentetik birliği, düşünceyi önceleyen algının kendisidir. Bu a priori birleştirme ve verili temsillerin çeşitliliğini anlama yetisi tüm insan idrakinin en yüksek ilkesidir. Anlama yetisi, genel olarak konuşmak gerekirse, idrak yetisidir.
Tüm duyusal sezgiler, yalnızca çok çeşitli içeriklerinin tek bir bilinçte birleştirilebileceği koşullar olarak kategorilere tabidir.
Bir nesneyi düşünmek (think) ve onu bilmek ya da idrak etmek (Cognize) farklı şeylerdir. Bilmek iki unsur içerir: kategori ve sezgi. Kategoriler yalnızca ampirik bilişi mümkün kılmaya hizmet eder. Deneyim dediğimiz şey budur.
Hayal gücü (Imagination) bir nesneyi sezgide bulunmasa bile temsil etme yetisidir. Bu hayal gücünün Transandantal Sentezine Figüratif Sentez denir.
Bu hayal gücünün uygulaması olarak düşünürsek normalde bir duyu bilincimize nasıl temsil ediyorsa öyle görünür. Aynı şekilde kendimiz de (benlik) olduğumuz gibi değil, kendimize göründüğü şekliyle sezilir. Anlayış (understanding) iç duyuda çokluğun bir bileşimini bulmaz, onu üretir..
Benlik bilinci, bu nedenle, kategorileri kullanmadığım, bir nesneyi tek bir algıda çokluğun birleşmesi yoluyla kavradığım bir benlik bilgisinden çok uzaktır.
Sonuç olarak, yalnızca algının bile mümkün olduğu tüm sentezler kategorilere tabidir. Ve deneyim birleşik algılar yoluyla idrak olduğundan, kategoriler deneyimin imkânının koşullarıdır. Bu nedenle deneyimin tüm nesneleri için a priori olarak geçerlidir.
Başka bir örnek vermek gerekirse, suyun donduğunu algıladığımda, zaman ilişkisi içinde karşılıklı olarak birbirlerine doğru duran iki durumu (akışkanlık ve katılık) kavrarım. Yani fenomenler yalnızca kendilerinde ne oldukları tamamen bilinmeyen şeylerin temsilleridir.
Kategoriler ne ilk a priori idrak ilkeleridir ne de deneyimden türetilmiştir; bunlar yalnızca varoluşumuzla eşzamanlı olarak içimize yerleştirilen ve Yaratıcımız tarafından öyle düzenlenmiş ve yerleştirilmiş öznel düşünce yetenekleridir ki, bunların kullanımı deneyimi düzenleyen doğa yasalarıyla mükemmel bir uyum içindedir.
Özetle tüm sentezler kategorilere tabidir. Kategoriler görünüşlere ve dolayısıyla doğaya a priori yasalar koyar. Ampirik yasalar kategorilerden türetilemez ama onlara tabidir. Tüm sezgilerimiz ampiriktir. Bu nedenle: Olası deneyim nesneleri dışında a priori bilgi olamaz.