Psikolojide Birey ve Davranış

Temel tanımlar ile başlarsak:

  • Güdü organizmayı harekete geçiren istek, arzu, ihtiyaç ve dürtüleri kapsar. Güdüler; birincil (açlık, susuzluk, cinsellik) veya ikincil (uyarı kaynaklı, merak, kurcalama, sosyal) olabilir. Dürtüler ise fizyolojik kökenlidir.
  • Biyolojik olmayan güdüler özendirici uyarıcılardır (lüks gereksinimi).
  • Gereksinim halindeki organizma gergindir ve gereksinim giderildiğinde dengelenir.

Duygular

Duygular algı ile ortaya çıkan, iç fizyolojiyi harekete geçiren, beden, davranış ve bilinçte farklılık yaratarak kendini hissettiren bir süreçtir. 3 düzeydedir: öznel deneyim, davranış ve fizyolojik düzey (sempatik sistem). Duyguların çevreye uyumla ilişkili bir işlevi vardır.

Plutchik (1980) duyguları sınıflandırmasında duygu çemberi ile 8 temel duygu kategorisi tanımlar:

  • Korku, Sevinç, Öfke, Üzüntü, Tiksinti, Umut, Kabul etme, Şaşkınlık.
  • Aşk: sevinç+kabul etme
  • Teslimiyet: korku+kabuletme
  • Dehşet: korku+şaşırma
  • Hayal kırıklığı: üzüntü+şaşırma
  • Pişmanlık: üzüntü+tiksinme
  • Hor görme: öfke+tiksinti
  • Hırçınlık: öfke+umut
  • İyimserlik: sevinç+umut.

Duygunun işleyişi kuramlar:

  • James-Lange: Önce beden tepki verir ve sonra duygu oluşur. Otonom sistem yavaş olduğundan mantıklı değil.
  • Cannon-Bard: duygular ve bedensel tepki aynı anda olur. Talamus devreye girer.
  • Bilişsel kuram: Singer/Schachter – duygulardaki fizyolojik süreçler, edinilmiş bilişsel kodlamalarla şekillenir der. Duyguları farklı kılan bizim onlara bilişsel atıflarımızdır. Örneğin, plasebo etkisi.
  • Sosyobiyolojik kuram ise toplumsal süreçlerin kodlamaya etkisine işaret eder.

Duygular; jest ve mimikler, bedensel hareketler, yüz ifadeleri ile ifade edilir.

Yaşam Boyu Gelişim

Büyüme: fiziksel büyümeyi ifade ederken olgunlaşma fonksiyonel ilerlemeyi, gelişme de bunların bütününü işaret eder.

Gelişim dönemleri:

  • Duyusal motor: 0-2: sembolleri algılama, nesne devamlılığı . 1 yaş derinlik algısı.
  • İşlem öncesi 2-7: kavram öncesi 2-4: benmerkezci ve sezgisel 4-7: korunum ilkesi
  • Somut işlemler 7-11: matematik, iletişim
  • Formel işlemler 11-15: yetişkin gibi akıl yürütme

Mizaç bebekleri birbirinden farklı kılan davranış özellikleri.

Ahlak gelişimini Kohlberg 3 aşamaya böler: Geleneköncesi (ödül, ceza), Geleneksel (otorite, toplum), Gelenekötesi (otoriteden bağımsız ahlak).

Cinsiyet gelişimi: 3 yaş cinsiyet farkındalığı, 4-5 cinsiyetin sabitliği ve toplumsal rol, sonra hemcinsleri ile ilişkilerde cinsiyet rolü tanımı.

Kişilik Kavramı

Kişilik, çevreyle ilişkiyi şekillendiren, bireyi diğerinden ayıran, duygu düşünce ve davranış kalıplarıdır. İlgili kuramlara değinirsek:

Psikodinamik yaklaşım: Bilinçdışının önemine vurgu yapar.

  • Freud -> temel kavramlar: Eros yaşam içgüdüsü, Thanatos ölüm içgüdüsü. İd, ego, superego. Bilinç, bilinçöncesi, bilinçdışı ayrımı. Libido: temel cinsel dürtü. Gelişim dönemleri: Oral, anal (tuvalet) , fallik (oedipus, electra), gizil (acinsel), genital dönem (ergenlik).
  • Jung: Bilinçdışı, ego için bir yaşam kaynağıdır. Bilinçdışının kişisel ve kolektif açıları vardır. Ortak bilinçdışı insanoğlunun geçmişinden getirdiği kalıplardır (arketip: anima, animus). İçe-dönüklük ve dışa-dönüklük ayrımı yapar (uyumsuz veya uyumlu).
  • Adler: Çocuklar ebeveynlerine kıyasla bir aşağılık duygusu yaşar ve yaşamboyu bunu aşmaya çalışır. Ödünleme: eksiklikleri telafi çabasıdır. Doğum sırasının önemine vurgu yapar (ilk olmak sorunlu).
  • Horney: Kadınların kişilik farklılıklarını biyolojik değil toplumsal görür.
  • Erikson: Egoyu ön plana alır. Gelişim aşamalarında sırasıyla aşağıdaki dönemlere vurgu yapar:
    • Güvene karşı güvensizlik
    • Özerkliğe karşı utanma
    • Girişkenliğe karşı suçluluk
    • Başarıya karşı aşağılık
    • Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası
    • Yakınlığa karşı soyutlanma
    • Üretkenliğe karşı durgunluk
    • Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk.

İnsancıl yaklaşım: Şimdi, burada anlayışı ve andaki seçimlerin önemi ile farklılaşan bir yaklaşımdır (Rogers ve Maslow).

  • Rogers: Eğer çevresi insana sevgi, saygı ve yakınlık gösterirse herkes kendini gerçekleştirebilir. Aileden koşulsuz sevgi bu anlamda önemlidir.

Kişilikleri Sınıflandırma yaklaşımlarına değinirsek:

  • Cattell- 16 faktör analizi ile 5li model: nevrotiklik (kaygı, sakinlik, güven), dışadönüklük (sosyal, mesafeli, çekingen), açıklık (gerçekçi, hayalci, çeşitlilik, sıradanlık), uyum (katı, yumuşak, işbirliği), özdisiplin (düzen, dikkat, irade) boyutları ile sınıflandırır.
  • Eysenck: kişiliklerde değişkenlik ve değişmezliğin de önemine değinir.
  • Kişilik vücut yapısı ilişkisi: endomorf (kilolu, yavaş), mezomorf (atletik), ektomorf (zayıf) -> zayıf bir teoridir.

Bilişsel sosyal öğrenme: Bandura: davranışlara geri bildirimler geleceği şekillendirir (Karşılayıcı belirleyicilik). Özyeterlilik başarıya olan inançtır. Rotter bir davranışı gerçekleştirme gücünü içten denetim olarak görür.

Kişilik testleri: Bireysel görüşme, gözlem, kişilik envanteri, Minessota envanteri (mmpi), projektif testler (Rorschach mürekkep), tematik algı (Murray) yöntemleri kullanılır.

Stres ve Sağlık Psikolojisi

Bireyin üzerindeki baskı oluşturan durum bireyin bilişsel, psikolojik veya fizyolojik kaynaklarına orantısız ise stres oluşur.

Dünya ortalamasında en çok stres yaratan faktörler: Eşin ölümü, boşanma, eşden ayrı yaşama, hapis cezası, yaralanma, hastalık şeklinde sıralanır. Türkiye özelinde bu sıralama: Çocuğun ölümü, Eşin ölümü, aldatılma, hapis, evlilik dışı hamilelik gibi sıralanır.

Genelde değişim, baskı, çatışma, engellenme temel stres nedenleridir. Çevresel olarak etmenler aile sorunları, tekdüze yaşam, ekonomik sorunlar, politik kararlar, kültürel değişmeler, trafik, teknoloji olarak özetlenebilir.

A tipi birey özellikleri strese ve kalp hastalıklarına daha yatkındır. Bunlar: hızlı hareket etmek, konuşmak, söz kesmek, aynı anda çok iş yapmak, başkalarından yüksek beklentide olmak, rekabet ve inatçılık olarak özetlenebilir.

Stres ile başa çıkma yöntemleri iki grupta ele alınabilir:

  • Kişi kaynağını biliyorsa doğrudan olabilir (yüzleşme, uzlaşma, geri çekilme)
  • Kaynağını algılayamıyorsa savunma olabilir (gerçekliği değiştirme, bastırma, inkar, yansıtma, özdeşim kurma-oğlunun başarısı gibi, yüceltme, gerileme, yer değiştirme- işteki stresten evde şiddet gibi, karşıt tepki geliştirme).

Normal Dışı Davranışlar

Normallik nedir? Ortalama mıdır, hastalıksız olmak mıdır?

Genel olarak normal dışılık toplumsal normdan uzaklaşma, istatistiksel olarak az rastlanan davranış gösterme olarak düşünülebilir. Bunların biyolojik, psikolojik (psikodinamik, bilişsel-davranisci, insancıl-varoluşsal) nedenleri olabilir. Normal dışı davranışları Amerikan Psikatri Birliği (APA) belirler. Kabaca özetlersek bunlar:

  • Kaygı bozuklukları
  • Fobiler
  • Obsesif-kompülsif bozukluklar
  • Bedendeki somatoform bozukluklar
    • hipokondrik-hastalık hastası
    • hiperkondrik-ilgisizlik
    • Konvansiyon histerisi
    • Ağrı
  • Dissosiyatif bozukluklar
    • Amnezi-bellek yitimi
    • Dissosiyatif füg – tüm bellek kaybı
    • Çoklu kişilik
  • Psikozlar
    • Şizofreni – düşünme bozuklukları, sanrı, halisülasyon
      • basit -konuşmayıp içe yönelme
      • paranoid – komplo teorici, izlendiğini düşünür, saldırgan,
      • katatonik – hareketsiz
      • hebefrenik – çocuksu hareketler
  • Psikotik duygusal bozukluklar
    • Depresyon – değersizlik/çöküntü hali
    • Mani – duygusal coşku/çok konuşma
    • Manik Depresif- hem çöküntü hem coşku
    • İntihar – sessizlik
  • Organik zihinsel bozukluklar
    • Genel Felç – Frengi
    • Korsakov Psikozu-sürekli alınan kimyasalla beyin işlevi bozulması
    • Zeka geriliği – down
  • Kişilik bozuklukları
    • Şizoid- içe kapanık/ilgisiz
    • Antisosyal- yasa/kural tanımama/insanların güvenliğini umursamama
  • Psikoseksüel bozukluklar (bu listeden 1973te eşcinsellik çıktı)
    • Teşhircilik
    • Irza geçme
  • Kötü alışkanlık bozuklukları -> alkol ve uyuşturucu

Psikoterapi

Zihinsel hastalıklar eski kültürlerde seçilmişlik algısı yaratırken ilk olarak Hipokrat konunun fiziksel bir problem olduğunu iddia etti. Ardından bu hastalıklar orta çağda tekrar doğa-üstü mevzularla (şeytanla işbirliği) ele alınmıştır. Bu kişiler hastanelerde tecrit edilip işkence görürdü. İlk olarak 1792`de Pinel , Paris`te bu hastaların tedavi ile iyileşebileceğini gösterdi. 1900`lerin başında Parezi hastalığının Frengi mikrobundan kaynaklandığının anlaşılması akıl hastalıklarına yaklaşımda önemli bir gelişmeydi. Freud ve Pavlov’un çalışmaları da akıl hastalıklarına bakış açımızı genişletti. 1950`lere kadar devlet elindeki hastanelerde izole olan hastalar. 1960`lar itibariyle topluma tekrar döndürüldü ama bu denemeler çok başarılı olmadı.

Günümüzde zihinsel bozukluklara Psikoterapik ya da Biyolojik yaklaşılmaktadır.

Psikoterapi yaklaşımlarına değinirsek

  • Psikanaliz: bilinçaltı, serbest çağrışım, rüyalar, aktarım, yorum, abreaksiyon-içgörü-işleme beklentisi
  • İnsancıl terapiler: iyimserdir, etmenler insanın kendini gelişim eğilimini engeller der, Amaç ön açmadır, yorumsuz/pasif danışman rolü vardır, danışan kendini değiştirir – Carl Rogers
  • Davranışçı: Sorunun nedeni çok önemli değildir, istenmeyen davranışı değiştirmek için öğrenme ilkeleri uygular, mesela: Sistemik duyarsızlaştırma/fobi-itici uyarıcılarla koşullanma/bağımlılık, girişkenlik eğitimi/sosyal etkileşim, Edimsel koşullanma/ödüllendirme gibi.
  • Bilişsel: Ne düşündüğümüz hareketlerimizi etkiler ve amaç bu düşünceleri değiştirmektir. Danışana yönerge, ev ödevi verir. Temel teknik bilişsel yeniden yapılandırmadır. Varolan düşünce sistemlerinin mantıksızlığı ve hataları gösterilir.
  • Grup terapileri: dinamikleri farklıdır. Her teknik gruplaştırılabilir. Mesela psikanaliz Psikodrama olur (Problemler eylemler ile anlatılır). İnsancıl alanda da etkileşim grupları vardır amaç olabildiğince açık bir iletişim ortamı yaratmaktır.

Biyolojik yaklaşımlarda ise:

  • İlaç tedavileri: Hastalığı iyileştirmez semptomlarını geriletir. Anti-psikotik (şizofreni), Antidepresan/Manik (Prozac, lityum karbonat), Anti-anksiyete (benzodiazepin) ana çeşitleridir.
  • Elektrokonvulsif tedavi ve Psikocerrahi: beyne şok eletrik verilmesi, ilacın işe yaramadığı durumlarda genelde son çaredir. Benzer şekilde beyne ufak cerrahi müdahaleler de yapılabilmektedir.

Sosyal Psikoloji

Sosyal Psikoloji, diğer insanlarla nasıl ilişki kurduğumuz ve onların duygu, düşünce ve davranışlarımızı nasıl etkilediğinin çalışmasıdır. Bu bağlamda Sosyal algı insanlara dair izlenim oluşturma sürecidir (Kategorizasyon, şemalara yerleştirme). Öncelik etkisi: başlangıçta edinilen bilginin sonradan bilgiye göre daha ağır basmasıdır. Atıf kuramı (Heider) insanların davranışlarının nedenleri hakkında nasıl karar verdiğine odaklanır. Bu atıflarda hatalar yaparız: herşeyi kendimize yormamız temel atıf hatası, olumluları kendine yorma – kendine hizmet eden yanlılık gibi.

Tutumlar: bir şeye yönelik görece kalıcı zihinsel eğilim ve örüntülerdir. Bize bilgi sağlarlar, işimize gelirler, benliğimizi ifade ederler ve egoyu korurlar. Tutumlar davranışları tahmin etmemizi sağlar. Tutumları değiştirebilmek bir ikna sürecidir; direkt veya çevresel yöntemlerle yapılabilir.

Önyargı hep bir tutum hem de duygusal yapıdır. Temelini kalıp yargılardan alabilmektedir. Ayrımcılık, grubun üyelerine yönelik haksız eylemlerdir ve önyargıdan beslenir. Önyargının kökenlerine bakarsak:

  • Sosyal biliş (sosyal kategorikleştirme biz ve onlar, dış grupların homojenliği algısı, hayali ilişkisellik)
  • Otoriteryen kişilik kuramı – Adorno (F ölçeği ve 9 boyu, geleneklere ve otoriteye bağlılıkla, normlara uymayanlara karşı düşmanlık, bilinçsizce savunma mekanizmaları kullanarak kızgınlıklarını zayıf algıladıklarına yansıtma)
  • Sağ kanat otoriteryanizm kuramı – Altemeyer (3 boyutta inceler: otoriteye boyun eğme, saldırganlık ve gelenekçilik. Önyargılılık normaldir der -> mesela çocuklar da önyargılıdır, sadece farkındalık arttırılmalıdır)

Sosyal Etki: Başkalarının algı, tutum ve davranışlarının başkaları tarafından etkilenmesidir. Belirsiz durumlarda grupta norm oluşumu, uyma (konformite) bunun ana örnekleridir. Asch deneyleri bariz yanlışları seçtirme gücünü ortaya koyarken, Milgram deneyleri de otoriteye itaat kavramına ışık tutar.