Oruç Aruoba Uzak adlı kitabının Özlem Çekene Kılavuz kısmında özlem duygusunu açımlar. Felsefi perspektifiyle enfes bir okuma keyfi verir. Bazı alıntılarımı paylaşıyorum:
- Her ölüm dünyada bir çatlak açar, bir boşlu bırakıp öyle gider her kişi: öteki kişiler de şimdi o çatlağı kapatmakla, o boşluğu doldurmakla görevlendirilmiş hissederler kendilerini … ama faydasızdır bu çaba. Çatlak kapanmaz, boşluk dolmaz; uğraşıp durur kişiler, kendileri de birer çatlak birer boşlu olana dek … oysa önemli olan çatlağı açıkça görebilmek, boşluğu olduğu gibi yüklenebilmekti. Çünkü ölüm, onmaz; yaşam onarılamazdır.
- Özlem istemenin en temel biçimlerinden biri olduğu halde, kendisi istenmeyen bir duygudur; kendisinin olmamasını isteyen duygudur … Özlem kendi yokoluşunu ister; özlem yokolmadıkça vardır.
- Özlem öyle olur ki, sanki dünyanın ortasında, her şeyi anlamsız kılan bir boşluk uzanmakta; gelip özleyenin de içinden bir kesit gibi geçmektedir. Özleyen bunu duyduğunda, bütün dünyaya sanki bir sisin ardından bakar gibi olur … özlem her şeyi kaplayan boşluktur.
- Özlem bazen öyle olur ki, özleyen bile, özlemine ulaşamaz olur. Öylesine yoğun olur ki, kendisini duyanı bile aşar. Özlem kendinin de, özleyenin de, özlenenin de ötesine geçer. Özlem bütün dünyayı kaplar ve görülmez kılar.
- Özlem, en çok yöneldiği olduğu halde, yarını siler; çünkü en çok önem verdiği dündür … oysa özlem hep şimdidedir. İşte, karışıp durur özlemin zaman bağlamı … Özlem budur işte bomboş bir varlık ve dopdolu bir yokluk …
- Özlem, yarın neler olacağını bilmeden, yarın hep dün olmuş olanların, bugün olmasını ister … zamanı karıştırır işte. Özlem zamansız olmak ister … olur da.
- Özlem, ayrılıktaki birlikteliktir … bir o kadar da birlikteki ayrılış.
- Özlem sana yalnızlığın değerini de öğretir, yakıcılığını da …
- Özlem boş avuntuyu reddeden bilinçtir: ayrılışın acısını ılımlandırmaya çalışmadan, olduğu gibi yüklenen bilinç. Ne kendini aldatmaya ne başka birşeyle acısını hafifletmeye; teselliye yönelir: olduğu gibi kabullenir acıyı. Özlenen gitmiştir, şu anda yoktur; yarın da ne olacağı belirsizdir … pekala, öyle olsun!
- Özlem bütün duyguları taşır … onların bir özetidir.
- Özlem, özlediğinle ilgili herseye unutsan da, özlediğini unutamamandır: özlediğini ve özlemekte olduğunu …
- Öyle bir duygu duyarsın ki, çekip gideceksindir, belki de çok yakında … bu duygunun akşamkızıllığı, pırıltısını senin mutluluğunun içine saçar. Dikkat et bu tanıklığa: yaşamı ve kendini sevdiğin anlamına gelir o; hem de tam olarak, şimdiye dek başından geçmiş ve seni biçimlendirmiş haliyle, bu yaşamı … onun benngileşmesine çabaladığın, anlamına … başka olmasın bu sonsuz yaşam! Şunu da bil ama … geçip-gidicilik kısa şarkısını hep yeniden söyler ve kişi ilk benti işitir işitmez, özlemden öleyazar, yaşamın sona ererek sonsuza dek yitip gideceği düşüncesiyle. (Nietzsche)
- Sevgi özlemin kaynağı değil; özlem sevginin ölçüsüdür. Özlem sana öteki duyguların ölçüsünü ve derecesini açıkeden duygudur.
- Özlemin ilksel biçimi ölümdür … özlenenin ölümü. Özlem ölümün aynasıdır … özlemde ölüm yansır.
- Özlem ya hep vardır, ya da hiç yok … ya hiç olmamıştır ya da olması hep olmuş.
- Özlem insanın kişi olma (yani başkalarıyla ilişki kurarak kendini o kişi olarak oluşturma) yolunda en temel olanağı, kaynağı ve kanıtıdır. Olanağıdır çünkü ancak özlem yoluyla başka kişilerle gerçekliği kendinde yansıyan ilişkiler kurabilir … Özlem insanın kişi; kişinin de insan, olma olanağı, kaynağı ve olduğunun kanıtıdır.