Ortaçağ Felsefesi 7 – Iohannes Duns Scotus

13.yy da Aquinas dışında Latin dünyasında İbni Rüşd`de Aristo çeviri ve yorumlarıyla önemli bir isim olarak kabul ediliyordu. Aristo etkisinin devamında felsefenin neredeyse bin yıl süren ilahiyatla birlikteliği bir sona geliyordu. Artık aklın nesneleri ile imanın nesneleri arasındaki ayrım belirgindi. Hatta radikal aristocular (Mesela Dacus) için aklın nesneleri vahyin nesnelerinden daha önemliydi.

IOHANNES DUNS SCOTUS (1265 – 1308)

Duyularımızla elde ettiğimiz imgelerdeki maddi unsurlar etkin akıl tarafından soyutlanmaktadır. Ortaya çıkan anlaşılabilir nesneler edilgin akılda yer alır. Bilgi soyutlama ve sezgi ile elde edilir: bir masanın üzerindeki şeylerin bilgisi sezgisel bilgidir. Soyutlayıcı bilgi ise gerçeklikte bulunmayan bir şeyle ilgili de olabilir. Sezgisel varolan hakkındadır, soyutlama ise varoluşun ötesine geçebilir. İnsan aklı doğuştan boştur (tabula rasa). Ve şu soruyu sorar nesnesi olmayana dair sezgisel bilgi elde edilebilir mi? Yoksa burada ilahi bir aydınlanmaya mı ihtiyaç duyulur?

3 alanda ilahi aydınlanma olmadan doğruluk kesin bir şekilde elde edilebilir:

1) Evrensel bir düzen kavrayışını (a priori) kabul ettikten sonra ilk ilkeler ve onlardan çıkartılan her şey. “varlık vardır” veya “parça bütünden küçüktür” gibi ifadeler.

2) Bilimin bir metod dahilinde duyularımızla sınırlı sayıda gözlemden hareket ederek, benzer durumlardaki bütün olaylarda geçerli olan bir genel yasa üretmesi.

3) Kendimize ait eylemlerimizle ilgili bilgimiz

Iohannes Duns Scotus’un Tanrı Kanıtlaması

Varolanlar üretilebilirdir”, yani her varolan bir şekilde üretilmiş/yaratılmıştır. Mantıken varolanlar a) kendi kendilerine b) hiç bir şeyden veya c) herhangi başka bir şey tarafından üretilmiş olmalıdırlar. Bunun sonsuz bir döngüde olmaması için bu izlek bizi bir ilk yaratıcı ya götürür. Bu anlayış dünyadaki tecrübemiz sonrasında yani a posteriori (deney sonrası, deneyden çıkarılmış) bir tarzda gerçekleşmektedir. “Ona göre, Tanrı vardır yargısı analitik değil, sentetik bir yargıdır. Yani insanda, Tanrı’nın varolduğuna ilişkin doğuştan bir düşünce bulunmaz.

Ona göre irade özgür bir güçtür (potentia libera). Bu yüzden, irade akıldan daha üstündür.

Scotus ahlak anlayışını iradenin ve iyinin üzerine oturtmaktadır. İrade’nin doğanın genel işleyişine zıt bir yapısı bulunmaktadır. Ona göre, “İlahi irade iyinin nedenidir; bu durumun böyle olmasının nedeni, Tanrı’nın şeylerin iyi olmasını istemesidir.” On Emir pozitif yasaya en güzel örnektir. Tümel karakterinden dolayı doğal yasa, her zaman tam bir kesinlik ifade etmeyebilir.