Ortaçağ Felsefesi 2 – Boethius (MS. 480-524)

En önemli eseri Felsefenin Tesellisi Hakkındadır (De Consolatione Philosophiae).

Bu eserinde dini soruları sadece felsefe üzerinden cevaplayarak inanç ve akıl arasındaki köprüyü kurma amacındaydı. Dini doğrular ile felsefe doğruların arasında fark olmadığını gösterme çabasındaydı. Kitabın başında felsefeyi bir hanımefendi olarak insanlaştırır. Teorik ( Fizik, Matematik, İlahiyat) ve pratik (etik, ekonomi, siyaset) felsefe ayrımı yapar. Felsefeyi bütün bilimlerin anası olarak görür.

Düşüncelerinde amacı: Platon ile Aristoteles’i uzlaştırmaktı. Örneğin Tanrı, ona göre, salt form- saf varlıktır. yaratılmış olanlar ise bileşik bir yapıdır. Kavramlarımız doğuştan sahip olduğumuz yapılardır ve bunlar daha önceki hayatımızda biçimlenmiş olan içeriklerdir (yani tabula rasa karşıtı).

Tümeller Tartışması

Şeylerin (Tikel) sahip oldukları renk gibi özellikler (tümel) bu nesnelerden bağımsız birer varlık mıdır? Eğer varlıksalar, bu varlıkların doğası nedir?

Boethius`a göre tümeller, yalın anlamda akılda yer alan kavramlar değil, kendi başlarına kalıcılıkları ve varoluşları olan gerçekliklerdir. Cisimsiz varoluşlardır bu yüzden tümellerin bireysellerin dışında varolma olanakları söz konusu değildir.

Akıl dediğimiz yeti, bireylerde varolan tümel yapıyı, yani kavramı anlama ve temaşa etme yeteneğine sahiptir.

Tümeller tartışmasında temelde 3 pozisyon vardır:

  • Tümellerin, nesnelerden bağımsız olarak varolur ve onların ötesinde (aşkın) varolmaktadır (Platon ve takipçileri Anselmus ve Augustine).
  • Tümeller vardır ama nesnelerin ötesinde değil, onlara bağımlıdır. Yani tümeller nesnelere içkindirler (immanent). (Aristoteles ve takipçileri Boethius, Aquinas)
  • Sadece tikel şeyler vardır; tümellerin ise benzer nesnelerin adlarından ibarettir (nominalizm). (Ockham ve takipçileri).