Naval Ravikant – Almanak: Zenginlik ve Mutluluk Rehberi – Kitap Özeti

Bölüm I: Servet Oluşturmak

Para kazanmak yapılan bir şey değil, öğrendiğiniz bir beceridir.

Zenginlik, siz uyurken kazanan varlıklara sahip olmaktır. Zamanınızı kiraya vererek zengin olamazsınız. Finansal özgürlüğünüzü kazanmak için öz sermayeye -bir işletmenin parçasına- sahip olmalısınız.

Topluma istediği ama henüz nasıl elde edeceğini bilmediği şeyi vererek zengin olursunuz. Bunu yaparken uzzun vadeli insanlarla uzun vadeli oyunlar oynayabileceğiniz bir sektör seçin. İster servet, ister ilişkiler ya da bilgi olsun, hayattaki tüm getiriler bileşik faizden gelir.

Satmayı öğrenin. Ürün yapmayı öğrenin. Her ikisini de yapabilirseniz, durdurulamaz olursunuz.

Hedeflediğiniz bir kişisel saat ücreti belirleyin ve uygulayın. Bir sorunu çözmek saatlik ücretinizden daha az tasarruf sağlayacaksa, görmezden gelin. Eğer bir işi dışarıya yaptırmak saatlik ücretinizden daha ucuza mal olacaksa, o işi dışarıya yaptırın.

Yaptığınız işte dünyanın en iyisi olun. Bu doğru olana kadar yaptığınız işi yeniden tanımlamaya devam edin.

Eğer zengin olmak istiyorsanız, toplumun henüz nasıl elde edeceğini bilmediği ama isteyeceği şeylerden hangisini sağlayabileceğinizi ve bunu sağlamanın sizin için doğal, beceri setiniz ve yetenekleriniz dahilinde olduğunu bulmanız gerekir.

Kimse siz olma konusunda sizinle rekabet edemez. Hayatın çoğu, size en çok kimin ve neyin ihtiyaç duyduğuna dair bir arayıştır.

Zengin olmak için spesifik bilginizin olması gerekir. Spesifik bilgi daha çok doğuştan gelen yeteneklerinizin, gerçek merakınızın ve tutkunuzun peşinden giderek bulunur. En önemli beceri, sürekli öğrenen biri olmaktır. Öğrenmek istediğiniz her şeyi nasıl öğreneceğinizi bilmelisiniz.

Hayatınızı para yerine bağımsızlık için optimize edin. Aklınızla kazanın, zamanınızla değil. Muhakeme -özellikle de yüksek hesap verebilirlik ve net bir sicile sahip, kanıtlanmış muhakeme- çok önemlidir.

Hayatta insanların oynadığı temelde iki büyük oyun vardır.

  • Para oyunu: Para tüm para ile alakalı sorunlarınızı çözer. İnsanlar bunun farkındadır, bu yüzden para kazanmak isterler. Ama aynı zamanda, birçoğu içten içe para kazanamayacaklarına inanır. O yüzden hiç kimsenin bir servet yaratmasını istemiyorlar. Bu yüzden de “Çok Para kazanmak kötü bir şeydir. Bunu yapmamalısınız.” derler.
  • Onlar da statü oyunu oynuyor aslında. Kendilerini izleyen diğer insanların gözünde yüksek statülü olmaya çalışıyorlar ve şöyle diyorlar: “Benim paraya ihtiyacım yok.” Fakat statü sıfır toplamlı eski bir oyundur. Sorun şu ki, statü oyununda kazanmak için bir başkasını aşağı çekmek zorundasınız. Çoğu zaman zenginlik yaratmaya çalıştığınızda ve başka biri tarafından saldırıya uğradığınızda, o kişinin sizin zararınıza kendi statüsünü yükseltmeye çalıştığını fark edin.

Hayatınızın ilk dönemlerinde vereceğiniz temelde üç büyük karar vardır:

  • Nerede yaşadığınız
  • Kiminle birlikte olduğunuz
  • Ne yaptığınız (yapacağınız)

Oyun Gibi Hissettiren Bir İş Bulun: Hayatta sadece oyun oynarız. Büyüdüğünüzde okul oyunu oynarsınız ya da sosyal oyun oynarsınız. Sonra para oyunu oynarsınız ve sonra da statü oyunu oynarsınız. Bu oyunlar gittikçe daha uzun ve daha uzun ömürlü oluyor. Bir noktada, en azından ben inanıyorum ki, bunların hepsi sadece oyun. Bu oyunlarda, oyunun ne olduğunu anladığınızda sonucun gerçekten bir önemi kalmıyor. Herhangi bir oyunun kazananları, kazanmanın marjinal faydası azalsa bile oynamaya devam edecek kadar bağımlı olan insanlardır.

Emeklilik, hayali bir yarın için bugünü feda etmeyi bıraktığınız zamandır. Bugün tamamlandığında, kendi başına, emekli olursunuz.

  • Emekliliğin bir yolu, pasif gelirinizin (siz parmağınızı bile kıpırdatmadan) aylık para harcama oranınızı karşılayacak kadar çok olmasıdır.
  • İkinci bir yol ise para harcama oranınızı sıfıra indirmektir – bir keşiş olursunuz.
  • Üçüncüsü, sevdiğiniz bir şeyi yapıyorsunuz. O kadar çok zevk alıyorsunuz ki, mesele para değil. Yani erken emekli olmanın birden fazla yolu var.

Rekabet tuzağından kurtulmanın yolu özgün olmak, nasıl yapılacağını herkesten daha iyi bildiğiniz şeyi bulmaktır. Bir işi yapmayı seviyorsanız, özgün olun ve ardından bunu toplumun gerçekte ne istediğiyle nasıl eşleştireceğinizi bulun.

Para kazanırken maddiyat aşkından uzak durmanın en iyi yolu, para kazandıkça yaşam tarzınızı yükseltmemektir. Özgürlüğe her şeyden çok değer veriyorum. Para özgürlüğü satın aldığı ölçüde harika. Ancak beni daha az özgür kıldığı ölçüde, ki kesinlikle bir düzeyde kılıyor, bundan hoşlanmıyorum.

Karakteriniz ve itibarınız, başkalarının şans olarak nitelendirebileceği ama sizin şans olmadığını bildiğiniz fırsatlardan yararlanmanızı sağlayacak şekilde inşa edebileceğiniz şeylerdir.

Networking yapmanın tamamen zaman kaybı olduğunu düşünüyorum. İnsanların istediği ilginç şeyler yapan bir yapımcı olun. Zanaatınızı gösterin, zanaatınızı uygulayın ve doğru insanlar eninde sonunda sizi bulacaktır.

Para kazanmak para sorunlarınızı çözecektir. Mutlu olmanızı engelleyebilecek bir dizi şeyi ortadan kaldıracaktır ama sizi mutlu etmeyecektir. Önce sizi zengin edelim. Çünkü bilirsiniz, Buddha bir prensti. Çok zengin olarak başladı, sonra ormana gitti.

Muhakeme Yetisi

Çok çalışmak gerçekten abartılıyor. Modern ekonomide ne kadar sıkı çalıştığınızın önemi çok daha azdır.
Muhakeme yetisi hafife alınıyor.

Benim bilgelik tanımım, eylemlerinizin uzun vadeli sonuçlarını bilmektir. Dış sorunlara uygulanan bilgelik ise muhakemedir. Ne yöne gittiğiniz, ne kadar hızlı hareket ettiğinizden daha önemlidir. “Net düşünür”, ‘zeki ’den daha iyi bir iltifattır.

Acı çekme anı “her şeyi olduğu gibi gördüğünüz andır.” Bu bir hakikat anıdır. Gerçekliği olduğu gibi kabul etmek zorunda kaldığınız bir andır. O zaman anlamlı bir değişim ve ilerleme kaydedebilirsiniz. Yalnızca gerçekle başladığınızda ilerleme kaydedebilirsiniz.

Zor olan şey gerçeği görmektir. Gerçeği görmek için egonuzu yolunuzdan çekmeniz gerekir çünkü egonuz gerçekle yüzleşmek istemez. Egonuzu ne kadar küçültebilirseniz, tepkilerinizi ne kadar az koşullandırabilirseniz, istediğiniz sonuç hakkında ne kadar az arzuya sahip olabilirseniz, gerçeği görmek o kadar kolay olacaktır.

Gerçek olmasını dilediğimiz şey, gerçek olana dair algımızı bulanıklaştırır. Acı çekmek, gerçekliği artık inkâr edemediğimiz andır. Bir şeyin belli bir şekilde sonuçlanması için ne kadar çok arzu duyarsam, gerçeği görme olasılığım o kadar azalır.

Hissettikleriniz size gerçekler hakkında hiçbir şey söylemez; yalnızca gerçekler hakkındaki tahmininiz hakkında bir şeyler söyler.

Gerçekliği Görmek İçin Kimliğinizden Kurtulun

Egolarımız ilk yirmi yılımızda çevremiz, ebeveynlerimiz ve toplum tarafından inşa edilirler. Sonra da hayatımızın geri kalanını egomuzu mutlu etmeye çalışarak geçiririz.

Kendinizi koşulsuz hale getirebilmek, alışkanlıklarınızı parçalara ayırabilmek ve şöyle diyebilmek gerçekten önemlidir: “Tamam, bu muhtemelen küçük bir çocukken ebeveynimin dikkatini çekmeye çalışırken edindiğim bir alışkanlık. Hala bana hizmet ediyor mu?

Bir paket içinde aldığınız herhangi bir inanç (örneğin Demokrat, Katolik, Amerikalı) şüphelidir ve temel ilkeler açısından yeniden değerlendirilmelidir. Kimlikler ve etiketler yaratmanın sizi kilitlediğini ve gerçeği görmenizi engellediğini düşünüyorum.

Artık neredeyse hiçbir düzeyde kendimi tanımlamaktan hoşlanmıyorum. Hepimizin toplumun reddettiği aykırı bir inancı vardır. Ancak kendi kimliğimiz ve yerel kabilemiz bunu ne kadar reddederse, muhtemelen o kadar gerçektir.

Karizma, güven ve sevgiyi aynı anda yansıtabilme yeteneğidir.

Zihinsel Modeller

Neyin işe yarayacağını söyleme yeteneğine sahip olduğuma inanmıyorum. Bunun yerine, işe yaramayacak olanları elimine etmeye çalışıyorum.

Eğer bir işin doğru yapılmasını istiyorsanız, o zaman kendiniz gitmeli ve yapmalısınız. Müdür siz olduğunuzda, işin sahibi de siz olursunuz; önemsersiniz ve harika bir iş çıkarırsınız.

Eğer karar veremiyorsanız, cevabınız hayırdır. Eğer zor bir seçimle karşı karşıya kalırsam, örneğin: Bu kişiyle evlenmeli miyim? Bu işi kabul etmeli miyim? Bu evi almalı mıyım? Bu şehre taşınmalı mıyım? Bu kişiyle iş yapmalı mıyım? Eğer karar veremiyorsanız, cevabınız hayırdır.

Zor bir kararda eşit olarak bölündüyseniz, kısa vadede daha acı verici olan yolu seçin. Tanım gereği, ikisi eşitse ve birinde kısa vadeli acı varsa, o yolun uzun vadeli kazancı vardır.

Öğrenme araçları boldur, kıt olan öğrenme arzusudur. Okumayı sevene kadar sevdiğiniz şeyleri okuyun.
Bunu gerçek bir alışkanlık haline getirmek en önemli şeydir. Tamamlanan kitap sayısı gösterişli bir ölçüttür. Daha çok şey bildikçe, daha çok kitabı yarım bırakırsınız. Bir metin eğer para kazanmak için yazmışsa, okumayın.

Öğrendiklerinizi başkasına açıklayın. Öğretmek öğrenmeye zorlar. Bir kitap okuduğunuzda ve kafanız karıştığında, bu kafa karışıklığı spor salonunda egzersiz yaparken hissettiğiniz acıya benzer. Ama siz fiziksel kaslar yerine zihinsel kaslar geliştiriyorsunuz.

Problem çözerken: problem ne kadar eskiyse, çözüm de o kadar eskidir. Araba sürmeyi ya da uçak kullanmayı öğrenmeye çalışıyorsanız, modern çağda yazılmış bir şey okumalısınız çünkü bu sorun modern çağda yaratılmıştır. Vücudunuzu nasıl sağlıklı tutacağınız, nasıl sakin ve huzurlu kalacağınız, ne tür değer sistemlerinin iyi olduğu, nasıl aile kuracağınız ve bu tür şeyler gibi eski bir sorundan bahsediyorsanız, eski çözümler muhtemelen daha iyidir. İki bin yıl boyunca hayatta kalan herhangi bir kitap pek çok insanın süzgecinden geçmiştir. Genel ilkelerin doğru olma olasılığı daha yüksektir.

Sakin bir zihin, zinde bir beden ve sevgi dolu bir ev. Bunlar satın alınamaz. Kazanılmaları gerekir.

Bölüm II: Mutluluk

Hayattaki üç büyük şey zenginlik, sağlık ve mutluluktur. Bunları bu sırayla takip ederiz, ancak önemleri anlamında sıralama tersinedir.

Mutluluk fitness ya da beslenme gibi öğrenilebilen son derece kişisel bir beceridir. Mutluluk, hayatınızda eksik olan bir şey olduğu hissini ortadan kaldırdığınızda ortaya çıkar.

Bizler son derece yargılayıcı hayatta kalma ve çoğaltma makineleriyiz. Sürekli olarak “Buna ihtiyacım var” ya da “Şuna ihtiyacım var” diye düşünerek etrafta dolaşır, arzular ağına hapsoluruz. Mutluluk hiçbir şeyin eksik olmadığı durumdur. Hiçbir şey eksik olmadığında, zihniniz kapanır ve bir şeylerden pişmanlık duymak ya da bir şeyler planlamak için geçmişe ya da geleceğe koşmayı bırakır.

İnsanlar yanlışlıkla mutluluğun sadece olumlu düşünceler ve olumlu eylemlerden ibaret olduğuna inanırlar.
Oysa her olumlu düşünce aslında içinde olumsuz bir düşünce barındırır. Eğer mutluyum diyorsam, bu bir noktada üzgün olduğum anlamına gelir. Eğer onun çekici olduğunu söylüyorsam, o zaman başka biri iticidir. Hatta her olumlu düşüncenin içinde olumsuz bir düşüncenin tohumu vardır ve bunun tersi de geçerlidir, bu yüzden hayattaki pek çok büyüklük acı çekerek ortaya çıkar. Olumluyu arzulamadan ve takdir etmeden önce olumsuzu görmeniz gerekir.

Bana göre mutluluk: Arzunun yokluğu, özellikle de dışsal şeylere yönelik arzunun yokluğudur. Ne kadar az arzuya sahip olabilirsem, şeylerin mevcut durumunu o kadar kabul edebilirim, zihnim o kadar az hareket eder, çünkü zihin gerçekten de geleceğe veya geçmişe doğru hareket halinde var olur.

Doğada mutluluk ya da mutsuzluk kavramı yoktur. Dünya sadece kendi duygularınızı size geri yansıtır. Gerçeklik nötrdür. Mutluluk ise bir seçimdir. Mutluluk, hayatınızda bir şeylerin eksik olduğu hissini ortadan kaldırdığınızda var olan şeydir.

Kendimizi sabit, dünyayı ise şekillendirilebilir olarak düşünürüz ama aslında şekillendirilebilir olan bizizdir ve dünya büyük ölçüde sabittir. Gerçek mutluluk yalnızca huzurun bir yan etkisi olarak gelir. Bunun çoğu dış çevrenizi değiştirmekten değil, kabullenmekten gelecektir. Rasyonel bir insan, kendi kontrolü dışındaki şeylere kayıtsız kalarak (veya kabullenerek) huzur bulabilir.

Mutluluk, aşk ve tutku… bulduğunuz şeyler değil, yaptığınız seçimlerdir. Mutsuzluğumuzun büyük bir kısmı geçmişle bugünü kıyaslamaktan kaynaklanır.

Her Arzu Seçilmiş Bir Mutsuzluktur

Bence insanlık için en yaygın hata, bazı dış koşullar sayesinde mutlu olacağınıza inanmaktır.
Mesele şu ki, biz bu arzuya bağımlıyız. Bir dışsal şeyin bana bir tür mutluluk ve neşe getireceği fikrine bağımlıyım ve bu tamamen hayal ürünü.

Herhangi bir şeyi kendi dışınızda aramak temel yanılgıdır. Dışarıda bir şeyler yapmamanız gerektiğini söylemiyorum. Kesinlikle yapmalısınız. Siz yaşayan bir varlıksınız. Yaptığınız şeyler var. Yerel olarak entropiyi tersine çevirirsiniz. Bu yüzden buradasınız. Bir şeyler yapmanız gerekiyor. Sadece kumda yatıp bütün gün meditasyon yapmamanız gerekiyor. Kendinizi gerçekleştirmelisiniz.

Dış dünyada bir şeyleri değiştireceğiniz ve bunun size hak ettiğiniz huzuru, sonsuz sevinci ve mutluluğu getireceği düşüncesi, ben de dahil olmak üzere hepimizin muzdarip olduğu temel bir yanılgıdır. Arzu, istediğinizi elde edene kadar mutsuz olmak için kendinizle yaptığınız bir sözleşmedir.

Gençken zamanınız vardır. Sağlığınız vardır ama paranız yoktur. Orta yaşlı olduğunuzda, paranız ve sağlığınız vardır ama zamanınız yoktur. Yaşlandığınızda, paranız ve zamanınız vardır ama sağlığınız yoktur. Yani üçlü, üçünü de aynı anda elde etmeye çalışmaktır. İnsanlar yeterli paraya sahip olduklarını fark ettiklerinde, zamanlarını ve sağlıklarını kaybetmiş olurlar.

Başarı Mutluluk Getirmez

Mutluluk, sahip olduklarınızdan memnun olmaktır. Başarı ise memnuniyetsizlikten gelir. Bir seçim yap.
Blaise Pascal’dan okuduğum bir cümle var. Kısaca şöyle diyor: “İnsanın tüm sıkıntıları, bir odada tek başına sessizce oturamadığı için ortaya çıkar.” Eğer sadece otuz dakika oturup mutlu olabilirseniz, başarılı olursunuz. Bu çok güçlü bir konumdur ama çok azımız oraya ulaşırız.

Kurtulmaya çalıştığım şeylerden biri de “-meli” kelimesidir. Ne zaman “yapmalıyım” kelimesi aklınıza gelse, bu suçluluk duygusu ya da sosyal programlamadır. Bir şeyi “yapmalıyım” diye yapmak, aslında onu yapmak istemediğiniz anlamına gelir. Bu sizi sadece mutsuz eder, bu yüzden hayatımdan mümkün olduğunca çok “yapmalıyım ”ı çıkarmaya çalışıyorum.

Huzurun düşmanı, toplum ve diğer insanlar tarafından size aşılanan beklentilerdir. Gerçek şu ki hayat tek oyunculu bir oyundur. Yalnız doğarsınız. Yalnız öleceksiniz. Tüm yorumlarınız yalnızdır. Tüm anılarınız yalnız. Üç nesil sonra gideceksiniz ve kimsenin umurunda olmayacaksınız.

Mutluluk Alışkanlıklarla İnşa Edilir

Çalışırken, etrafınızı sizden daha başarılı insanlarla çevreleyin. Oyun oynarken, etrafınızı sizden daha mutlu insanlarla çevreleyin.

Mutluluk becerisini geliştirmek için iyi alışkanlıklar edinebilirsiniz. Mesela Alkol almamak, şeker yememek ruh halinizi daha dengeli tutacaktır. Facebook, Instagram veya Twitter’a girmemek ruh halinizi daha dengeli tutacaktır. Video oyunları oynamak kısa vadede sizi daha mutlu edecektir – ben de eskiden hevesli bir oyuncuydum – ancak uzun vadede mutluluğunuzu mahvedebilir. Dopaminle besleniyorsunuz ve bu küçük kontrol edilemez yollarla dopamin sizden geri çekiliyor. Kafein de uzun vadeyi kısa vadeyle takas ettiğiniz bir diğer üründür.

Esasen, hayatınız boyunca düşüncesiz kötü alışkanlıklarınızı iyi olanlarla değiştirmeniz, daha mutlu bir insan olmak için bir taahhütte bulunmanız gerekir. Günün sonunda siz, alışkanlıklarınızın ve birlikte en çok zaman geçirdiğiniz insanların bir bileşimisiniz.

Ne kadar çok yargılarsanız, kendinizi o kadar çok dünyadan ayırırsınız. Bir an için kendinizi iyi hissedersiniz, çünkü birinden daha iyi olduğunuzu düşünerek kendinizi iyi hissedersiniz. Daha sonra kendinizi yalnız hissedersiniz. Sonra her yerde olumsuzluk görürsünüz. Dünya sadece kendi duygularınızı size geri yansıtır.

Şu üç akıllı telefon uygulamasını kullanımınızı en aza indirerek zamandan ve mutluluktan tasarruf edin: telefon, takvim ve çalar saat. İstisna yok – tüm ekran aktiviteleri daha az mutlulukla bağlantılı, tüm ekran dışı aktiviteler daha fazla mutlulukla bağlantılıdır.

Ne kadar çok sırrınız varsa, o kadar az mutlu olursunuz.

Haberlerin görevi sizi endişelendirmek ve öfkelendirmektir. Ancak haberlerin altında yatan bilimsel, ekonomik, eğitim ve çatışma eğilimleri olumludur. İyimser kalın.

Mutluluk Kabullenmekten Geçer

Hayatta her durumda, her zaman üç seçeneğiniz vardır: değiştirebilirsiniz, kabul edebilirsiniz ya da bırakabilirsiniz.

Her zaman istediğimizi elde edemeyiz, ancak bazen olanlar en iyisi içindir. Bunu bir gerçeklik olarak ne kadar çabuk kabul ederseniz, ona o kadar çabuk uyum sağlayabilirsiniz. Olumsuz algıladığım olaylarda zihinsel olarak kendime “Bu durumun olumlu yanı nedir?” diye sormayı öğrendim. Olumlu bir şey bulamasanız bile şöyle diyebilirsiniz: “Evren şimdi bana bir şey öğretecek. Şimdi dinleyeceğim ve öğreneceğim.” Bu, kendinizi eğitebileceğiniz bir alışkanlık.

Değiştiremeyeceğiniz şeyleri kabul etmeyi nasıl öğrenirsiniz? Temelde, bu büyük bir hack’e dayanıyor: ölümü kucaklamak.

Ölüm başınıza gelecek en önemli şeydir. Ölümünüzden kaçmak yerine ona baktığınızda ve onu kabul ettiğinizde, bu hayatınıza büyük bir anlam katacaktır. Uğruna mücadele ettiğimiz şeylerin çoğu ölümsüzlük arayışı olarak sınıflandırılabilir.

İşte size bir ipucu: Hepimiz öleceğiz. Çocuklarımız ölecek. Eserlerimiz toz olacak. Uygarlıklarımız toz olacak. Gezegenimiz toz olacak. Güneş sistemimiz toz olacak. Evren on milyar yıldır var. Bir on milyar yıl daha var olacak.

Yaptığınız şeyin beyhudeliğini tam olarak kabul ederseniz, bunun büyük bir mutluluk ve huzur getirebileceğini düşünüyorum çünkü bunun bir oyun olduğunu fark ediyorsunuz.

Kendinizi Kurtarmak

Doktorlar sizi sağlıklı yapmaz. Beslenme uzmanları sizi zayıflatmaz. Öğretmenler sizi zeki yapmaz. Gurular sizi sakinleştirmez. Akıl hocaları sizi zengin yapmaz. Eğitmenler sizi fit yapmaz. Nihayetinde, sorumluluk almalısınız. Kendinizi ancak kendiniz kurtarabilirsiniz.

Tutkulu bir yoğunlukla kendiniz olun. Dünyada hiç kimse sizi siz olma konusunda yenemez. Hayattaki amacınız, size en çok ihtiyacı olan insanları, işi, projeyi ya da sanatı bulmaktır. Özgün bir katkıda bulunmak için bir şeye mantıksız bir şekilde takıntılı olmanız gerekir.

Kıtlık için evrimleştik ama bolluk içinde yaşıyoruz. Genleriniz her zaman evet demek isterken hayır demek için sürekli bir mücadele var. Şekere evet. Bu ilişkide kalmaya evet. Alkole evet. Uyuşturucuya evet. Evet, evet, evet. Bedenlerimiz nasıl hayır diyeceğini bilmiyor. Herkes hasta olduğunda, artık bunu bir hastalık olarak görmüyoruz.

Şeker ve yağın bir araya gelmesi gerçekten ölümcüldür. Diyetinizde buna dikkat etmelisiniz. Çoğu fit ve sağlıklı insan ne kadar yediklerinden çok ne yediklerine odaklanır. Kalite kontrolü, miktar kontrolünden daha kolaydır. Dünyanın en basit diyeti: Gıda ne kadar çok işlenmişse, o kadar az tüketilmelidir.

Egzersiz konusunda nasıl alışkanlık edindiğiniz önemli değil. Her gün bir şey yapın. Ne yaptığınızın neredeyse hiçbir önemi yok. Sizin için en iyi egzersiz, her gün yapacak kadar heyecan duyduğunuz egzersizdir.

Duygu, mevcut bir olayın gelecekteki etkisini tahmin eden yanımızdır. Modern ortamlarda genellikle abartılı ya da yanlıştır.

Nefesiniz, otonom sinir sisteminizin istemli sinir sisteminizle buluştuğu birkaç yerden biridir. İstemsizdir ama onu kontrol de edebilirsiniz. Birçok meditasyon uygulaması nefese vurgu yapar çünkü nefes otonom sinir sisteminize açılan bir kapıdır. Rahat nefes almak vücudunuza güvende olduğunuzu söyler.

Meditasyon zihin için aralıklı oruçtur. Çok fazla şeker ağır bir bedene, çok fazla dikkat dağıtıcı şey de ağır bir zihne yol açar. Kendini inceleme, günlük tutma, meditasyon gibi dikkat dağıtmayan ve yalnız geçirilen zaman, çözülmemiş olanları çözer ve bizi zihinsel olarak şişmanlıktan zindeliğe taşır. Benim için en iyi sonuç verdiğini bulduğum yöntemin adı Yargısız Farkındalık. Bir süre zihninizdeki düşüncelere dair herhangi bir karar vermiyorsunuz. Hiçbir şeyi yargılamıyorsunuz. Sadece her şeyi kabul ediyorsunuz. Etrafta dolaşırken on ya da on beş dakika boyunca bunu yaparsam, kendimi çok huzurlu ve minnettar bir durumda buluyorum.

Hayat hilesi: Yataktayken meditasyon yapın. Ya derin bir meditasyon yapacaksınız ya da uykuya dalacaksınız. Her iki durumda da zafer!

Hayatınız boyunca başınıza bir şeyler geldi. Bazıları iyi, bazıları kötü, çoğunu işlediniz ve çözdünüz, ancak birkaçı size yapışıp kaldı. Zamanla, daha fazlası size yapıştı ve neredeyse size yapışmış midyeler gibi oldular. Meditasyonda olan şey, orada oturuyor ve zihninize direnmiyor olmanızdır. Bu şeyler su yüzüne çıkmaya başlar. Çocukluğunuza kadar uzanan, yanıtlanmamış e-postalardan oluşan dev bir gelen kutusu gibi. Bunlar teker teker ortaya çıkacak ve siz de bunlarla başa çıkmak zorunda kalacaksınız.
Onları çözmeye zorlanacaksınız.

Zamanla, zihninizdeki bu derinlerde yatan çözülmemiş şeylerin çoğunu çözeceksiniz. Bunlar çözüldükten sonra, meditasyon yapmak için oturduğunuz bir gün gelecek ve zihinsel “boş bir posta kutusuna” ulaşacaksınız. Zihinsel “e-postalarınızı” açtığınızda ve hiçbiri olmadığında, bu oldukça şaşırtıcı bir duygudur. Bu bir neşe, mutluluk ve huzur halidir. Bunu bir kez elde ettiğinizde, bırakmak istemezsiniz. Eğer her sabah sadece oturup gözlerinizi kapatarak bir saatlik mutluluk elde edebiliyorsanız, bu altın değerinde bir şeydir. Hayatınızı değiştirecektir.

Osho’nun “Uyuşturucunun Cazibesi Ruhsaldır” başlıklı harika bir dersi vardır. İnsanların neden uyuşturucu kullandığından bahsediyor. Tüm toplum bunu bir dereceye kadar yapıyor. Aksiyon sporlarında heyecan peşinde koşan insanlar ya da akış halleri veya orgazmlar – insanların çabaladığı bu hallerin her biri kendi kafalarından çıkmaya çalışan insanlardır. Kafalarının içindeki sesten -aşırı gelişmiş benlik duygusundan- uzaklaşmaya çalışıyorlar.

Meditasyon, içsel durumunuzu kontrol etmek için aniden süper bir güç kazanacağınız anlamına gelmez. Meditasyonun avantajı, zihninizin ne kadar kontrol dışı olduğunun farkına varmaktır.

Meditasyon sadece kendi iyiliği için yapıldığında “işe yarar”. Yürüyüş meditasyondur. Günlük tutmak yazma meditasyonudur. Dua etmek şükran meditasyonudur. Duş almak tesadüfi meditasyondur. Sessizce oturmak doğrudan meditasyondur.

Kendinizi İnşa Etmeyi Seçmek

En büyük süper güç, kendinizi değiştirebilme yeteneğidir. Krishnamurti’nin bahsettiği şeylerden biri de içsel bir devrim halinde olmaktır. Her zaman içsel olarak tam bir değişime hazır olmalısınız. Ne zaman bir şey yapmaya çalışacağımızı ya da bir alışkanlık edinmeye çalışacağımızı söylesek, pısırık davranmış oluruz.

“Şunu yapacağım” ya da ‘şöyle olacağım’ dediğinizde, gerçekten ertelemiş olursunuz. Kendinize bir çıkış yolu veriyorsunuz. En azından kendinizin farkındaysanız şöyle düşünebilirsiniz: “Bunu yapmak istediğimi söylüyorum ama aslında istemiyorum çünkü gerçekten yapmak isteseydim yapardım.”

Gerçekten değişmek istediğinizde, sadece değişirsiniz. Ancak çoğumuz gerçekten değişmek istemiyoruz – henüz acı çekmek istemiyoruz. En azından bunu fark edin, farkında olun ve kendinize gerçekten gerçekleştirebileceğiniz daha küçük bir değişim verin.

Sosyal onay sürünün içindedir. Sosyal onay istiyorsanız, kesinlikle sürünün okuduğu şeyleri okuyun. Buna hayır demek sizi sürüden ayrıştırır. Sanırım bu yüzden tanıdığım en zeki ve en başarılı insanlar hayata ezik olarak başladılar. Kendinizi bir kaybeden, toplum tarafından dışlanmış ve normal toplumda hiçbir rolü olmayan biri olarak görürseniz, o zaman kendi işinizi yaparsınız ve kazanan bir yol bulma olasılığınız çok daha yüksektir. “Asla popüler olamayacağım” diyerek başlamak işe yarar. Asla kabul görmeyeceğim. Ben zaten bir kaybedenim. Diğer çocukların sahip olduğu şeylere sahip olamayacağım. Sadece kendim olmaktan mutlu olmalıyım.”

Kendinizi Özgür Bırakmayı Seçmek

En zor şey; istediğinizi yapmak değil, ne istediğinizi bilmektir.

Gençken özgürlüğe gerçekten ama gerçekten değer verirdim. Özgürlük benim temel değerlerimden biriydi. İronik bir şekilde, hala da öyle. Muhtemelen ilk üç değerimden biri ama artık özgürlüğün tanımı değişti.

  • Eski tanımım “yapma özgürlüğü” idi. İstediğim her şeyi yapma özgürlüğü. Canım ne isterse, ne zaman istersem onu yapma özgürlüğü.
  • Şimdi ise aradığım özgürlük içsel özgürlük. Tepkiden özgürlük. Kızgın hissetmekten özgürlük. Üzgün olmaktan özgürlük. Bir şeyler yapmaya zorlanmaktan özgürlük.

Cesaret, bir makineli tüfek yuvasına hücum etmek değildir. Cesaret, diğer insanların ne düşündüğünü umursamamaktır.

Özgürlüğün bir kere tadına baktığınızda ömür boyu çalışma hayatına dönemeyebilirsiniz.

Hayatın anlamı ve amacı nedir? Kişiseldir. Temelde hayatın kendinden bir anlamı yoktur. Hayatın bir amacı yoktur. Osho şöyle der: “Bu, su üzerine yazı yazmak ya da kumdan evler inşa etmek gibidir.” Böyle ise kendi anlamınızı yaratmak zorundasınız, işin özü de bu.

Rasyonel Budizm

Rasyonel kısım, bilim ve evrimle uzlaşmam gerektiği anlamına geliyor. Kendim için doğrulayamadığım tüm kısımları reddetmek zorundayım. Örneğin, meditasyon sizin için iyi midir? Evet. Zihninizi boşaltmak iyi bir şey mi? Evet. Maymun zihninizin altında temel bir farkındalık katmanı var mı? Evet. Tüm bunları kendim doğruladım.

İnsanlar üçüncü çakranızın açıldığını vs. söylediğinde -bilmiyorum- bu sadece süslü bir isimlendirme. Bunların hiçbirini kendi başıma doğrulayamadım ya da onaylayamadım. Kendi başıma doğrulayamazsam veya bilim yoluyla oraya ulaşamazsam onu temel bir gerçek olarak göremem.

Bir kitapta yazıldığı için hayal ürünü olan hiçbir şeyi kabul etmiyorum. Havaya yükselebileceğimi sanmıyorum. Meditasyonun bana süper güçler ve bu tür şeyler vereceğini düşünmüyorum. Her şeyi deneyin, kendiniz için test edin, şüpheci olun, yararlı olanı saklayın ve yararlı olmayanı atın.