Modern Felsefe 3 – Kartezyenler, Spinoza ve Leibniz

Kartezyen Düşünürler

Arnold Geulincx: Descartesçi (Kartezyen) bir düşünürdür.

Ruhtaki duyum / isteme ile bedendeki devinim arasında Tanrıya dayandırılan ilişkiyi (vesilecilik, occasionalizm) ortaya atmıştır. Mistisizme yakın bir duruş ile ruhun maddi dünya ile gerçek ilişki içinde olmadığını, ondan bir şey ummamasını ve kendisini tamamıyla Tanrı’ya ve akla adayarak yaşamasını önerir.

Nicolas Malebranche: Temel eserleri Doğa, Doğru, Hıristiyanlık ve Metafizik üzerinedir. Descartes gibi, bizi yanıltan şeyin duyular değil, istencimiz (irademiz) olduğunu vurgular. Malebranche duyumu sinirlerin içindeki canlı özsular ile açıklar. Ne nesneler birbirinin nedenidir, ne de ruh herhangi bir şeyin nedenidir. Evrendeki her şeyin biricik gerçek nedeni Tanrı’dır. Yani Kartezyen ilkelerden yola çıkıp idealist ve dinsel nitelikli özgün sonuçlara ulaşmış bir filozoftur.

Baruch de Spinoza

Bruno mistisizmi ve Descartes rasyonalizmini sentezlemiştir. Ethika isimli eserinde bütünlüklü bir evren sistemi inşa etmeye girişmiştir. Diğer önemli eserleri Teolojik-Politik, Devlet, Anlığın Düzeltilmesi üzerinedir.

Yöntem ve Bilgi Anlayışı

Düşünme biçiminin temeline geometrik yöntemi koyar. Öklid geometrisinde kullanılan çıkarım yolunu benimsemiştir. Ona göre töz kendiliğinden var olan, kendi kendisiyle kavranan, kavramı başka bir şeyin kavramına bağlı olmayan şeydir.

Spinoza`ya göre her şey Tanrı’dadır. Tanrı, her şeydedir. Tanrı oluşturan-doğalaştıran doğadır (natura naturans); diğer her şey ise oluşturulan-doğalaştırılan doğadır (natura naturata).

Bilgi Derecelenmeleri Kuramına göre

  • Duyusal Bilgi (İmgelem Bilgisi): açık ve net olmayan bulanık kavramlara tekabül eder.
  • Bilimsel Bilgi (Us Bilgisi): Deneyimle aklın belirlediği ortak kavramlardır.
  • Tanrı Bilgisi (Tam Bilgi): Sezgisel (intuition) bilgi olarak niteler. Felsefenin asıl amacı bu bilgiye ulaşmaktır.

Ona göre ruh ve madde ayrı tözler değil, tek tözün sıfatları, onun nitelikleridir. ( Zihin-Beden Paralelizmi)

Etik alanında İnsanı Doğa’nın özsel bir parçası olarak görmektedir. Naturalistik bir etik anlayışı ortaya koymuştur. Tüm insanlar doğanın bir parçası olarak yaşamda kalmaya ya da varlıklarını sürdürmeye çaba (conatus) gösterirler.

Politik alanda Hobbes’a paralellik gösterir. Her insan yaşam çabası gösterir ve bu çabanın güç kavramını içerir. Doğal olarak güç de çaba göstermek de (contanus) iyidir. Öte yandan bedenin ve zihnin gücünü azaltan her şey kötü, artıran her şey iyidir.

Gottfried Wilhelm von Leibniz

Temel eserlerinde Metafizik, İnsan Anlığı, Monadoloji, Doğa, Bilgi, Doğruluk kavramlarını irdelemiştir.

Ona göre güvenilir bilgiye götüren yöntem matematik yapıda olmalıdır. Çünkü matematikte her şey kesin, net ve açıktır.

Epistemoloji alanında us (akıl) doğrulukları (doğuştan, zorunlu, öncesiz-sonrasız) ve olgu doğruluklarından (deneyimsel) söz eder.

Leibniz’e göre duyulur cisimler bölünebilirdir. O zaman cisimler bölünemeyen, yalın tözlerden oluşurlar. Bu yalın tözlere monadlar der. Bunlar doğadaki şeylerin kurucu öğeleridirler. Her monadda bir devinimi sağlayan ilkel bir güç vardır.

Monad aynı zamanda insan ruhu (yalın tek bir monad), monadlar toplamı ise insan bedenidir.

Leibniz’e göre Tanrı bu evreni sonsuz olanakları içinde en uygunu olarak seçmiştir. Bu evrende her şey yerli yerindedir ve birbirleriyle uyumlu içindedir. Tanrı evrenden sorumlu olan en yüksek monaddır ve salt etkinliktir.

Yeniçağda Descartes, Malebranche, Spinoza ve Leibniz gibi rasyonalist düşünürlerin özgürleşen özneler olarak yeni sistem ve ilkeler ortaya çıkarsalar da halen Tanrı odaklı felsefe yapmışlardır. Bu Rasyonellikle Tanrı inancını barıştıran bir akımdır.