ONTOLOJİK KATEGORİLER
“Metafizik” (“metaphysica”) terimi, tam olarak “ta meta ta physika biblia”, yani “fizik üzerine yazılan notlardan sonra gelen [notlar]” ifadesi, ilk kez Rodoslu Andronikos tarafından Aristoteles’in bir kısmını “ilk felsefe” olarak nitelendirdiği yazılarından oluşan derlemeyi adlandırmak için kullanılmıştır.
Metafizik, Aristoteles’in dediği gibi, varlığı salt varlık-olma özelliğine dayanarak inceleyen bir uğraşıdır. Bu ise tüm varlıkların ayrıldığı varlık kategorisi veya ontolojik kategori ya da kısaca kategori denilen en üst türlerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin incelenmesi demektir. Buna da varlıkbilim anlamına gelen ontoloji denir.
METAFİZİK NEDİR?
Belli bir bilimin konusu sınırlı bir varlık türüdür. Oysa varlıkbilim anlamındaki metafiziğin konusu varolan ve varolabilen şeylerin tümüdür.
Özel bilimlerde, bu bilimlerin konusu olan şeylerin varlığı sorgulanmadan o bilimin örtük öndayanağı olarak tartışmasız kabul edilir. Metafizikte ise bu şeylerin varolup olmadığı bir metafizik kuram çerçevesinde dizgesel (sistemsel) olarak irdelenir. Ancak buradada bazı kategorilerin (temel kategoriler= varlığı dolaysız olarak kabul edilir. Bunlar kuramın öbür kategorilerinin yardımıyla tanımlanamaz.
Bütün doğru önermeler üç türe ayrılır: analitik a priori doğrular, sentetik a posteriori doğrular ve sentetik a priori doğrular. Sentetik a priori doğrulara gelince, bazı matematiksel doğru önermelerin sentetik a priori olduğu kabul edilir. Metafiziksel doğru önermeler de matematiksel doğru olmayan sentetik a priori önermelerdir.
- Bir önerme “analitik doğrudur” demek bu önerme “mantıksal doğrudur ya da mantıksal doğru olmamakla birlikte tanımlar yoluyla mantıksal doğruya indirgeniyor” demektir.
- Bir önerme “sentetik doğrudur” demek “bu önerme doğrudur ama analitik değildir” demektir.
- “Bir önerme a priori doğrudur” demek “bu önermenin doğru olduğu gözlem ve deneyden bağımsız olarak tek başına akılla bilinebilir” demektir.
- Öte yandan “bir önerme a posteriori doğrudur” demek “bu önerme doğrudur ama a priori değildir” demek, yani “bu önermenin doğru olduğu tek başına akılla değil, gözlem ve deneye de başvurarak bilinebilir” demektir.
Metafizik öndayanakların şu nitelikleri vardır:
- Sağduyu ve/veya sezgilerimizden kaynaklanan, kuşku duyulmayıp kesin sayılan kanılardır.
- Örtük, tam bilincine varılmayan, tam olarak dile getirilmeyen kanılardır.
- Doğru olup olmadıkları biçimsel veya deneysel bilimlerin yöntemleriyle sınanamazlar.
- Gerek günlük yaşamımızın gerek bilimsel bilgilerimizin tümünün öndayanaklarını oluştururlar.
- Bu kanılar arasında tam bir uyum ve tutarlılık olmadığından dizgesel bir bütün oluşturmazlar.
Aksiyomlar, tanımlar ve onlardan türetilen metafiziksel önermelerden oluşan dizgeye (sisteme) metafizik kuram diyoruz. Metafizik kuramın önermelerinde geçen ilkel terimlerin anlamları, bir yandan aksiyomlarla öbür yandan sağduyu ve sezgilerimizle kavranabilen somut örnekler verilerek açıklanır.
Felsefe tarihinden anlaşıldığı gibi, ortaya konulmuş metafizik dizgelerin aksiyomları, bazen açık olarak dile getirilmiş çoğu kez de örtük öndayanaklar olarak ele alınmıştır. Birinci türden kuramların dile getirildiği yapıtların en çarpıcı örneği, Benedictus de Spinoza’nin Etika adlı kitabıdır. Bu yapıt ardı ardına gelen tanımlar, aksiyomlar ve bunlardan türetilen önermelerden oluşmaktadır. İkinci türden kuramların dile getirildiği yapıtlara örnek olarak da Aristoteles’in Kategoriler ve Metafizik adlı kitaplarını verebiliriz.
TÜMEL VE TİKEL KATEGORİLERİ
Varolan, Varolabilen ve Varolmayan Şeyler:
- Varolan şeylere varlık, varolabilen şeylere de olanaklı şey diyoruz.
- varolması olanaksız şeylere de yer verilir. Bu şeylere olanaksız şey denir.
Bütün (olanaklı) şeyler iki temel ontolojik ilişkiye dayanarak sınıflanır.
- Örnekleme İlişkisi: A şeyi B şeyini örnekler ise, B şeyi de A şeyi ile örneklenir. Bir türün varolan örnekleyenlerinin kümesine o türün kaplamı denir. Buna göre bir türün varolan örnekleyenleri, türün kaplamının öğeleri ile özdeştir. Tümel şey, kısaca tümel, varolan ve/veya olanaklı örnekleyeni bulunan bir şeydir. Tikel şey, kısaca tikel, varolan ya da olanaklı örnekleyeni bulunmayan şey demektir.
- Ait Olma İlişkisi ve Söyleme İlişkisi: “A şeyi B şeyine aittir” demek, “A tikel olup B’nin örnekleyenidir veya A tümel olup B cinsinin türüdür” demektir. Ya da “B, A şeyi için söylenir” demek, “A şeyi B şeyine aittir” demektir.
Taşıma İlişkisi ve Tikel Özellikler
- “A şeyi bir tikel özelliktir” demek, “A şeyi bir şey tarafından taşı nır, yani A’nın bir taşıyıcısı bulunur” demektir. Birden çok sayıda şey tarafından taşınabilen özelliklere yinelenebilen tikel özellikler, yalnız bir şey tarafından taşınabilen özelliklere ise yinelenemeyen tikel özellikler (trop) denir. Bir tikel özelliğin varolan taşıyıcılarının kümesine tikel özelliğin kaplamı diyoruz.
- “A şeyinin tümel özellik olması” demek “A şeyinin tümel olup bütün örnekleyenlerinin birer tikel özellik olması” demektir.
Nesneler ve Nesne Türleri
- “A şeyi bir nesnedir” demek, (i) “Hiçbir şey A’nın örnekleyeni değildir, yani A tikeldir” ve (ii) “Hiçbir şey A’yı taşımaz” demektir.
- “A şeyi bir nesne türüdür” demek, (i) “A şeyi bir tümeldir (yani bir türdür) ve (ii) A şeyinin bütün örnekleyenleri birer nesnedir” demektir.
Nesne hiçbir örnekleyeni ve hiçbir taşıyanı olmayan şeydir. Gene, nesne, bazı şeyleri örnekleyen ve bazı şeyleri taşıyan şeydir. Nesne türü ise, bütün örnekleyenleri nesne olan tümeldir.
Sahip Olma ve İçinde Olma İlişkisi
- “A şeyi B şeyinin içindedir” demek “B şeyi A şeyine sahiptir” demektir.
Buraya kadar ele aldığımız ilişkiler (örnekleme, örneklenme, ait olma, söyleme, taşıma, taşınma, sahip olma, içinde olma) ve genel olarak tüm ontolojik ilişkiler, biçimsel olarak birer bağıntı gibi görünseler de öyle A ve B tikel ve tümel olarak farklı kategorilerde olduğunda bağıntı değildirler.
SOYUT VE SOMUT TİKELLER
Uzay-zaman içinde yer almayan bütün şeylere (ister tümel ister tikel olsun) soyut şeyler, tersine uzay ve/veya zamanda yer alan şeylere somut şeyler denir.
Bazı metafizik kuramlara göre, matematiğin konusu olan sayılar ve kümeler gibi şeyler soyut tikel nesnelerdir. Örneğin 6 sayısı bir soyut nesnedir. Çünkü ne örnekleyeni ne de taşıyıcısı bulunur. Örnekleyeni olmadığından dolayı tikeldir.
BÜTÜN ŞEYLERİN DÖRT TEMEL KATEGORİYE AYRILMASI
Aristoteles’e dayanarak, bütün şeylerin özellik türü, nesne türü, tikel özellik ve nesne kategorilerine ayrıldıklarını söyleyebiliriz. Her (varolan veya varolabilen) şey özellik türü veya nesne türü veya tikel özellik veya nesne olup, bunlardan ikisi birden olamaz.
OLAY, ÖNERME VE DURUM KATEGORİLERİ
Olay Kategorisi: Olay, ortaya çıkan şey demektir. Olayları fiziksel ve zihinsel olarak ikiye ayırabiliriz. Olay yalnız ortaya çıkış zamanında ve yerinde vardır, o zaman ve yer dışında yoktur. Genel olarak, olay, belli bir zaman ve/veya yerde bulunduğu için somut bir şey sayılmalıdır. Zincirleme yoluyla oluşan bu gibi karmaşık olaylara süreç diyoruz.
- Olaylarda üç öğe ayırt edilebilir: (i) Bir veya birden çok sayıda somut nesne. (ii) Belli bir zaman anı/aralığı ve/veya uzay yeri (bölgesi). (iii) Sözü geçen nesnelerin o zaman anı/aralığı ve/veya uzay yerinde taşıdıkları özellik veya özellikler.
Önerme Kategorisi: Önerme, doğruluk değeri bulunan, yani doğru veya yanlış olan, soyut bir şeydir. Önerme, belli bir kullanım bağlamında bildirisel tümce (cümle) ile dile getirdiği tümcenin anlamını oluşturur.
- Bir tümcenin kullanım bağlamı, kısaca bağlamı şu öğelerden oluşur. (i) tümceyi kullanan (k gibi) bir kişi, (ii) tümcenin kullanıldığı (t gibi) bir zaman anı veya zaman aralığı ve (iii) tümcenin kullanıldığı (u gibi) (uzay) yeri veya bölgesi. Tümceler, bağlama-bağlı tümceler ile bağlamdan-bağımsız tümceler olmak üzere ikiye ayrılabilirler.
Durum Kategorisi: Bazı metafizik kuramlarda, bir önermenin karşılığı olup onu doğru ya da yanlış kılan durum denilen dil dışı bir şeyin bulunduğu kabul edilir. Buna göre, A’nın t anında ve u yerinde B olduğu biçimindeki önermenin karşılığı olan durum buna örnektir. Gerçek olan durumlara olgu, gerçek olmayanlara da salt olanaklı durum denir.
A şeyinin t anında ve u yerinde B oluşu biçiminde ortaya çıkan bir olayın karşılığı A şeyinin t anında ve u yerinde B-olma gerçek durumu, yani olgusudur. Ancak olay, yalnız sözü geçen t anında ve u yerinde ortaya çıkmaktadır. Oysa karşılığı olan durum tüm zaman ve yerlerde gerçektir.
TÜMELLERE İLİŞKİN GERÇEKÇİ KURAMLAR
Tümellerin varlığı konusunda Gerçekçi (realist), kavramcı (konseptüalist) ve adcı (nominalist) denilen üç ana görüş ortaya konmuştur. Gerçekçi görüşte tümeller zihinden bağımsız olarak varolan dil dışı soyut şeylerdir. Kavramcı görüşte tümeller zihnin dışında varolmayan ancak zihnin içinde kavram olarak varolan şeylerdir. Adcı metafizik kuramlarda ise tümellerin dil dışı varlığı yadsınır.
Burada “önerme” sözcüğünü hep “bildirisel tümce” anlamında kullanırsak: Her doğru önermenin metafizik açıklayıcısı, yani önermenin karşılığı olan olgunun metafizik nedeni bulunması sonsuz gerilemeye yol açar. Bu nedensellik için bir sorun oluşturur. Bu sorunun çözümü, açıklama ve neden zincirini bir yerde kesip metafizik açıklaması olmayan doğru önermeler ve metafizik nedeni olmayan olguların kabul edilmesine dayanır. Bu tür doğru bir önermeye metafizikçe temel önerme, bunun karşılığı olguya da metafizikçe temel olgu denilebilir. Hangi önermelerin metafizikçe temel sayıldığı kuramdan kurama değişir.
Birden çok sayıda şeye yüklenebilen şeye tümel denir; tümel olmayan şeye de tikel denir. Türler ve yinelenebilir belirlenmiş özellikler tümeldir. Nesne, trop, olay, süreç, önerme ve durum kategorilerine ait şeyler tikeldir.
PLATON’UN GERÇEKÇİ TÜMELLER KURAMI: İDEALAR
Platon’un idealar kuramı’nda kategorilerden biri çıplak gözle gözlemlenebilen tam somut nesnelerin oluşturduğu tikel kategorisi (duyumsanan), öbürü de tümellerden oluşan, dil dışı, zihin dışı ve tikellerden ayrı ve bağımsız olarak varolan İdea (eidos) kategorisidir.
Platon’a göre duyumsananlar gerçek olmayıp görünüş dünyasını oluştururlar. İdealar ise gerçek dünyayı oluşturur. Duyumsanan şeyler genellikle zaman içinde değişirler, dolayısıyla da farklı zamanlarda karşıt özellikler taşırlar. Örneğin, küçük olan sonra büyük, sıcak olan sonra soğuk olabilir. Her İdea birdir (yani İdealar sayılabilir şeylerdir).
Üçüncü Adam Çıkarımı, Benzeme Modeli gibi argümanlar bu metafizik kuramında sonsuz gerilemeye yol açan çelişkiler ortaya koyar.
ARİSTOTELES’İN GERÇEKÇİ TÜMELLER KURAMI: TÖZSELLİK
Aristoteles’in Kategoriler adlı yapıtındaki metafizik kuramı, söyleme (ya da ait olma) ile içinde olma (ya da sahip olma) denilen iki temel ilişkiye dayanır. Bu iki ilişki yardımıyla nesne, nesne türü, tikel özellik ve özellik türü diye adlandırılan dört ontolojik kategori tanımlamıştır.
Aristoteles bütün varlıkları on kategoriye ayırıp, nesne ile nesne türlerini töz diye bir kategori altında toplamış, nesnelere birincil töz (örneğin Sokrates), nesne türlerine ikincil töz (örneğin İnsan), demiştir. Birincil tözler tikel, ikincil tözler ise tümeldir. Geri kalan varlıkları, yani özellikleri, aşağıdaki dokuz ayrı kategoriye ayırmıştır: Nicelik, nitelik, görelik, yer, zaman, durum, iyelik, etkinlik ve edilginlik. Bu kategorilerden her biri gerek belirlenmiş gerekse belirlenebilir özellikleri kapsar.
Özellikler (Tözsel-Olmayan Kategoriler): Birincisi belirlenebilir ikincisi belirlenmiş özellik olmak üzere ikişer ikişer örneklendirirsek:
- Nicelik: Ağırlık; 2 kg.
- Nitelik: Beyazlık; Sokrates’in kendine özgü beyaz-renk-tonu.
- Görelik: Daha uzun; 10 cm daha uzun.
- Yer: Çarşıda; İstanbul Kapalıçarşı’da.
- Zaman: Dün; Dün 16 Kasım 2009’da saat 18.23’te.
- Durum: Oturur-olmak; Sokrates’in tam baldıran zehrini içmeden önce oturuyor olması.
- İyelik: Ayakkabılı; benim şu anda ayakkabılı olmam.
- Etkinlik: Okumak; Şu anda Aristoteles’in Kategoriler yapıtının üçüncü sayfasını okuyor olmam.
- Edilginlik: Saç Kestirmek; benim şu anda berberde saçımı kestiriyor olmam.
Tözsel Tümeller: Tüm örnekleyenleri birincil töz olan türlerdir. Birbirleri arasında Ayırıcı Özellikleri vardır. Türe özgü özellikler o türün bütün örnekleyenlerinin ve yalnız onların her zaman doğal olarak taşıdığı özelliklerdir. İlineksel Özellikler: B gibi bir özelliğin A nesnesi’nin ilineksel özelliği olması, A’nın B’yi taşımasının da taşımamasının da olanaklı olması demektir.
İdealar Kuramı’ndaki Güçlükleri (Üçüncü adam çıkarımı ve Benzeme Modelini) çözen bir metafizik kuramdır.
GERÇEKÇİ TÜMEL KURAMLARININ GENEL DEĞERLENDİRMESİ
Tüm gerçekçi tümeller kuramlarında güdülen genel amaç, özne-yüklem önermelerinin doğru olmaları için hangi şeylerin varolması gerektiğini ortaya koyup, bu yolla sözü geçen önermelerin nasıl doğru olduklarını açıklamaktır. Kuramlar, hangi çeşit yüklemlerin birer tümel göstermeleri bakımından ayrılırlar.
Bazı özne-yüklem önermelerinin metafizik açıklamasının gerçekçi tümel kuramlarına dayanmadan, yani tümellerin varlığını kabul etmeden, yapılamayacağı savunulabilir. Bu ise gerçekçi tümel kurmalarının en olumlu yönüdür.
Öte yandan Gerçekçi tümel kuramlarına yapılan en yaygın eleştiri, “Ockhamlı’nın usturası” diye anılan ontolojik tutumluluk ilkesine aykırı olmasıdır. Bu ilke “metafizik kuramlarda gereğinden fazla şeylerin varlığını kabul etmeme” ilkesidir.
Russell Paradoksu: Taşıma İlişkisi’ni dile getiren “taşır” yüklemini ele alalım. Bu yüklem yardımıyla “kendini taşır değil”, ya da kısaca “kendini taşımaz”, yüklemi tanımlanabilir. O zaman “kendini taşımaz” yüklemi bir tümeli, yani Kendini-taşımama özelliğini gösterir. Bu özelliğe R diyelim. Burada iki şıkla karşılaşırız. R, ya R özelliğini taşır ya da taşımaz. İki opsiyon da bir çelişkiye yol açar. Sözü geçen “kendini taşımaz” yükleminin hiçbir bir tümeli göstermediğini kabul ederek bu paradoks çözülebilir. Demek ki her anlamlı yüklemin bir tümeli gösterdiğini kabul etmemek gerekir.
Sonsuz Gerileme Sorunu: Önümde bir kırmızı elma olduğunu düşünelim.
- Bu durumda “Önümdeki elma kırmızıdır” önermesi doğrudur.
- Bunun doğruluğu “Önümdeki elma kırmızı-olma özelliğini taşır” önermesinin doğruluğuyla açıklanır.
- Bu ikinci önermenin doğruluğu da “Önümdeki elma kırmızı-olma-özelliğini-taşıma özelliğini taşır” önermesinin doğruluğu ile açıklanır
- ve bu açıklamalar sonsuza değin sürer.
Bunun nedeni, (ii)’den sonra gelen her metafizik açıklayıcının, açıklanması beklenilen bir önceki önermeden daha karanlık olmasıdır. Buna “karanlığı daha karanlıkla açıklama” (obscurum per obscurius) yanılsaması denir.
TÜMELLERE İLİŞKİN KAVRAMCI VE ADCI KURAMLAR
KAVRAMCILIK: Tümellerin zihnin dışında bulunmayıp ancak zihnin içinde kavram olarak varolduğunu ileri sürer. Bu kuramların temel kategorileri tikel olan somut nesne, zihin ve küme kategorileri ile tümel olan kavram kategorisi, türetilmiş kategorisi ise durum (ve olgu) kategorisidir. Öte yandan temel ontolojik ilişkileri de kavram örnekleme, kavram taşıma ve kavramın zihinde varolma ilişkileridir.
Kişilerin zihninde zihin içeriği olarak varolan kavramlar, bu kişilerin kullandıkları ortak dildeki genel terimler, yani yüklemlerce dile getirilir. Bir yüklemin kaplamı, o yüklemin gösterdiği kavramı örnekleyen ya da taşıyan somut nesnelerin kümesidir. Temel varsayımları:
- “B” gibi bir yüklemin gösterdiği bir ve yalnız bir tek B kavramı vardır.
- B kavramı A şeyine yüklenir ise B, A şeyinden ayrı bulunur, dolayısıyla B, A ile özdeş değildir.
- A şeyinin B olmasının metafizik nedeni, B kavramının A şeyine yüklenir olmasıdır.
Kavramların kendileri salt akılla bilinmesine karşın bunların kaplamlarının bilgisi akılla birlikte gözlem ve deneye de bağlıdır. Buna karşılık uzay-zaman içinde yer almayan ve zihin dışında bulunan tümellerin akılla kavranması gerçekçi kuramlar için bir sorun oluşturur.
Aynı kavramın farklı zihinlerde varolması ne demektir? Bu soru yanıtlanmaya çalışıldığında kavramcı kuram için tutarsızlık ortaya çıkar.
ADCILIK: Adcı kuramlar, tümellerin varlığını kabul etmeyen kuramlardır.
Sıkı adcılık kuramı’nda kabul edilen tek temel ontolojik kategori, “somut nesne” kategorisi olup, temel ontolojik ilişki yoktur. Doğru olan temel önermelerin metafizik açıklamaya gereksinimi yoktur. Fakat bu kuramda öznesi soyut tekil terim olan özne-yüklem önermeleri temel önermelere indirgenememektedir.
Yüklem adcılığı kuramı’nda da tek temel ontolojik kategori nesne kategorisidir. Öte yandan bu kuramda bir temel ontolojik ilişkinin işlevini gören, dilin yüklemleri ile somut nesneler arasında uygulama ilişkisi vardır. Bu ilişki temel olduğundan tanımlanamaz, ancak aşağıdaki aksiyomlarla belirlenir. “B” gibi bir yüklemin hangi somut nesnelere uygulanır olup olmadığı yalnız bu yüklemin tipine değil bir de anlamına bağlıdır. Yüklem adcılığının eleştirisi: Bütün özellikleri dilde bulunan yüklemlerle sınırlı saymak zorunda olması ve yüklem tiplerini açıklama durumunda kalması temel zorluklarıdır.
Doğal Küme Adcılığı kuramının temel kategorileri, somut nesne, (soyut) küme ile doğal küme kategorileridir. Bu kuramda tümellerin işlevini gören, bu tümellerin kaplamlarıdır yani örnekleyenlerinin kümesidir. “Ahmet insandır” önermesinin doğruluğunun metafizik açıklayıcısı, “Ahmet, tüm insanlardan oluşan kümenin öğesidir” önermesi; “Çalışkanlık bir erdemdir” önermesinin doğruluğunun metafizik açıklayıcısı ise “Tüm çalışkan insanlardan oluşan küme, tüm erdemli insanlardan oluşan kümenin alt kümesidir” önermesidir. Bu kuramda Uygulama İlişkisi şöyle tanımlanır: “B” yükleminin A gibi bir somut nesneye uygulanır olması, A şeyinin “B” yükleminin gösterdiği (doğal) kümenin öğesi olması demektir.
Fakat Doğal küme adcılığının varsaydığının aksine, bir somut nesnenin bir özelliği taşımasını o özelliği taşıyan diğer nesnelerle aynı kümede olmasıyla açıklamak yerine, somut nesneyi o özelliği taşıması nedeniyle söz konusu kümenin elemanı saymak daha akla uygundur.
Benzerlik Adcılığı: Bu kuramda tümellerin işlevini gören, öğeleri benzerlik ilişkisi’ne dayanarak tanımlanmaya çalışılan benzer somut nesne kümeleridir. Bu kümelerin bütün öğelerinin en az bir ortak özelliği olması beklenir. Benzerlik İlişkisi yansımalıdır; yani A herhangi bir somut nesne olduğunda, A, A’ya (yani kendisine) benzer. Benzerlik adcılığının temel güçlüklerinden biri, özellikleri açıklamak için ihtiyaç duyduğu benzerlik kümelerini tanımlamaktır
TROP ADCILIĞI
Trop “yinelenemez tikel özellik” olarak tanımlanmıştı. Buna göre her trop bir ve yalnız bir tek somut nesne tarafından (dolaysız) olarak taşınan, yani yinelenemez olan bir belirlenmiş özelliktir. Genel olarak troplar tekil betimlemeler ile adlandırılırlar. Bu türden en yaygın betimlemeler, önümdeki elmanın kırmızılığı gibi, A’nın B-lik’i biçimindedir.
Genel olarak her trop varolduğu sürece değişmez, ama taşıyıcısında bulunduğu yeri değiştirmeksizin hep aynı kalarak, varolduğu zaman aralığında taşıyıcısının devinmesiyle taşıyıcı yer değiştirdiğinden farklı uzay bölgelerinde bulunabilir. Trop türleri şöyle sınıflanabilir: Tekli trop türüne Nitelik, çoklu trop türlerine de Bağıntı denir.
Trop Kuramları Trop kategorisini temel kategori sayan kuramlardır. Trop kategorisinin yanı sıra tümel özellikleri de temel kategori sayan kuramlara Gerçekçi Trop Kuramları, tümel özellikleri temel kategorileri arasında saymayanlara da Adcı Trop Kuramları diyoruz.
Sıkı Trop Adcılığı: Sıkı trop adcılığının temel kategorileri, Nesne ve Trop, temel ontolojik ilişkisi ise somut nesne ile trop arasındaki Dolaysız Taşıma İlişkisi’dir. Sıkı Trop Adcılığının en olumlu yönü: tümel gösteren nitelik, bağıntı yüklemleri ve adlarının geçtiği önermeleri yalnız tikellerden söz eden önermelere dönüştürerek varlıkbilimsel tutumluluk sağlamasıdır. Fakat geçerli bir kuram olabilmesi için, tüm önermeleri salt troplardan ya da somut nesnelerden söz eden önermelere dönüştürebilmesi gerekir.
Doğal Trop Kümesi Adcılığı: Temel kategorileri, somut nesne, trop, küme, doğal nesne-kümesi ve doğal trop-kümesi kategorileridir. Bu kuramda “Önümdeki elma kırmızıdır” önermesinin doğruluğunun metafizik açıklayıcısı, “Önümdeki elmanın taşıdığı öyle bir trop vardır ki bu trop ‘kırmızı’ nitelik yükleminin gösterdiği doğal trop-kümesinin öğesidir” önermesidir.
Trop-Benzerliği Kümesi adcılığının temel kategorileri somut nesne, trop, küme ve doğal nesne-kümesi kategorileri, temel ontolojik ilişkileri ise dereceli trop-benzerliği ilişkileri’dir. Trop-benzerliği kümeleri bu kuramın türetilmiş kategorisidir.
Farklı benzerlik kuvveti derecesinden olan troplar arası temel trop-benzerliği ilişkileri vardır. En kuvvetli dereceden olan trop-benzerliği ilişkisi’ne Tam-Benzerlik İlişkisi, diğer derecelerden olanlarına da Tam-Olmayan Benzerlik İlişkileri diyoruz.
Biraz kompleks olsa da: Metafizik Açıklama Aksiyomu şu şekildedir:
- “A” bir somut nesne adı ise, “A, B dir” önermesinin doğruluğunun metafizik açıklayıcısı, “A somut nesnesi, ‘B’ yükleminin gösterdiği trop-benzerliği kümesi’nin öğesi olan bir tropu taşır” önermesidir.
- “A” bir trop adı ise, “A, B dir” önermesinin doğruluğunun metafizik açıklayıcısı, “A tropu, ‘B’ yükleminin gösterdiği trop-benzerliği kümesi’nin öğesidir” önermesidir.
- “A” bir nitelik adı ise, “A, B dir” önermesinin doğruluğunun metafizik açıklayıcısı, “ ‘A’ nitelik adının gösterdiği trop-benzerliği kümesi, ‘B’ yükleminin gösterdiği trop-benzerliği kümesinin alt kümesidir” önermesidir.
- “A1” ve “A2” iki somut nesne adı ise, “A1 ve A2’nin B-lik’i aynıdır” önermesinin metafizik açıklayıcısı, “A1’in B-lik’i ve A2’in B-lik’i, tam-benzer troplardır” önermesidir.
bu kuramda her doğal trop kümesi, bir tam-benzerlik kümesi olarak tanımlanabilir.
TROP KURAMLARINDA SOMUT NESNE KATEGORİSİ
Bu çerçevede iki kuram çeşidini ele alıyoruz. Çıplak Taşıyıcılı Trop Kuramları denilen birinci çeşit kuramlarda, somut nesne, bir yandan çeşitli türden troplar, öbür yandan bu tropları taşımasına karşın kendisi her türlü özellikten yoksun bir şey olarak tasarlanan çıplak taşıyıcı [substratum] denilen şeyden türetilir.
Trop Demeti Kuramları denilen ikinci çeşit kuramlarda ise, somut nesne, biraradalık denilen bir ilişkinin veya bağıntının bir arada tuttuğu troplardan türetilir. Biz burada Nitelik Troplu Demet Kuramı ile Nitelik ve Bağıntı Troplu Demet Kuramları olarak adlandıracağımız iki çeşit trop demeti kuramını inceliyoruz.
SOMUT NESNE NEDİR?
Aristoteles’e dayanarak nesne, örnekleyeni de taşıyıcısı da olamayan şey olarak tanımlanmıştı. Somut nesne zaman ve/veya uzayda yer alıp, örnekleyeni de taşıyıcısı da olamayan şey demektir.
Somut Nesne kategorisinin başlıca özellikleri:
- Somut nesne tikeldir.
- Somut nesne özellik taşıyıcısıdır.
- Somut nesne olumsal bir varlıktır. Varolan bir somut nesnenin olumsal olması, varolmasının olanaklı olması demektir.
- Somut nesne sonlu bir zaman aralığında (sürede) vardır.
- Somut nesne uzayda bir yer kaplar.
- Bir somut nesnenin, (troplardan farklı olarak) varolması başka bir şeyin varolmasına bağlı değildir.
ÇIPLAK TAŞIYICILI TROP KURAMI
Çıplak Taşıyıcılı Trop Kuramı’nın temel ontolojik kategorileri, Trop ve Çıplak Taşıyıcı, türetilmiş ontolojik kategorisi ise Somut Nesne kategorisidir. Bir somut nesne, bir çıplak taşıyıcı tarafından “taşınan” troplardan oluşur.
Çıplak taşıyıcı’nın kendisinin bir özelliği bulunmaz ve kendisi de bir özellik değildir.
Çıplak taşıyıcı, bir trop kuramı için gerekli olan tropların içsel birliğini sağlar ve bir trop kuramı için gerekli olan dışsal bağımsızlığı sağlar. Çıplak taşıyıcı, somut nesneden beklediğimiz, bir şeyin değişim ve devinim içinde özdeşliğini yitirmeme özelliğini açıklar. Fakat deneyci felsefeciler çıplak taşıyıcının deneyim konusu olamamasından dolayı eleştirilmiştir.
NİTELİK TROPLU DEMET KURAMI
Nitelik Troplu Demet Kuramı’nın temel ontolojik kategorisi Trop kategorisi, temel ontolojik ilişkisi Biraradalık ilişkisi, türetilmiş ontolojik kategorisi ise Trop Demeti kategorisi olup, bu kategori Somut Nesne kategorisinin işlevini görür.
Biraradalık ilişkisi ise troplar arasında bulunan ikili bir ilişkidir. İki trop arasındaki Biraradalık ilişkisinin bulunması, sezgisel olarak, bu iki tropun aynı bir yalın somut nesne tarafından taşınması demektir.
Nitelik Troplu Demet Kuramı’nın amacı, somut nesnenin troplardan Biraradalık ilişkisi yardımıyla nasıl oluştuğunu ortaya koymaktır. Bu troplar arasında bir zaman tropu, bir uzay tropu ve en az bir nitelik tropu bulunmalıdır.
Yalın somut nesnelerin değişimi veya devinimi olamaz. Nitekim bunlar belli bir zaman ve yerle sınırlıdır. Oysa bir somut nesnenin değişim veya devinimi bu nesnenin farklı zamanlarda özdeşliğini koruyarak varolmasını gerektirir.
Bütün bileşenleri aynı bir yalın somut nesneye ait olan bir trop bileşimi trop demeti olarak adlandırılır.
Bu genişletilmiş Biraradalık ilişkisi, söz konusu kuramın temel ontolojik ilişkisi sayılır. Bu ilişki yardımıyla trop demeti şöyle tanımlanır: Her bir yalın somut nesnenin işlevini gören şeyin, başka bir trop demetinin bileşeni olmayan, yani en-büyük olan, bir trop demeti olduğu sonucuna varıyoruz. Buna göre belli bir somut nesnenin işlevini gören en-büyük trop demeti, bu yalın somut nesnenin taşıdığı (ve her biri farklı bir trop türünü örnekleyen) tropların toplamına eşit trop bileşimdir.
NİTELİK VE BAĞINTI TROPLU DEMET KURAMLARI
Nitelik ve Bağıntı Troplu Demet Kuramları, daha önce incelenen Nitelik Troplu Demet Kuramı’nın bir uzantısı sayılabilir. Nitelik Troplu Demet Kuramı’nda Biraradalık ilkel temel bir ontolojik ilişki iken, Nitelik ve Bağıntı Troplu Demet Kuramı’nda her trop demetinde bu trop demetini oluşturan troplar arasında ayrı ayrı biraradalık bağıntı tropları bulunur.
Simons’un Çekirdekli Trop Demeti Kuramı Herhangi bir somut nesnenin özellikleri (bu bağlamda birli tropları) geleneksel olarak özsel ve ilineksel olarak ikiye ayrılır. Somut nesnenin bir özelliğinin değişmesi, somut nesnenin yok olmasına yol açıyorsa bu özelliğe özsel, yol açmıyorsa ilineksel denir. Dolayısıyla değişmeye uğrayan bir somut nesnenin yalnız ilineksel özellikleri değişebilir, özsel özellikleri ise hep aynı kalır. Simons’a göre bir somut nesnenin özsel özellikleri arasındaki biraradalık içsel bir bağıntıdır.
İçsel Biraradalığa dayalı trop demeti kuramını ve Çekirdek’li Trop Kuramını reddeden Denkel, Sınırlandırılmış-İçsel Biraradalık Bağıntılarına dayanan Trop Demeti Kuramı’nı geliştirmiştir. Denkel’in tanımına göre, varolmaları durumunda fizik yasaları gereği birarada bulunmaları gereken troplar sınırlandırılmış-içsel birarada troplardır.
Denkel (1997) somut nesne anlayışına dayanarak troplar arası biraradalık bağıntılarını, kendi deyimiyle “yaklaşık” ve “eğretilemeli” olarak, “doygunluk” (“saturation”) adını verdiği bir kavramla açıklamaya çalışıyor. Denkel tropların bağımsız olarak varolmadıklarını göz önünde tutarak onlara “doymamış” (“unsaturated ”) diyor. Öte yandan tropların varlığının onların biraradalıklarının bir somut nesne oluşturmasına bağlı olduğunu göz önünde tutarak, tropların birbirlerini doyurduğunu söylüyor.
SOMUT NESNELERİN ÖZDEŞLİĞİ VE DEĞİŞİMİ
Yalın Somut Nesneler: Aynı bir belirlenebilirin altında birden çok sayıda belirlenmiş olan tropun bulunamadığı uzay bölgelerine bölgecik denir. Belli bir zaman anında belli bir bölgeciği kaplayan trop bileşimlerine yalın somut nesne denir.
Her somut nesne, yukarıda belirtildiği gibi, yalın somut nesnelerden, yani madde parçacıklarından oluşur. Bir somut nesnenin t zaman anında kapladığı uzay bölgesi, o nesneyi oluşturan yalın somut nesnelerin kapladığı bölgeciklerin toplamı demektir. Bir somut nesnenin varolduğu t zaman anındaki parçaları, bu somut nesnenin t-evresinin bileşenleri demektir.
BİREY VE KİTLE
Birincileri İnsan, Gezegen gibi birey türlerinin, ikincileri ise Tunç, Su, Hava gibi kitle türlerinin adlarıdır. Bir birey türünün örnekleyenleri birbirinden ayrılabilen nesneler olmasına karşılık, kitle türlerinin örnekleyenleri doğal olarak (yani kendiliğinden) ayrılabilen nesneler olmayıp sayılamazlar.
Birey türlerinin örnekleyenleri olan ve doğal olarak birbirinden ayrı olan veya ayrılabilen tek tek somut nesnelere birey denilir. Bireyler ayrılabilen şeyler olduğu için her biri birdir, dolayısıyla da sayılabilen şeylerdir.
Aynı türü örnekleyen bireylerin doğal olarak birbirinden ayrı olmaları Bireylerin Girişmezliği İlkesi’ne dayanır. Bireylerin Bağımsız Olarak Varolabilme İlkesi, her bireyin kendisi dışında herhangi bir şeyden bağımsız olarak varolabileceğini söyleyen ilkedir.
Yukarıda kitle türlerine örnek olarak Tunç, Su ve Hava’yı vermiştik. Bu gibi kitle türlerini İnsan, Gezegen gibi birey türlerinden ayıran şudur: Kitle türlerinin örnekleyenleri, bireylerin tersine, doğal olarak birbirinden ayrı değildir, bir değildir, dolayısıyla da sayılamazlar. Homojen kitle hem kendisi hem de bütün parçaları aynı türden olan kitle, heterojen kitle ise homojen olmayan kitle demektir.
Somut nesnelere ilişkin metafizik kuramları ikiye ayırabiliriz:
- Somut Nesneyi temel kategori sayan kuramlar
- Somut Nesne’yi türetilmiş kategori sayan kuramlar
BİREYLERİN KİMLİĞİ
Bir somut nesnenin kimliği, o nesnenin (i) belli bir türden bir nesne olmasını sağlayan ve (ii) nesneyi o nesne yapan şey demektir. Bir bireyin kimliği, onun taşıdığı içkin tümel özelliklerden oluşur. Bir bireyin taşıdığı bir özelliğin içkin olması, yalnız kendi doğasından kaynaklanan, yani o bireyin başka bireylerle olan bağıntılarına dayanmayan bir özellik olması demektir. Bir bireyin kütlesinin o bireyin içkin bir özelliği, ağırlığının ise o bireyin içkin-olmayan bir özelliği olduğunu görüyoruz.
SOMUT NESNELERİN ÖZDEŞLİĞİ
Leibniz Yasası ve Leibniz İlkesi: Bu ölçütün çeşitli metafizik kuramlarında kullanılan en yaygın biçimi Leibniz Özdeşlik Ölçütü olup, bu ölçütün Zayıf Leibniz Özdeşlik Ölçütü (ZLÖ) ve Kuvvetli Leibniz Özdeşlik Ölçütü (KLÖ) olmak üzere iki biçimi olup sırasıyla şöyle dile getirilebilir: (ZLÖ) x ile y özdeştir ancak ve ancak x ile y’nin tüm özellikleri aynı ise. (KLÖ) x ile y özdeştir ancak ve ancak x ile y’nin tüm içkin özellikleri aynı ise.
Leibniz Yasası mantıkça geçerli bir önermedir. Öte yandan Leibniz İlkesi’nin iki biçimi olan, (ZLİ) ile (KLİ) ise tartışmaya açık olan birer metafizik önermedir.
Somut Nesnelerin Parçaları ve Özdeşlik Sorunu: Küçük Menderes (Kaystros) Nehri: Heraklitos “aynı nehirde iki kez yıkanamazsın, çünkü nehir sürekli akıp gider” demesine karşın, Quine “aynı nehirde iki kez yıkanabilirisin ama aynı nehir-evresinde değil” demiştir.
SOMUT NESNELERİN DEĞİŞİMİ
Bir somut nesnenin devinimini, bu nesnenin bir sonraki zaman anında farklı bir yerde bulunması demek olduğunu söylemiştik. Bu aslında yer değiştirme anlamında bir değişimdir. Öte yandan, örneğin Trop Kuramları’nda, bir somut nesnenin değişimini belli bir yerinde belli bir anda varolan bir tropun yerine bir sonraki zaman anında bu tropla aynı zamanda varolamayan bir tropun gelmesi olduğunu söylemiştik. Buna da bir somut nesnenin nitelik değişimi diyebiliriz.
Üç-boyutlu Somut Nesne Kuramı (üç-boyutluluk) bir bakıma sağduyusal olarak kabul görmesi beklenen bir kuramdır. Nitekim gündelik yaşamımızda gördüğümüz, kullandığımız somut nesnelerin geçen gün, dün, bugün gibi zaman aralıklarında tümüyle aynı nesneler olduklarını, dolayısıyla zaman süresi boyunca özdeşliklerini koruduğunu düşünürüz.
Öte yandan Dört-boyutlu Somut Nesne Kuramı (dört-boyutluluk), en azından ilk bakışta sağduyuya aykırı gibi görünen bir anlayışla, A1 ile A2’yi aynı nehrin, A1 ile A3’ü ise aynı kitlenin, zamansal parçaları ya da, Quine’ın deyimiyle, evreleri olarak görür.
Evreli Üç-Boyutlu Somut Nesne Kuramları
Evreli Üç-Boyutlu Somut Nesne Kuramları (kısaca Evreli Üç-Boyutluluk), Üç-Boyutluluk ile Dört-Boyutluluk arasında yer alan, bir bakıma bu iki türden kuramın bir sentezi (bireşimi) niteliğinde olan kuramlardır.
Özellik değişimini açıklamak Demet Kuramı için ciddi bir sorundur: Bir somut nesnenin özellik değişimine uğraması, somut nesneyi oluşturan tropların değişmesi demektir. Denkel trop demeti kuramında özellik değişimi sorununa çözüm geliştirmek için tikel öz ya da biçim-örneği (form-token) kavramına başvurmaktadır.
OLAY KATEGORİSİ
ÇOĞULCU OLAY KURAMI
Davidson’un Olay Kuramı – Tikel Niceleyicinin Değeri Olarak Olaylar: Davidson’un olay kuramındaki temel kategorilerin ikisi de somut tikel olan Somut Nesne ile Olay kategorileridir. Tümel kategorilerin varlığını içermediğinden Davidson’un olay kuramı adcı bir kuramdır.
Davidson’un dönüştürme işlemi kabul edilirse, Quine’ın varlıkbilimsel yüklenim ilkesi de kabul edildiğinde, birtakım olayların varlığının kabul edilmesi sonucu ortaya çıkar.
Olayların tikel niceleyicilerle bağlanmasını gerektiren dilsel yapıda örnekler vardır: Ahmet, Ayşe’nin gülüşünü gördü önermesi, Ayşe’nin gülüşü olayını içerdiğinden, aşağıdaki önermeye dönüştürülebilir: Yani E gibi bir olay vardır ki (E, Ayşe’nin gülüşüdür ve Ahmet E’yi gördü) Gene (11) önermesinin doğruluğu, E olayının, yani Ayşe’nin gülüşü olayının varlığını gerektirir.
Davidson’un olaylar için verdiği özdeşlik koşuluna göre, iki olayın özdeş olması bu iki olayın nedenlerinin ve etkilerinin tamtamına aynı olması demektir.
Kendi özdeşlik koşuluna getirilen eleştiriler karşısında Davidson’un da benimsediği, Quine’ın olaylar için özdeşlik koşuluna göre, her biri aynı uzay bölgesinin bütün içeriğini oluşturan iki olay özdeştir.
TÜRETİCİ OLAY KURAMLARI
Kim’in Olay Kuramı – Özellik Taşıma Olarak Olaylar: Kim “olay” teriminin genel olarak değişimi içerdiğini, çoğu değişimlerin ise somut nesnelerde gerçekleştiğini söylüyor. Genel kabule göre, bir somut nesnenin değişimi, o nesnenin daha önce sahip olmadığı bir özelliği edinmesi, ya da önceden sahip olduğu bir özelliği yitirmesi demektir.
Öte yandan “nesne-durumu” (“state”) denilen ve, olayların tam tersine, değişimi değil de durağanlığı (değişimsizliği) işaret eden şeyler vardır. Kim, bir olay kuramı geliştirirken değişimlerle durağanlıklar, dolayısıyla da olaylar ve nesne-durumları arasında kesin bir ayrım yapılmaması gerektiğini söylemektedir.
Kim, bu nedenle, “olay” terimini nesne-durumlarını kapsayacak bir biçimde ele alarak aşağıdaki gibi tanımlıyor: Bir olay (event), bir somut nesnenin belli bir zamanda bir niteliksel özellik taşıması ya da birden fazla somut nesneden oluşan sıralı n-linin belli bir zamanda bir bağıntısal özellik taşımasıdır. Tek somut nesnenin bulunduğu olaya birli-olay (1-li olay), en az iki somut nesnenin bulunduğu olaya da çoklu-olay denilebilir.
Bennett’in Olay Kuramı – Trop Olarak: Kim’in kuramında bir olay, bir somut nesnenin (ya da somut nesnelerin) belli bir zaman anında bir (niteliksel ya da bağıntısal) özellik taşıması iken, Bennett’in kuramında, bir olay belli bir uzay-zaman bölgesinin bir tümel özelliğin ya da bağıntının örneği olan bir niteliksel ya da bağıntısal tropu taşıması demektir. Bu durumda taşınan özellik tikel olduğundan, olay da tikeldir.
Chisholm’un Olay Kuramı – Durum Olarak Olaylar: Chisholm, olayları olgu olarak tanımlar. Bu durumda bir olay, A gibi bir (birli ya da bileşik) somut nesnenin belli bir t anında B gibi bir özelliği ya da bağıntıyı taşıması durumudur.
Chisholm’un kuramında, A’nın B’yi taşıma durumu, kısaca [A, B] durumu, t anında vardır deriz. Yani [A, B] durumunun t anında varolması bir olaydır. Böylelikle Chisholm’un görüşünde bir olay tekrarlanabilir. Dolayısıyla da her olay bir soyut tümeldir.
Lombard’ın Olay Kuramı – Değişim Olarak Olaylar: Lombard somut nesnelerin taşıdığı özellikleri durağan (statik) ve değişimsel (dinamik) olmak üzere ikiye ayırır. Ona göre, değişimsel özellikler anlık-değişimsel özellikler ve süreli-değişimsel olarak ikiye ayrılır. A somut nesnenin taşıdığı B özelliğinin durağan-özellik olması, A’nın B’yi taşımasının A’nın değişime uğramasına yol açmaması demektir. Örneğin önümdeki kalemin taşıdığı mavi olma özelliği veya önümdeki kalemin taşıdığı odamda bulunma özelliği, bu kalemin değişmesine yol açmaz.
Lombard, atomsal nesne, atomsal nitelik uzayı ve atomsal olay kavramlarını kuramlara göreli olarak tanımlamaktadır. Kendisi gündelik dil ve yaşam anlamındaki olaylar ile atomsal olaylar arasındaki ilişkiyi aşağıdaki varsayımla (hipotezle) dile getiriyor:
Bütün olaylar aşağıdaki dört çeşide ayrılır:
- Atomsal olaylar.
- Ardı ardına meydana gelen atomsal olaylar dizisi.
- Aynı zamanda meydana gelen atomsal olaylardan oluşan atomsal-olma yan olaylar.
- Ardı ardına meydana gelen atomsal-olmayan olaylar dizisi.
TEKÇİ OLAY KURAMI
Whitehead’in Olay Kuramı: Whitehead’in olay kuramında, burada başvuracağımız temel kategoriler, somut tikel sayılan Olay kategorisi ile soyut tikel nesne sayılan Küme kategorisi, temel ontolojik ilişkiler ise iki olay arasındaki Kapsama İlişkisi ile Eşzamanlılık İlişkisi’dir. Başvuracağımız türetilmiş kategoriler ise, Zaman ve Uzay kategorileridir. Soyut tikel nesne olan küme kategorisi dışında Whitehead’ın kuramında tek temel kategori olay kategorisi olduğundan, bu kuramı tekçi olay kuramı olarak adlandırıyoruz.
Uzay ve zamanın yapılandırılmasından önce olayların belli bir uzay ve zaman içinde yerlerinden söz edemeyiz. Ancak her olayın belli bir zamansal uzanımı ve belli bir uzaysal uzanımı vardır. Hem zamansal hem uzaysal uzanımı sonlu olan olaya sonlu olay, öyle olamayana da sınırsız olay denir.
Olaylar değişmezler, onun yerine geçip giderler. Olayların geçip gitmesi, olayların geçmiş, şimdi ve gelecek olarak sıralanmasına yol açar.
Hangi olayların şimdiki olay sayıldığı, olayların algılanmasına bağlıdır. Algılama ise algı olayı (percipient event) denilen bir olaydır. Whitehead bir algı olayı ile eşzamanlı olan olayların bütününe, başka bir deyişle şimdiki doğaya, bir süre (duration) diyor. Her süre uzaysal olarak sınırsız, zamansal olarak sınırlı bir olaydır. Zamansal sınırı, eşzamanlı olduğu algı olayının zaman uzanımıyla özdeştir.
DURUMLAR, OLGULAR VE OLANAKLI DÜNYALAR
Durum ve olgu anlayışları soyutçu durum anlayışı ile somutçu durum anlayışı olmak üzere ikiye ayrılabilir. Somutçu durum anlayışının, olanakçı (possibilist) ile varolancı (actualist) durum anlayışları olmak üzere iki çeşidi vardır.
DURUM VE OLGU ÇEŞİTLERİ İLE ANLAYIŞLARI
Durumların genel biçimini A şeyinin t anında ve u yerinde B-olma durumu olarak tanımlamıştık. Örneğin Ahmet’in kumral olma durumu (olgusu), bir birey olan Ahmet somut nesnesine ilişkin bir durumdur.
Durum ve olgular, öznelerinin yapısına göre, karşılığı oldukları önermelerin doğruluk durumuna göre ve yine karşılığı oldukları önermenin karmaşıklığına göre ayırabiliriz.
Durumların soyut tikeller olup uzay ve zaman dışında zorunlu olarak varolduğunu ve yapı taşları arasında somut şeyler bulunmadığını kabul eden anlayışa soyutçu durum anlayışı denir. Durumların yapı taşları somut nesneler ile somut nesne özellikleri ve bağıntıları olan yapılar olduğunu kabul eden anlayışa somutçu durum anlayışı denir. Somutçu durum anlayışının, olanakçı (possibilist) ile varolancı (actualist) durum anlayışları olmak üzere iki çeşidi vardır. Olanakçı anlayışta, durumun yapıtaşları olan somut nesneler birer varlık olabildikleri gibi salt olanaklı nesneler de olabilir. Bir durumun yapıtaşları olan somut nesnelerden en az biri salt olanaklı ise, bu durum gerçek olamayıp salt olanaklı bir durum olur.
Varolancı durum anlayışı ise, durumların salt olanaklı yapıtaşlarının olamayacağını, bütün yapıtaşlarının birer varlık olması gerektiğini savunan görüştür. Bu anlayışın ise, ılımlı varolancı durum anlayışı (soft actualism) ile sıkı varolancı (hard actualism) durum anlayışı olmak üzere iki çeşidinden söz edilir.
ARMSTRONG’UN OLGU KURAMI
Armstrong’un kuramının temel kategorileri Somut Nesne, Özellik ve Olgu kategorileri temel ontolojik ilişkisi ise Taşıma İlişkisi’dir. Armstrong’a göre özellikler soyut tümel olup, yalnız belirlenmiş olanları vardır. Olgular ise, daha sonra göreceğimiz gibi, Somut Nesne’nin belli bir anlayışı ile özdeşleştirileceğinden, somut tikel (yinelenemez) nesnelerdir. Hangi belirlenmiş özelliklerin varoldukları da a priori olarak değil, bilimsel kuramlara bağlıdır. Burada Armstrong aslında “olgu” terimi yerine “durum” (“state of affairs”) terimini kullanıyor.
Doğru-Kılıcı İlkesi: Her olumsal doğru önerme (belki de her doğru önerme) için, onu doğru kılan dil dışı bazı şeylerin varolması gerekir. Bu şeylere doğru-kılıcı denir. İşte Armstrong bu ilkeye dayanarak her özne-yüklem önermesinin doğru kılıcısının o önermenin karşılığı olan olgu olduğu görüşündedir. Dikkat edilirse farklı doğru özne-yüklem önermelerinin aynı bir doğru-kılıcısı olabilir.
Armstrong’a göre, olgu ile içerdiği nesne ve özellikler arasındaki ilişkinin parça-bütün ilişkisi olmayıp kendine özgü bir yapı taşı olma ilişkisidir.
Taşınma İlkesi: Özellikler (birli-özellikler ve bağıntılar) yalnız somut nesneler tarafından taşınması yoluyla var olmalıdır. Yani hiçbir somut nesne tarafından taşınmayan özellik bulunmaz.
Çıplak Taşıyıcının Yadsınması İlkesi: Hiçbir olgunun yapıtaşı olmayan somut nesne bulunmaz. Çünkü böyle şeyler olsaydı varolan her şey bir olgu olmaz, dünya da salt olgulardan oluşan bir şey olmazdı.
Herhangi bir ontolojik kategoriden olan varlıkların özdeşlik ölçütünü vermek önemlidir. Quine özellikle bunun önemini “şeylerin özdeşlik koşulu yoksa şeylerin kendisi de yoktur” sloganı ile dile getirmiştir.
Armstrong’a göre olguların özdeş olmaları aynı yapıtaşlarından oluşmaları ve bu yapıtaşlarının aynı biçimde yapılandırılmış olmaları demektir.
GERÇEK DÜNYA VE OLANAKLI DÜNYALAR
Bu metafizik kuramda, somut nesneler, onların özellikleri ve her ikisinden oluşan yalın olguların tümüne gerçek dünya denilir.
Gerçek dünyada varolan somut nesnelere gelince, bunlar gerçek dünyanın olgularının yapıtaşları arasında yer alırlar. Ayrıca salt olanaklı durumların da yapıtaşları olabilirler. Öte yandan (olanakçı anlayışta), hiçbir olgunun yapıtaşı olmayan somut nesneler de bulunur. Ancak bu somut nesnelerin birer varlık değil salt olanaklı şeyler olduğu kabul edilir. Öte yandan gerçek dünyada varolan (birli veya çoklu) özellikler, gerçek dünyanın olgularının yapıtaşı olan özellikleri ile salt olanaklı durumların yapıtaşı olan özelliklerinin tümüdür.
Dilde her olgunun karşılığı olduğu bir doğru özne-yüklem önermesi ve her salt olanaklı durumun karşılığı olduğu yanlış bir özne-yüklem önermesi bulunur. Dolayısıyla dilin tüm özne-yüklem önermelerinin belli birer doğruluk değeri olur.
Olanaklı Nesneler, Olanaklı Durumlar ve Olanaklı Dünyalar
Olanakçı durum anlayışında, gerçek durumlar ile bunların ilişkin olduğu varolan somut nesnelerin yanı sıra gerçek olmayan salt olanaklı durumlar ve varolmayan salt olanaklı somut nesnelerin bulunduğunu belirttik. Bu salt olanaklı şeyler, gerçek dünyada bulunmadığı için, bunları gerçek dünyanın çerçevesinde yerleştirmek bir sorun yaratmaktadır. Bu sorunun çözümü, gerçek dünyadan farklı, gerçek olmayan bir olanaklı dünyayı tasarlamaktır.
Gerçek dünya olanaklı dünyalardan biridir. Gerçek dünyadan farklı olanaklı dünyalar salt olanaklı dünyalardır. Gerçek dünyanın kendisi bir olanaklı dünya sayılır, çünkü gerçek olan veya varolan her şey olanaklıdır, ama tersi değil. Gerçek dünyadan farklı bir olanaklı dünyaya salt olanaklı dünya diyeceğiz.
Gene bir olanaklı dünyada olgu olan bir durum, gerçek dünyada olgu olabildiği gibi, başka bir olanaklı dünyada olgu olan bir durum, gerçek dünyada salt olanaklı bir durum da olabilir. Olanaklı dünyaları, mantıkça olanaklı, metafizikçe olanaklı ve fizikçe olanaklı olmak üzere üç çeşide ayırabiliriz. Buna göre her fizikçe olanaklı dünya, hem metafizikçe hem mantıkça olanaklı ve her metafizikçe olanaklı dünya, mantıkça olanaklıdır.
Bazı temel önermelere değinirsek:
- Bir önermenin mantıkça olanaklı olması, bu önermenin en az bir mantıkça olanaklı dünyada doğru olması demektir.
- Bir önermenin mantıkça zorunlu olması, bu önermenin bütün mantıkça olanaklı dünyalarda doğru olması demektir.
- Bir önermenin mantıkça olanaksız olması, bu önermenin hiçbir mantıkça olanaklı dünyada doğru olmaması demektir.
- Bir önermenin metafizikçe olanaklı olması, bu önermenin en az bir metafizikçe olanaklı dünyada doğru olması demektir.
- Bir önermenin metafizikçe zorunlu olması, bu önermenin bütün metafizikçe olanaklı dünyalarda doğru olması demektir.
- Bir önermenin metafizikçe olanaksız olması, bu önermenin hiçbir metafizikçe olanaklı dünyada doğru olmaması demektir.
- Bir önermenin fizikçe olanaklı olması, bu önermenin en az bir fizikçe olanaklı dünyada doğru olması demektir.
- Bir önermenin fizikçe zorunlu olması, bu önermenin bütün fizikçe olanaklı dünyalarda doğru olması demektir.
- Bir önermenin fizikçe olanaksız olması, bu önermenin hiçbir fizikçe olanaklı dünyada doğru olmaması demektir.
- Bir önermenin fizikçe olumsal olması, bu önermenin en az bir fizikçe olanaklı dünyada doğru olması ve en az bir fizikçe olanaklı dünyada yanlış olması demektir.
Fizikçe olanaklı her önerme, metafizikçe ve mantıkça olanaklıdır.
Kaynak: Anadolu Üniversitesi Yayınları – Metafizik