Göç; ekonomik, toplumsal veya siyasal nedenlerle insanların yer değiştirme eylemidir.
Neo-Klasik teori makro düzeyde ana nedeni ülkeler arası ücret ve istihdam farklılıkları olarak görürken mikro düzeyde bireyin faydayı maksimize etme amacıyla verdiği rasyonel bir karar olarak görür. Yeni ekonomi teorisi ise göç kararını hanehalkı düzeyinde görür ve bireysel kapsamın ötesine taşır. Ama bu teoriler günümüzde indirgemeci olduğundan çok kabul görmez.
İkiye bölünmüş emek piyasası kuramı ise gelişmiş ülkelerdeki talebe dayalı (özellikle ikincil sektörlerdeki) olarak göçü açıklamaya çalışır.
Göç sistemleri kuramı olguya politik yaklaşır ve ülkelerin karşılıklı olarak belirli sistemler oluşturduğunu öne sürer. Bu sistemlerde makro politik ve mikro operasyonel ve sistemin sürdürülmesine yarayan yapılar vardır.
Dünya sistemi göç kuramı (Wallerstein): merkez ve çevre ülke ilişkileri ekseninde güçlüye hizmet eden bir süreç olarak göçü ele alır. Göç kapitalizmde ortaya çıkan düzensizliklerin bir sonucudur.
Göçmen ilişkiler ağı kuramı: öncü göçmenlerin oluşturduğu altyapının göçün devamlılığını sağladığını öne sürer. Bu ağlar göçmenlerin entegrasyonunu da zorlaştırabilir. Ülkeler arası ücret farklılığı bu ilişkiler sayesinde önemini nispeten kaybeder.
Günümüzde göç olgusu yukarıda bahsedilen kuramların bir kombinasyonu ile ele alınmalıdır. Özellikle savaşlar devam ettikçe, ülkeler arası ekonomik fırsat farklılıkları ve dünya nüfusu arttıkça göç olgusu artarak devam edeceğe benziyor.