İlkçağ Felsefesi: Pre-Sokratik Dönem

Miletos Okulu ile başlayan Pre-Sokratik dönemin devamında Pitagoras, Heraklietos ve Elea Okuluna değinebiliriz.

Pythagoras (-530)

İtalyanın güneyinde felsefe yapmıştır. Bazı ana fikirlerini özetlersek:

  • Yaşam biçimi ve ahlak konusunda politik erdemlerin gelişebilmesi için bir eğitim ile tutkulara gem vurulmasını – devlet ve büyüklere saygı gözetilmesini savunur.
  • Madde yerine form ve nitelik yerine nicelik ön plana çıkmıştır. Epistemolojik olarak madde yerine form demek birşeyin ana maddesini bilmekle değil, yapısını ve işlevini bilmekle bilinebileceğini öne sürer. İnsanı tanımlayan mikro kozmos ile evreni tanımlayan makro kozmos aynı yapıya sahiptirler. Bu aynılık bilgiyi olanaklı kılar (benzer benzeri kavrar)
  • Evreni tek, ebedi ama insanları çok ve ölümlü görür. Heryerde olan ölümsüz ruh insanla ölümlü bir bedene hapsolur (dualist). Sonsuz madde (aperion) sonlu bir form aldığında bilinir olur. Bedenin bozucu etkilerinden arınmak, tanrısal olanla birleşmek için tutkuları sınırlayan bir özdenetim amaçlarlar. Bu tarz mistik öğeler içerdiği için metafiziğin başlangıcı sayılır.
  • İnsan eylemlerinden sorumludur ve insanı insan yapan eylemleri üzerine düşünmektir (varoluşçu).
  • Felsefeyi hayatta tarafsız bilgiye ulaşmanın yolu olarak ve Filozofları ruh döngüsünden kurtulmuş olarak görür (doğu felsefesi etkisi).
  • Formları rakamlar tanımladığı için sayıları arkhe seçmişler ve evrenin harmoni içerisinde olduğunu ileri sürmüştür. Kavramlar olarak sonsuz küçük ve sonsuz büyük kavramlarını öne sürmüştür.

Heraklietos (-500)

Efeste yaşamıştır.

  • Çokları (sürü insanı) düşünemeyen, aklını kullanmak yerine kendine verilen ile yetinen insanlar olarak görür.
  • Hareketi varlığın merkezine koyar bu anlamda oluşu ateşe benzetir. Her bir tek, karşıtı olduğu için vardır. Ontolojik anlamda diyalektiğin ilk basamağını oluşturur. Oluş halinin nedeni de karşıtlar arasında süregiden savaş durumudur. Bir nesne hem varlığı hem yokluğu barındırır (karşıtlıklar bir aradadır). Varlıkla aklı arasında dolaysız bir bağ kurar (bu bağı modern özne ile descartes koparacaktır).
  • Evren boyuna akan bir değişimdir. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir (panta-rhei). Bu değişimin düzeni logostur ve bu değişmez (sofistler herşey değişir bilgiye ulaşılma derken bunu atlar).
  • Logos evrenin düzeniyle insanın düşüncesinin ortak yanıdır. Logos bilginin olanağını teşkil eder. Bilgiye duyular aracılığı ile erişilir. İnsan aklı, kozmik aklın insandaki karşılığıdır.

Elea Okulu

İtalya’da Parmenides tarafından kurulmuştur. Duyulara güvenmeden, deneyden bağımsız akıl yürütmeye odaklıdır. Hakikati kavramlar dünyasında arar.

  • Parmenides (-470): Hareket var olan birşeyin henüz var olmayan birşeye dönüşmesidir bu da çelişkiye düşülmeden tasavvur edilemez. Varolan vardır, yok olan yoktur (Evrenin sabitliği). Varolma ile düşünme aynı şeydir (Postulat-koyut-kabul). Varlık duyular bakımından çokluk olsa da akıl ve gerçeklik bakımından birdir. Bu varlık yani bir olan değişmez, bölünmez, hareket etmez, doğmamıştır ve ölmeyecektir. Varlığı niteliksiz tarif ederek felsefeye görünüş-gerçek ayrımını hediye etmiştir.
  • Zenon (-450): Paradoksları değişimin ve çokluğun olasılıksızlığını ortaya koymaya yönelir.
  • Ksenophanes: Antropomorfik tanrı anlayışını ve çoktanrıcılığı eleştirmiştir. Bunun; duyulardan tanrıya gittiğimiz için bu olduğunu öne sürer. Duyulardan gelen bilgi eleştiri süzgecinden geçmemiş inançtır (platon buna doksa diyecek). İnsan bilgisi sınırlıdır ve hakikati bilemez. O halde tanrı ve varlık hakkında söylenen şeyler kanaat veya sanıştır.