İle – Oruç Aruoba – Kitaptan Alıntılar

Burada Oruç Aruoba`nın İle kitabında altını çizdiğim bazı kısımları alıntıladım. Bir ilişkinin giriş, gelişme, bitiş ve sonrasındaki his ve zihin halini bir felsefecinin kelimelerinden okumak hoş bir lezzet verdi.

:

Belki de temel hata sevgiyi bir duygu işi olarak görmekte … Bilinçle dengelenmezse kişinin özgürlüğü pahasına yürüyor.

Bir ilişki başlatıyorduk ama ne kadar yetebilecektik buna? anlamlarımız, anlamalarımız, anlatmalarımız anlaşmaya ne kadar yetecekti? Deneyecektik.

Sevgi insanın birbirlerinin yüzlerine bakmaları değil, birlikte aynı yöne bakmalarıdır.

Sevmeğe “karar vermek” sana garip ve hatta itici geliyordu ama sevgiyi, içine düşülen ve kişinin elinde olmayan seviden ayırmanın başka yolu yok.

En temelidir bu ilişkinin: önem vermekte kararlı olmak.

İlişki için bilgi değil bilememe bilinci gereklidir. (hep bir tam olarak bilememe hali vardır)

Sen bana gelmedin; kendini bana getirdin. “Al bunu” dedin: “ben bununla ne yapacağımı bilemiyorum; belki sen bilirsin” dedin. … “Öteki kendimi götürdüklerim, beni görmediler.” demiştin.

İlişkinin temeli; istenmesidir. İlişki; varolması istendiğinde varolur.

“Bir kadın ‘seni seviyorum’ derken aslında ‘yüreğime bir çizik attın ve bu yüzden seni öldürebilirim’ demektedir” diyordun.

(ilişkimizde) Bizi tek bir tehlike bekleyecek: birbirimizin özgürlüğünü kendi içimizde koruyamamamız…

Akıl’ın en büyük çözümleyicisi, Kant, bu anlam temeline saygıyı koyuyor ve enfes bir dizge kuruyor … Bazen düşünürüm, temele “sevgi”yi koyarak, aynı dizge yeniden kurulabilir, diye …

Beklemek, kişinin eyleminin yöneldiği ortada yokken bulunduğu bir eylemdir … orada olmayan birine yönelik hiçbir şey yapmadan yapılan bir şeydir … beklediğim gelmeyecekti ama ben beklememi sürdürecektim.

Ayrılış ilişkinin kayıp çocuğudur; özlem de sevginin ikiz kardeşi …

Herşey birgün biter … Ama şu var; bir şey (ilişki) hiçbir zaman bitirilmeyeceği kararlılığıyla istenebilir …

Kişi sevdiğini; “o öyledir” diye mi sever yoksa “o kendine uygundur, giderek istediği gibi olur” diye mi?

İlişkide en önemli çıkmaz, iki kişinin birlikte yaşadıkları aynı ve tek bir durumla, bir olayla ilgili farklı anılara sahip olmalarıdır.

Kurulmuş bir ilişki, ilişkide olanlardan birinde meydana gelen bir değişiklikle baş edemez… Bir de, bir adım ötesini düşün, kişi denen varlık zaten sürekli değişen, oluşan bir varlıkken … ilişki ne tür bir varlıktır?

Güven ilişkide çok temel bir yer tutar. Güvensizlik bir güve (ses benzerliği!) gibi delik deşik eder ilişkiyi. Öte yandan güvenin bir niceliği yoktur; ya tam olarak vardır ya da hiç yoktur.

Olanaksızlıktan yola çıkan ilişki ne çok gerçeklik katetse de yeniden olanaksızlığa varır, sonunda son olanaksızlığı da ulaştığı en son gerçekliğidir.

Biz artık ayrı olabiliyor idiysek, sen ile ben arasındaki şu “ile” artık yok demekti.

Son buluşmamızda bana şöyle dedin … “Bizim seninle hiç ilişkimizi olmadı ki”. Önce hiçbir şey anlamadım; hep de düşünüp durdum; ancak yıllardan sonra anladım. Haklıydın, haklısın.

Sen çınlattığın yaşam dolu kahkahalarından sonra da uzayıp giden ölümcül suskunluklarınla bana hep bir şey haykırıyordun (susmanla bağırıyordun) … ama ben anlayamıyordum bunu … zaten söylenecek de bir şey kalmadı.

Seni de, seni sevdiğimi de, sonradan anlamıştım; sen de şimdi gitmiş olduğundan bu anlamanın da hiçbir önemi kalmamıştı artık.

Bütün gökleri apaçık, bütün denizleri de çırpıntılı Kılan’a (Nietzsche)