Güncel Sosyoloji – Tüketim Toplumu, Simülasyon: Baudrillard

Jean Baudrillard içinde olduğumuz dönemin zararlı bir yönelimde olduğunu, gerçekliği kavramanın mümkün olmadığını, medyanın gerçekliği ve geçmişi yeniden yarattığını vurgular. Sosyolojinin toplumsal, sınıf, kitle, güç, statü, kurum gibi kavramlarının anlamının içinin boşaltıldığına değinen Baudrillard, tüm bu kavramların anlam zedelenmesine uğrayarak içe patladığını (implosion) belirtir.

Gösterge Kavramı:

Geleneksel toplumlarda kültür aynı sosyal bağlamda üretilmiş ve kullanılmıştır. Buna “yerleşik kültür” der. Günümüzde ise göstergeler kapitalistler, reklam ajansları ve kitle iletişim araçları tarafından üretilmekte ve dönüşüme uğratılmaktadır. Bunu da “metalaşmış kültür” olarak kavramsallaştırır. Göstergenin evrimi:

  • Modern öncesi toplumlarda dilin aracısızdır. Gösterilenle gösterge arasında güçlü bir ilişki vardır. Bütün iletişimsel eylemler -ifade, hediye verme, alışverişler vb- gerçekliğe doğrudan bağlıdır.
  • Gösterge, Rönesansta gösterilene üstünlük kurmaya hafiften başlar. Doğrudan temsil hala vardı, ancak belli insan idealleri o dönemde daha baskın oldu.
  • Endüstri Devrimi ile göstergenin önemi çok artmıştır. Tüketim mallarının artması, boş zamanın artması ile malların statü ve güç sembolleri olarak kitlesel kullanımını görebiliriz. Thorstein Veblen buna gösterişçi tüketim demektedir. Her meta diğer metalarla göstergesel bir ilişki içerisindedir.
  • İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki endüstri sonrası toplumlarda gösterge artık gösterilenden bağımsızlaşmıştır.

Tüketim Toplumu

Bireyler günümüzde tüketim davranışları ile bir gösterge satın alırlar. Yani tüketim bir var olma modu haline gelir. Marx’ın kuramında önemli olan üretimdir oysa günümüzde önemli olan tüketimdir.

Medya bir gerçeklik kurgular ve bu gerçekliğin teminatıyla doğrulanmış göstergeleri üretir ve bir tüketim praksisi yaratır. Tüketim praksisi kurgusal gerçekliğe dair bir merak ilişkisi (aslında yanlış bilme) ile kendini anlamlandırarak tüketim toplumunun karakteristiğini betimler. Sunulan gerçeklik değil, gerçekliğin baş döndürücü halidir. Gerçeklik diye sunular şey bir simülasyondur, yanılsamadır.

Baudrillard, bolluğu savunanlar ile kıtlıktaki savurganlığına üzülenlerin aynı kişiler olduğuna dikkat çeker. Baudrillard, “ihtiyaçlar sisteminin üretim sisteminin meyvesi” olduğunu söylerek üretilenin talebi yarattığına dikkat çeker.

Ona göre zaman bir iştir. Zaman boşa harcanmaz, fakat verimli zaman boş zamanı yeniden üretir. Boş zaman çalışmanın karşıtıdır fakat özgür zaman değildir.

Günümüzde tüketimin ilerleme ve mutluluk anlamına gelmesi, tercihlerinin çoğalması; sistem tarafından üst gerçeklik (hiper-realite) yaratılarak demokrasinin varlığı ile örtüştürülmekte ve refah göstergesi sayılmaktadır. Oysa bu bir yanılsamadır. Tüketim sistemi toplumda yaşanılanların normal olarak algılanmasına neden olmakta ve bir hiperuyumluluk (hiper-conformity) sağlanmaktadır. Buna sürecine Baudrillard, “sibernetik kontrol” adını vermektedir.

Simülasyon ve Simülakrlar

Simüle etmek -miş gibi yapmak değildir. Birebir gerçeğin yeniden üretilmesidir. Bir hastalığı simüle eden kişi, kendinde bu hastalığa ait semptomlar görülen kişidir. Öyleyse der Baudrillard “mış” gibi yapmak ya da gizlemek gerçeklik ilkesine zarar veremez, yani bunlarla gerçeklik arasında her zaman açık seçik bir fark vardır. Simülasyon evreninde gerçekle “düşsel” ve “sahte” arasındaki farkların ortadan kalktığını söyler.

Anlam artık zedelenmiştir. Kitlelere iletilen anlam bombardımanı karşısında bireyler özgürdürler. Fakat bu bombardıman yüzünden kitleler anlamdan uzaklaşmaktadırlar. Çünkü anlam, artık toplumları sürükleyip götüren bir unsur olmaktan çıkmıştır. Kitleler için anlam yerine gösteri önemlidir.

Postmodern dünya anlamdan yoksundur. Anlamın ve modernitenin tüm göndergelerinin ve sonulluklarının yıkılışından sonra, postmodernizm boşluk verilen bir yanıt olarak betimlenir. Postmodernite ne iyimserdir ne de kötümser. Yıkıntıdan artakalanlarla oynanan bir oyundur.

Kitle’den Sessiz Yığına/ Çoğunluğa

Kitleler giderek ortadan kalkmakta, buharlaşmakta ve onların yerini “sessiz yığınlar” almaktadır. Modern toplumda metalaşma ve teknoloji gibi alanlarda dışa doğru patlama (explosion) söz konusu iken, kavramların anlamı içe doğru patlamıştır.

Sonuç olarak Baudrillard kitlenin sessizliğinin bir patlamaya açık olduğunu bu nedenle kitleden belli bir anlamda umutlu olduğunu söyler.