Güncel Sosyoloji – Post-Yapısalcılık: Foucault ve Derrida

Post-yapısalcılık gerçekliğin öznel inşasıdır. Temelde rasyonalizm, evrenselcilik ve pozitivizm gibi genel geçer yapıların yerine öznelliği savunulmasını tanımlamaktadırlar. Gerçeklik bağlamsaldır. Evrensel bir gerçek bulunmamaktadır. Pozitivist yaklaşımlardaki gibi genel bir gerçeklik arayışı bulunmamaktadır. Önemli olan dış dünya değil, dış dünyanın algılanması ve yorumlanmasıdır. Gerçeklik öznel olduğundan her zaman rasyonel bir açıklaması bulunmamaktadır. Rasyonelizme karşı eleştirel bir tutumdur. Post-yapısalcılığın gelişmesinde nihilizm önemli bir düşünsel arkaplanı yansıtmaktadır.

Post; rasyonalizm, sosyalizm, liberalizm, muhafazakarlık gibi genel geçer yaklaşımlar karşısında bir belirsizliği ve öznelliği tanımlayan bir kavramdır. Modernizme getirilen eleştiriler üzerinden bazı kavramlar öne sürülmüştür:

  • Toplumsal Çoğulculuk: Tekelciliğin ve tektipliğin karşıtı olarak farklı bakışları ve duruşları barındırmaktır.
  • Eklektisizm: Birden çok yaklaşımların farklı boyutlarının sentezlenerek yeni bir karma yaklaşım oluşturulmasıdır.
  • Senkretizm: Zıt ve çelişkilerin sentezlenmesidir.
  • Avangart : Sanat, kültür ve politika alanında yenilikçiliği tanımlar.

Michel Foucault

Tek bir gerçeğin olmadığına inandığı için sistematik bir felsefi yaklaşım geliştirmemiştir. Özneyi toplumsal ve kültürel söylemlerle inşa edilen bir yapı olarak değerlendirmektedir. Özne ve  iktidar ilişkisinin bizatihi kendisi öznenin şekillenmesinde rol oynamaktadır. Bu bakımdan söylem ve  tarihselliği analiz etmektedir.

Benlik rasyonel ve tutarlı olmanın ötesinde parçalı ve değişken yapıdadır. Ayrıca, söylem ise nesnel olmanın ötesinde iktidarsal güç ilişkilerini yansıtan bir yapıdır. Teorilerini sunarken bazı tanımlamalar ortaya koyar:

  • Arkeoloji : Şimdiyi resmedebilmek için geçmişin tutarsızlık barındıran söylemlerinin analizidir.
  • Soykütük : Dünden bu güne iktidarın ve tekniğin kavramları organize etme biçimini inceler.
  • Söylem: iktidar ve kontrol birbirlerini besleyen süreçlerdir. Bu bakımdan söylem iktidarı, iktidar da söylemi üretmektedir. Bu bakımdan geçmişten bu güne iktidar tanımını ortaya koymuştur. Bunlar şu şekildedir:
  • Mutlak iktidar: Ceza ve ödül sistemini elinde tutan merkezi bir gücü tanımlar.
  • Disiplinsel iktidar: Bireyleri gözetlemek ve kontrol etmek şeklinde görülür. Hapishaneler, tımarhaneler bu anlamda disiplinsel iktidarın ceza mekanlarıdır.
  • Biyo-iktidar: Nüfus kontrolü, cinselliğin denetlenmesi gibi yöntemlerle doğrudan bedenin iktidarlarca terbiye edilme durumunu tanımlar.

Özetle, Foucault geçmişte olduğu gibi iktidarın bireyleri meydanda öldürme gibi güç pratiklerini zamanla değiştirdiğini savunmaktadır. Bu türden uygulamaların yerini disiplinsel ceza yöntemlerinin aldığını öne sürmektedir.

Jacques Derrida

Derrida’ya göre dünya bir metindir. Aynı şekilde bu metin bizim eylemlerimizi de yaratmaktadır. Kısacası dil eylemi biçimlendirmektedir. Derrida’nın düşünmenin yolu onun ortaya koyduğu temel kavramları irdelemek ve anlamaktır;

  • Yapısöküm yöntemi ve metin
  • İz
  • Fark ve erteleme (Differance)
  • Silme
  • Yapısöküm ve oyun