Bilim Felsefesi 101 – Ders Notu

Fizik, kimya, tarih, psikoloji gibi gözlemlenebilen ve/veya deneye dayalı olan bilimleri inceleyen felsefe dalına bilim felsefesi denilmektedir.

Bilimin konusu geçmişte, şimdi ve/veya gelecekte var olan tüm somut nesneler, olaylar ve olgulardır. Somut nesneler bireyleri ve maddeleri kapsamaktadır. Olaylar nesnelerdeki değişimler ve etkileşimlerdir. Olgular ise gerçek olan durumlar için kullanılmaktadır. Gerçek olmayan durum salt-olanaklı durum dur.

Nesne dizgelerini (systems of objects) anlayabilmek için bazı kavramlara değinirsek: Belirlenebilir özellik bir özellik türü iken, bu türün örnekleyenlerine belirlenmiş özellikler denir. Herhangi bir nesne dizgesi türü, belirli bir anda bu türe ait belirlenmiş özelliği taşıyor ise bu duruma nesne-durumu (state of object) denilmektedir. Eğer nesnedurumu gerçek ise buna olgu denilmektedir. Nesne-durumu değişikliklerine olay denir.

Bilimin amacı bilimsel bilgi vermektir. Tümel-koşullu olgular bilim için ayrıca önemlidir. Tümel-koşullu doğrular düzenli olgulara işaret eder. Önermenin doğruluğu onu karşılayan olguya bağlıdır. Gözlem veya deney ile doğrulanabilen önermelere gözlem-önermesi denir.

Bilimsel önerme (a) kabul, (b) gerekçelendirme (c) doğruluk koşullarını yerine getirmelidir. Günümüzde metafizik önermeler de bilimin bir parçasıdır ve hatta önermeleri gerekçelendirmede işlevleri vardır.

Doğruluk, deneyimsel uygunluk, pragmatik veya teknolojik yarar bilimsel bilginin güvenilirliğin ölçütleri olarak kabul edilmektedir.

Bilimin Yöntemi

Bilimsel yöntem gözlem, deney, ölçme ve düşünsel olarak tümdengelim, tümevarım ve hipotez kurma işleminden oluşur.

  • Tümdengelim: Yeni bilgi sunmaz. Öncülleri doğru ise sonucu zorunlu olarak doğrudur. Ya tamamen geçerlidir ya da tamamen geçersizdir.
  • Tümevarım: Bilgi arttıran bir çıkarımdır. Öncüllerinin doğruluğundan zorunlu olarak türetilemez. Yeni öncüllerin eklenmesi tümevarımsal çıkarımın geçerliliğini tamamen değiştirebilir.

Bilimde kullanılan işlemlerin bazen örtük metodolojik ön dayanakları vardır. Bu ön dayanaklardan bağımsız olunamadığı için objektif betimleme önemli bir sorundur.

Gözlem Deney ve Ölçme

Gözlemler karşılıkları oldukları sorulara bağlı olarak beş çeşittir:

  • t anında ve u yerinde F nesne-dizgesi türünden bir nesne dizgesi var mı?
  • a nesne dizgesi t zamanında u bölgesinde bulunuyor mu?
  • t zaman anında u yerinde bulunan a nesne dizgesi, F özelliğini taşıyor mu?
  • t zaman anında u yerindeki a nesne dizgesi, F belirlenebilir özelliğinin değeri olan hangi belirlenmiş özelliği taşır?
  • a nesne dizgesinde u yerinde ve [t1, t2] zaman aralarında hangi F-olayı meydana geliyor?

Gözlemcinin genellikle gözlem sonucunu dolaysız olarak gözlemlemesi olanaksızdır. Mesela Gözlemci Venüsü, Venüs`ün teleskoptaki görüntüsü aracılığıyla gözlemler.

Deney, koşulları deneycinin müdahalesi sonucunda belirlenmiş olan bir gözlemdir.

Ölçme, gözleme ya da deneye konu olan nesne dizgelerinin niceliklerine sayısal değer verme işlemidir. Ölçüm değerleri renkler gibi dairesel sıralı olabilir.

Bilim felsefesinde, Gerçekçiliğin (ontolojik) yanı sıra adcı (anti-realist) adıyla anılan karşıt ontolojik görüş de vardır. Bu görüş mantıkçı deneycilerde (logical empiricist) egemendir.

Ölçmede kullanılan ölçekler: Oran (uzun, zaman, hız, kütle, enerji), Aralık (sıcaklık, 0 olabilir), Sırasal (sertlik, parlaklık) ve Adlandırıcı (okul numarası) Ölçek olarak gruplanabilir.

Niceliklerin ölçülebilmesinin şartları: t zamanı ve u yeri, taşınılan değerin tek olması ve gözlemcinin ölçüm için net bir birim seçmesidir.

Bilimsel Açıklama

Bilimin amacı konusuna giren olgular hakkında bilgi üretmek ve açıklanmasını yapmaktır.

Olguları A, B, C, … ve karşılığı oldukları önermelere “A”, “B”, “C”, … diyelim. Bilim A durumu gerçek mi? Gerçek ise niye ? sorularına açıklama arar. Açıklama modellerine değinirsek:

Yasacı Açıklama Modeli

“A” açıklanan-önerme , sorunun yanıtını ise açıklayan-önerme(ler)dir. Bu modelde açıklayanlardan en az biri yasa önermesidir. Tümdengelimsel veya tümevarımsal olabildiği gibi olasılıksak veri de içerebilir. Bu olasılıksal veriler bilimsel öndeyiler (varsayım) olarak adlandırılır.

Birleştirici Açıklama Modelleri

Bu modelde bir açıklanan-olgusu tek başına değil de çok sayıda başka açıklanan-olgularla birlikte açıklanır. İki biçimi vardır:

Friedman modelinde birleştirici güç, açıklayan-olguların sayısının (açıklanan-olguların sayısına göreli olarak) az olmasına dayanır. Genelde düzenliliklerin ve yasaların açıklanmasına yöneliktir.

Kitcher’in modelinde birleştirici güç, açıklamak amacıyla kullanılan (tümdengelimsel ve/veya) tümevarımsal çıkarımların tiplerinin az olmasına dayanır. Bu model yasalarda çok olguların açıklamasını sağlar. Bir çıkarım tipi; (i) bir çıkarım şeması, (ii) şemadaki terimlerin kümeleri ve (iii) çıkarımın yapısını belirleyen kurallar kümesinden oluşur.

Pragmatik Açıklama Modeli

Fraassen modelinde bilimsel açıklama “Niye A? ” sorusunun bir yanıtı dır. Pragmatiklik kullanım bağlamınca belirlenmesinden gelir.

Nedensel-Düzeneksel Açıklama Modeli

Salmon`un modeline göre açıklama işlemi, çıkarım yapmaya dayanmaz. Onun yerine açıklanan-olgunun gerçekleşmesine yol açan nedensel süreçler ve nedensel etkilemeler ortaya konulur.

Bilimsel Teorilerin Yapısı

Bir teori bilimsel yasalardan oluşur.

Bilimsel Yasalar

Gözlem Terimleri ve Deneysel Yasalar

GayLussac yasalarındaki “basınç” (p) , “hacim” (V) ve “sıcaklık” (T) birer gözlem terimidir. Bu yasaları sırasıyla dile getiren yasa-önermelerinin mantıksal-olmayan tüm terimlerinin birer gözlem terimi olduğu görülmektedir. Bu çeşit yasa önermelerinin karşılığı olan olan yasalara deneysel yasa denir.

“Gözlem terimi” ile “teorik terim” ayrımı, “gözlemlenebilir” ile “gözlemlenemez” ayrımına denktir.

Belli bir teorinin ilişkin olduğu gözlemlenemezleri gösteren terimlerin o teoriye ait “teorik terimler” olduğu söylenir. İçinde geçen mantıksal-olmayan terimlerinin tümü teorik terim olan önermeye “teorik önerme” denir. Bu önermelerde hiçbir gözlem terimi bulunamaz.

Bilim insanları bilgisine eriştikleri yasaları bilim diline ait yasa-görünümlü önermelerle dile getirirler.

Bilimsel Teoriler

Her bilimsel teori; teori, aksiyom veya postulat olarak adlandırılan yasa-görünümlü önermeler içerir. Teorinin aksiyomları doğru olduklarında ilgili bilim dalının temel yasalarını ifade ederler.

Bilim felsefecileri teorilere yapıları bakımından biri sözdizimsel (sentaktik), öbürü anlambilimsel (semantik) olmak üzere iki farklı biçimde yaklaşmışlardır.

Bilimsel Teorilerin Sözdizimsel Yaklaşımı

Bağlantı postulatları, içinde hem teorik terimler hem de gözlem terimleri geçen önermelerdir.

  • Teorinin Dili: Teorinin dili, teorinin terimleri ile bu terimlerden oluşan önermeleri kapsar. Mantıksal terimler bir yandan “değil”, “ve”, “veya”, “ise”, “bütün”, “bazı” gibi temel mantık değişmezlerini, öbür yandan teoride kullanılması gereken tüm matematiksel terimleri kapsar. Mantıksal olmayan terimler ise gözlem terimleri ile teorik terimlere ayrılır.
  • Teorik Postulatlar Herhangi bir teorinin teorik postulatları, o teorinin diline ait teorik önermelerdir.
  • Bağlantı Postulatları: Teorik postulatların salt teorik önermeler, bağlantı postulatlarının da karma teorik önermeler olduğunu söyleriz.
  • Teorinin Açıklamaları ve Öndeyileri: Bilim insanları, teorilerin teorik postulatları ile bağlantı postulatlarının ortak adı olarak “aksiyom” sözcüğünü kullanmaktadırlar.

Teorinin amaçları:

  • Önceden bilinen deneysel yasaları açıklamak,
  • Önceden bilinmeyen deneysel veya teorik yasaların ve/veya olguların varolduğunun öndeyi sinde bulunmaktır.

Her açıklama önermesi ya da öndeyi önermesi Teorinin aksiyomlarından veya Teorinin diline ait önceden doğrulanmış gözlem önermelerinden tümdengelimsel çıkarımla türetilebilmelidir.

Teorilerin Anlambilimsel Yaklaşımında matematiksel modellerin temel bir işlevi vardır. Örneğin biyolojide DNA molekülünün yapısını temsil eden, metal parçacıklarından yapılmış nesne, DNA molekülünün bir maddesel modelidir.

Bilimsel Hipotezlerin Pekiştirilmesi

Salt Tümevarımcı Görüş

Francis Bacon tarafından ortaya atılan bu görüşe göre tümevarım yöntemi, doğruya ulaşmanın tek geçerli yöntemi olarak kabul edilmektedir. Buna göre bilimsel yöntem üç aşamadan meydana gelir:

  • Gözlem ve/veya deney yoluyla yalın olguların bilgisi türetilir ve bu bilgiler doğrulanmış gözlem önermeleri ile ifade edilir.
  • Bu doğrulanmış sonlu sayıda gözlem önermelerinden tümevarımsal çıkarımla bir tümevarımsal genelleme önermesi türetilir.
  • Türetilen tümevarımsal genelleme önermeleri başka gözlem ve/veya deneylerle daha da pekiştirilebilir.

Salt tümevarımcı görüşe getirilen eleştiriler: Tümevarımsal genelleme önermesinin yanlışlanabileceğini göz ardı etmesine vurgu yapar. Ayrıca bilimsel yöntemde tümevarımın yanı sıra tümdengelime ihtiyaç duyulduğunu göz ardı eder.

Hipotez-Pekiştirmesi Görüşleri

Bu görüşlerde bilimsel yöntem hem tümevarımsal ve tümdengelimsel çıkarım biçimlerini hem de hipotez kurmayı içerir. Belli bir zaman ile belli bir yere sınırlı olmayan düzenlilikleri ifade eden pekiştirilmiş hipotezlere ise yasa denilir.

Hipotez-pekiştirmesi görüşleri üçe ayrılır:

1 – Örnekleme Yoluyla Pekiştirme Yöntemleri

Nicod’un örnekleme yoluyla pekiştirme yönteminde, örneğin ∀ x (Fx→Gx) biçiminde bir tümel-koşullu önermeyle dile getirilen hipotez için F a ˄ G a gözlem önermesinin olumlu örnekleme ve F a ˄ ~G a gözlem önermesinin de olumsuz örnekleme olduğu söylenir.

  • T anına dek yapılan gözlem ve/veya deneylere dayanarak yeterince büyük sayıda Fa ˄ Ga biçimindeki olumlu örnekleme denilen gözlem önermeleri bilim insanlarınca doğrulanmalıdır.
  • Fa ˄ ~Ga biçiminde gösterilen ve olumsuz örnekleme denilen hiçbir gözlem önermesi doğrulanmış olmamalıdır.

Farklı biçimde olan hipotezler için ise Hempel yöntemi kullanılır.

Örneğin; “her yıldızın en az bir gezegene vardır” hipotezinde “x bir yıldızdır”. x (Fx → ∃yGyx) biçimini elde ederiz. Bu tip “tümel-tikel niceleyici” olarak nitelendirilen hipotezler Nicod yöntemi ile sınanamazlar.

Bu yöntemler 3 sorunlar karşılaşır:

  • Kuzgun Paradoksu: H, “Bütün siyah olmayan şeyler, kuzgun olmayan şeylerdir” yargısını; H′ de “Bütün kuzgunlar siyahtır” yargısını ifade etsin. Beyaz bir ayakkabı görmenin H′ hipotezini de pekiştirmesi gerektiği söylenir. Ancak bu kabul edilemez; çünkü beyaz bir ayakkabının gözlemlenmesinin, “Bütün kuzgunlar siyahtır” hipotezini pekiştirdiğini söylemek sağduyuya aykırı bir tutumdur.
  • Sonsuz Öğeli Evren Sorunu: Bazı önermeler ancak sonsuz evrende doğru olup, sonlu bir evrende tutarsızdır; yani tüm yorumlamalarda yanlıştır. “Her doğal sayıdan büyük bir doğal sayı vardır” önermesi, sayısı sonsuz olan tüm doğal sayılardan oluşan evrende doğru olmasına karşın, bu evrenin sayısı sonlu olan herhangi bir altkümesinden oluşan evrende tutarsızdır. Bu tip bir önerme Hempel yöntemince pekiştirilemez niteliktedir.
  • Teorik Hipotezler Sorunu: Eğer bir hipotezde geçen mantıksal-olmayan terimlerin hepsi teorik ise, o hipotez teorik hipotezdir. Gözlem önermesi ile hipotezin açılımı arasındaki tümdengelimsel çıkarımdan da söz edilemez.

Glymour’un kendi-kendini pekiştirme yöntemine göre, deneysel hipotezlerin yanı sıra, teorik hipotezler de örnekleme yoluyla pekiştirilebilir ve böylece hipotezlitümdengelimsel pekiştirme yönteminin tersine, bu hipotezler bütüncül olarak değil, tek tek sınanabilir.

Örneğin; E kanıt önermelerinin kümesi, H pekiştirilmek istenen hipotez, T ise H hipotezini de içeren, birtakım hipotezlerin mantıksal sonuçlarının kümesinden oluşan bir teori olsun. Kanıt önermeleri kümesi ile H hipotezi ve T teorisini oluşturan diğer hipotezlerden tümdengelimsel çıkarımla D gibi bir değerler kümesi türetilir; bu durumda D, H hipotezinin Hempel yöntemine göre bir olumlu örneklemesidir. H hipotezinin E kanıt kümesinde evreni U olduğunda, H’nin U evrenindeki açılımı D’den tümdengelimsel çıkarımla türetilebilir.

Buna karşın, Christensen’in karşı örnekleri yukarıdaki her iki beklentinin her zaman yerine gelmediğini ortaya koymaktadır.

2 – Hipotezli-tümdengelimsel Pekiştirme Yöntemi

Hipotezli-tümdengelimsel pekiştirme yönteminde, yeterince büyük sayıda yeni gözlem önermesi türetilir. Türetilmiş bu gözlem önermeleri gözlem ve/veya deney yoluyla sınanırlar. Eğer bunların tümü gözlem ve/veya deney yoluyla doğrulanırsa ilgili hipotez pekiştirilmiş olur. Fakat eğer bazı türetilmiş gözlem önermeleri yanlışlanırsa hipotez çürütülmüş ve yanlışlanmış olur.

Hipotezli-tümdengelimsel pekiştirme yöntemi “ Kuzgun Paradoksu ” , “ Alternatif Hipotezler Sorunu” ve “ DuhemQuine Sorunu ” olarak adlandırılan üç farklı sorunla karşılaşmaktadır.

Hipotez (H), başlangıç koşulları (I) ve yardımcı hipotezler (A) dersek Hipotezli-tümdengelimsel Pekiştirme Yöntemi’nin savlarından bir tanesi H’nin tek başına yanlışlanabileceği savıdır. DuhemQuine tezi ise bazı hipotezlerin sınamasının ya da yanlışlanmasının tek başına değil de bütüncül bir şekilde, yani I ve A ile birlikte, olması gerektiğini savunmaktadır.

3- Bayesci (Olasılıkçı) Pekiştirme Yöntemi

Bayesci (Olasılıkçı) görüşe göre, bir hipotezin pekiştirilmesi, sınama sonrası-olasılık derecesinin sınama-öncesi olasılık derecesinden büyük olmasına bağlıdır.

Salt Tümdengelimci-Hipotez-Yanlışlamacı Görüş

Karl R. Popper’in öne sürdüğü bu görüşe göre tümevarımsal çıkarım yoktur, tek geçerli çıkarım biçimi tümdengelimsel çıkarımdır.

Hipotezler gözleme dayalı tümevarımsal çıkarımla pekiştirilemezler ama tümdengelimsel çıkarımla yanlışlanabilirler. Çünkü bu görüşte gözlem önermeleri gözleme dayanarak kesin ve ya da kesine yakın bir biçimde doğrulanan önermeler değil; son çözümlemede ilgili bilim insanları topluluğunun aldığı özgür kararla kabul edilmiş önermelerdir.

Bilim insanları serbestçe kabul ettikleri hipotezleri tek tek sınayarak yanlışlananları ret etmek ve uzun sürede yanlışlanmayanları da kabul edip bilimsel çalışmalarında kullanabilir. Bu tür hipotezleri Popper dayanaklı (corroborated) hipotezler olarak nitelendirir.

Hipotez-Buluşu Görüşü

Charles S. Pierce’a göre hipotezler bilim insanlarının önceden doğruladıkları gözlem önermelerine dayanarak tümdengelimsel olmayan bir çıkarımla türetilir. Tümdengelimsel olmayan bütün çıkarımlar tümevarımsal olarak nitelenirse, Hipotez-Buluşu görüşündeki çıkarımın tümevarımsal olduğu söylenebilir.

Henüz açıklanmamış olguları açıklamak için öne sürülmüştür. E, gözlemlenmiş olan şaşırtıcı olguyu dile getiren önermedir. Eğer H hipotezi doğru olursa, E’yi açıklamış olurdu. O halde, H hipotez olarak kabul edilebilir. Hipotez-Buluşu görüşünde, hipotez olarak kabul edilen her önermenin, kalıcı olarak kabul edilebilmesi için, Hipotezli-Tümdengelimsel biçimde sınanıp pekiştirilmesi gerekmektedir

Bilimsel Teorilerin Gelişimi

Bilim felsefesinde teorilerin gelişimine dair iki zıt görüş vardır:

  • Birikimsel Gelişim Görüşleri: Bir teorinin yerine gelen daha gelişmiş olan yeni teori eski teoriyi kapsar.
  • Devrimsel Gelişim Görüşleri: Yeni teori, yerine geçtiği eski teori ile bağdaşmaz ve yeni teorinin kabul edilmesi eski teorinin ret edilmesi anlamına gelir.

Nagel’in İndirgemeci Gelişim Görüşü

Yeni bir teorinin eski teoriyi indirgemesinin üç koşulu olduğunu öne sürer:

  • Koşul 1: İndirgenen teorinin postulatlarında geçen her terim, indirgeyen teorinin postulatlarında da geçmelidir.
  • Koşul 2: İndirgenen teorinin her postulatı, indirgeyen teorinin postulatlarından tümdengelimsel çıkarımla türetilebilmelidir.
  • Koşul 3: İndirgeyen teori, indirgenen teoriden bağımsız olarak pekiştirilmelidir. Yani indirgeyen teori pekiştirilmiş bir teori olmalıdır.

Lakatos’un Bilimsel Araştırma Programlarına Dayalı Gelişim Görüşü

Lakatos, herhangi bir bilim dalında ardı ardına ortaya konulan teoriler dizisini ele alarak, gelişen teori dizisi (progressive series) ile yozlaşan teori dizisi (degenerative series) ayrımına gitmiştir.

Bir teorinin hipotezlerinden tümdengelimsel olarak türetilen bir önermenin değillemesi gözlem ve/veya deneyle doğrulanmış bir gözlem önermesi ise, bu önermenin dile getirdiği olguya sözü geçen teoriye ilişkin bir anomali denir.

Bir teori dizisini yönlendiren bilimsel araştırma programı, teori dizisinin ortak katı çekirdeği ile bu programın negatif ve pozitif yordamlarından oluşur. Yordam (heuristic) yöntemsel kuralları ifade eder.

Negatif yordam, teori dizisinin katı çekirdeğini anomalilerden, yani yanlışlayıcı olgulardan korumayı amaçlayan yöntemsel kurallardır. Pozitif yordam ise, teori dizisini oluşturan teorilere özgü olan koruyucu kuşakların adım adım ortaya konulmasını yönlendiren yöntemsel kurallardır.

Kuhn’un Bilimsel Paradigma Değişikliğine Dayalı Devrimsel Gelişim Görüşü

Kuhn’da bilimsel paradigma (bilimsel araştırma programının tersine) dolaysız olarak teoriyi değil de, teoriyi kabul eden bilim insanlarını yönlendirir. Kuhn’un “Disipliner matriks” olarak adlandırdığı bilimsel paradigma kavramı, sembolik genellemeleri, metafizik ilkelerini, modelleri, bilimsel değerleri ve örnek problem çözümleri öğelerini içerir:

  • Sembolik Genellemeler: Lakatos’un bilimsel araştırma programındaki katı çekirdeği ile koruyucu kuşakların karşılığıdır. Yani bir bilimsel paradigmanın sembolik genellemeleri, temel hipotezler, yardımcı hipotezler ve bunlardan türetilen yasaönermelerinde oluşur.
  • Metafizik İlkeler ve Modeller: Bilim dalının konusu olan varlıkları belirten metafizik ilkeler ve modeller de bilimsel paradigmada yer alır. Örneğin klasik kinetik gaz paradigmasında, moleküllerin varlığı ilkesi bir metafizik ilkedir.
  • Bilimsel Değerler: Herhangi bir bilim dalındaki alternatif teoriler arasında hangisinin daha gelişmiş olduğunu belirten ölçütlerdir: Dakiklik (accuracy), tutarlılık (consistency), kapsamlılık (scope), yalınlık (simplicity) ve verimlilik (fruitfulness).
  • Örnek Problem Çözümleri: Bilimsel paradigmanın son bileşeni, paradigmanın içerdiği teoriye dayanarak elde edilmiş örnek niteliğindeki bilimsel problem çözümleridir.

Olağan bilim döneminde bilim insanları tek paradigmayı rakipsiz olarak kabul ederler.

Olağan bilim problemleri üç çeşide ayrılır:

  • Olgu-toplama problemleri:
  • Teori sınama problemleri:
  • Teori-geliştirme problemleri: ikiye ayrılır
    • Deneysel teori-geliştirme problemlerinin iki çeşidi vardır:
    • Teorik teori-geliştirme problemleri:

Olağan bilim döneminde, bilimsel paradigmanın içerdiği teori er geç anomalilerle karşılaşır. Anomalilerin ortaya çıkması ise aşağıdaki üç şıktan birine yol açar:

  • Bilimsel paradigma kısmen değiştirilerek anomali giderilir.
  • Bilimsel paradigma hiçbir değişime uğramayıp anomali giderilemeden geriye kalır.
  • Bilimsel paradigma ret edilip, bilimsel devrimle yerine geçen bilimsel paradigmada anomali giderilir.

Giderilebilen anomalide , yeni ve beklenmeyen bir olgunun buluşu söz konusudur. Bilimsel buluş, olağan bilim etkinliği değil de olağandışı bilimin etkinliği sayılır. Bu etkinlik yıkıcı-yapıcı (destructive-constructive) paradigma değişikliğine yol açar. Yıkıcı yönü, teorinin bazı yardımcı hipotezlerinin reddine yol açmasıdır. Yapıcı yönü ise, olağan bilim döneminde olağandışı etkinliği yoluyla bir gelişim süreci üretmesidir.

Olağan bilim döneminin sonunda, giderilemez anomalilerin artması, çözüm bekleyen olağan bilim problemlerinin azalması, yeni bilimsel buluşların azalması ve bütünüyle durması, bilimsel paradigmaya ve onun içerdiği teoriye olan güveni sarsar. Böylece olağan bilim dönemi kapanır ve bunalım dönemi başlar. Bunalım döneminde anomalileri ad hoc (amaca özel) hipotezlerle giderme girişimleri ortaya çıkar.

Herhangi bir bilim dalında bilimsel devrim, kabul edilmiş olan ve olağan bilim döneminden sonra bunalım dönemine girmiş eski bilimsel paradigmanın, bilim insanları topluluğunca ret edilip yerine eskisiyle hiç bağdaşmayan yeni bir bilimsel paradigmanın kabul edilmesi demektir.

Kuhn, bilimsel devrimin (devrimsel gelişim sürecinin) bütünsel olduğunu, bilimsel terimlerde anlam değişimine yol açtığını belirtmiştir.