Amo Ergo Sum – Christina Kessler – Kitap Özeti

Değişen Dünya

Tüm dünyadaki kollektif ve kültürel bilgi birikiminin zirvesindeyiz ve bu bilgiye erişim hiç olmadığı kadar kolay. Fakat; Nüfus artışı, iklim değişikliği, Ekonomik eşitsizlikler gibi sorunlar her geçen gün çözümsüz şekilde artmakta. Bir dengesizlik içerisinde anlamsız, neşesiz, bağsız bir yalnızlaşma içerisine sürüklenmekteyiz (küresel kültür).
Değişik anlam ve çözüm arayışlarında: ibrani dinler cennet/cehennem ile bu hayatı anlamlandırırken, Budizm dört asil gerçek ile: Hayat ıstırapla doludur, bunun sebebi vardır, bu sebep bilinir, dolayısıyla ondan kaçınılabilir der.
İnsanlar olarak ortak bir ülkümüz varsa o da: acı çekmekten kaçınmak ve kalıcı mutluluk bulmak. Bu aslında bir mükemmellik arayışıdır. Tüm insanlarda bu duruma dair içsel bir ipucu vardır, aslında bütün düşüncelerimiz ve eylemlerimiz sonuçta bu yöneliş tarafından motive edilir. Bu uğurda Tanrıyı da idealleştirilmiş mükemmellik olarak tanımladık. Dolayısıyla “Tanrı” ifadesi, hem bütün hakkındaki en yüksek fikrimizi hem de bireyler olarak kendimizle ilgili en yüksek görüşümüzü yansıtır.
İnsanlık tarihi 3 paradigmaya bölünebilir:

  1. Arkaik: Doğada çıplak hayatta kalma dönemi. Avcı-toplayıcılık. Sadece Anne-Çocuk bağı tanınmaktaydı. Erkek ve kadın eşit idi. Cinselliğin çocukla sonuçlanacağını henüz bilmiyorlardı.
  2. Anaerkil: Tarım başladı ve yerleşik hayata geçildi. Kadın önemli statü kazandı. Tarım, sanat, el işi ve tıp alanlarında kadınlar ana aktör oldu. Kan bağı hala kadınlar üzerinden kayıtlı (e.g. mısır, kızılderili). Bu süreçte bastırılan eril enerji müdahale ederek bu dönemi bitirdi. Ardından dişi enerji kötü, günahkar, utanılacak bir şey olarak yeniden tanımlandı.
  3. Ataerkil paradigma (M.Ö 2000’den beri), kadının rolü eve ve çocuğa indirgenmişti. Cinsellik limitlendi. Kadın erkeğin malı olarak görüldü. Bu paradigma, düzen ve yapı getiren AKIL (intellect) tarafından yönetilir.
    • Akıl dünyayı kavramak için dualiteler üretir. İyilik ve kötülük mesela aklın bir kurgusudur. Descartes’ın kartezyen ayrımı (zihin, beden) ve Newton’un fiziği keşfi ile aydınlanma bu ikiliğe entellektüel bir zemin sundu.
    • Güç mücadelesi ve hiyerarşi de bu paradigmanın bir temasıdır. Hukuk ve ahlak sadece bunları meşrulaştırmaya yönelik kurgulardır. Cennet ve cehennem fikri de güç ve etki uygulamak için inşa edilmiştir.
    • Eşitsizliğe olan inanç, bu paradigmanın merkezi ilkesidir. Bu da ayrılıkları, kendi kendini besleyen korkuyu beraberinde getiriyor. Yeterince iyi olmama korkusu kendini suçluluk ve utanç şeklinde gösterir. Mülkiyet ve prestij, güvenliğin simgesi haline geldi. Bu nedenle Savaş ve mücadele kaçınılmazdı.
    • Kendimize yabancılaştık: Bedenlerimizi doktorlara, zihnimizi okullara, duygularımızı ilişkilerimize ve ailemize havale ettik.

Farkındalığın dönüm noktası Hiroşima idi. Modernitenin ve teknolojini bizi nasıl bir anda yok edebileceğini gördük. Bugün anlamsızlığı aşacak gerçeğin bizim dışımızda bulunmayacağını görüyoruz. Aklın yarattığı ikiliklerin (duality) üstesinden gelmek için tek çözüm sevgidir. Sevgi, zıtlıkların üstesinden gelir.

Mükemmellik idealinden kafamızı kaldırıp şu anda zaten mükemmel olduğumuzu anlamamız gerekiyor. Bu bizi şefkate (compassion) sevk edecek. İnsanlar aslında halihazırda mutlu olduklarını bilmedikleri için mutsuzdurlar (Dostoyevski).

Hakikat (truth) ve Gerçekliğin (reality) etkileşimi

Mükemmelliği kendi dışımızda (tanrılarda, ideolojilerde) aramış olsak da ancak ruhsal benliğimizde bulunabileceğini anlamamıza yol açan bir süreçteyiz. Bu noktada Bilim ve metafiziği birleştirmemiz gerekiyor. Bilimin bazı keşifleriyle (şeylerin yerel olmayan bağlantılılığı, bell teoremi, heisenberg belirsizliği, String teorisi gibi) metafizik kavramlarla bütünsel bir açıklama olasılığı doğmuştur.

Bilim ve metafiziğin kesişiminde yaşam enerjisi olgusunu buluruz. Dinamik yaşam enerjisi kavramı, binlerce yıldır birçok kültürün tıbbi sistemlerini etkilemiştir. Çin’de chi, Japonya’da ki, Hindistan’da prana ve Batı’da pneuma veya od deniyordu. Her şeye nüfuz eden ve hareket ettiren ve kozmik dengenin korunmasını sağlayan bir enerji olarak tanımlandı. Bu dinamik enerji kavramının etkisinde kalmış dünya görüşlerinde her şey sürekli bir değişim içindedir çünkü enerji serbestçe hareket eder. Bilgi onu bağlar ve ona şekil verir. Yani enerji bu bilgi tarafından oluşturulabilir ve yönlendirilebilir.

İnsanı anlamak için: işlevleri ile ilgili olarak, yüksek, orta ve alt benlik, bilincin özerk yönleri olarak kabul edilebilir.

  • Yüksek benlik, mükemmellik arzumuzun doğduğu içsel otoritemizdir. Bizi orijinal mükemmelliğimize ikna etmek ve onunla yeniden bağlantı kurmak isteyen yönümüz aynı zamanda dini yönümüzdür.
    • İç rehberliğimiz, iç sesimiz, sezgimiz burada yaşar; kısacası bilgeliğimiz. Yaşam boyunca bize rehberlik eden şey aslında budur. Ama çoğu zaman dinlemiyoruz.
    • Yüksek Benlik sevgidir ve sevgi yaşam enerjisinin kendisidir. Onu kendimizi açarak bulabiliriz.
    • Gerçek sevgi kesinlikle koşulsuzdur, beklentisi, niyeti yoktur, anlaşma yapmaz. Var olduğunda, dünyanın en doğal ve en güzel şeyi gibi görünür. Onun mevcudiyetinde insan anı ve anın gerçekliğini hisseder.
  • Alt benlik, son araştırmalarda “bilinçaltı bilinç” kavramına karşılık gelir. Her şeyden önce, bilinçli algı ve kontrol tarafından görülemeyen tüm zihinsel, duygusal ve fiziksel süreçleri barındıran kişisel hafıza ve deneyim depomuzu oluşturur. Alt benlik için önemli olan, deneyimin yoğunluğudur.
    • Orta benlik bir seferde en fazla 7 şeyi işleyebilir. Bu nedenle alt benliğin filtreleri vardır. Bu filtreler inançlara göre şekillenir.
  • Orta benlik bilinç üstü ile bilinçaltı arasındaki köprüyü temsil eder. Yüksek Benlik okyanusları ile alt benlik arasında dar bir yaya köprüsüdür.
    • Orta benlik, insan varoluşu için vazgeçilmezdir, o kadar vazgeçilmezdir ki, bu boyuta öncelik verme hatasını kolaylıkla yapabiliriz.
    • Birincil motivasyonu düzen yaratmaktır. Mantığı sever. Özgür irade, karar verme ve seçim onun ana işlevleridir.
    • Ayrıca olayların yorumlanmasına da, anlamlara da burası karar verir. Ne kadar tarafsız, yargısız olursak, olayları olduğu gibi görmeye başlarız.

Pratik

Yeryüzündeki hiçbir şey ve hiç kimse, hayatın labirentinde bize kendi temel özümüzden daha özenli ve düşünceli ve daha emin bir şekilde rehberlik edemez. Manevi ustaların bile tek bir görevi vardır: arayanlara ona giden içsel yolu göstermek ve kalplerimizde uyuyan bu bilgiyi nazikçe uyandırmak. Bu, bizim için kendimizden daha yüksek bir otorite olmadığı anlamına gelir.

Kişinin kendi bireysel gerçeğini yaşaması için bir söz, hatta bir yemin olarak kendine olan inancını beyan etmesi, kendini gerçekleştirme pratiğinin ilk ve en önemli adımlarından biridir.

Pratiğin sırrı iki kanundan ibarettir. Birincisi: Almak istediğinizi önce siz verin. İkincisi ise: Artmasını istediğiniz şeye şükredin.

ŞİMDİ nedir? Büyük pratik öneme sahiptir. ŞİMDİyi “kişinin mevcut dikkatinin aralığı” olarak tanımlayabiliriz. Yani dikkatimizi nasıl odakladığımıza bağlı olarak bu saniye, bu dakika veya saat olabilir.

Farkındalık ilkesi (Mindfulness), kendini gerçekleştirmenin temel unsurlarından biridir. Zen geleneği, dikkatli nefes alma ve dikkatli yürüme gibi birçok “dikkatli farkındalık” uygulamasıyla özellikle dikkat çeker. Kişinin o anda kendi içinde ve dışında olup bitenlerin farkına varmasıdır.

Pratikte ayrıca Meditasyon, Şükran, Konsantrasyon, Olumlama gibi metotlar kullanılabilir.

Düşünceler gerçekliğimizdir (Burada yazar Emoto deneylerine atıf veriyor ama bunlar biraz şaibeli).

İnsan sevgisi, kişinin Yüksek Benliği ile bağlantısının ifadesidir. Sevgi, sevgi dolu eylemlerle gerçekleşen bir değerdir.

Amo Ergo Sum

  • Kendimi sevmek: gerçek benliğimi tanımak ve nihai meyvemi vermektir.
  • Başkasını sevmek: onu “olması amaçlanan” olarak görmek ve kendi hakikatinde desteklemektir.
  • İnsanlığı sevmek: hepimizin özünde bir olduğumuzu anlamaktır.
  • Doğayı sevmek: onu takdir etmek ve yasalarına göre yaşamaktır.
  • Gerçeklikleri (reality) sevmek: sorumluluk almaktır.
  • Hakikati sevmek: güvenmektir.
  • HER ŞEYİ sevmek: basitçe var olmaktır.
  • Ben sevdiğim şeyim. Varım çünkü seviyorum.