Aile Psikolojisi ve Eğitiminde Temel Kavramlar

Aile psikolojisi bireyin aile ve eş ilişkilerine odaklanır.

1968 yılında Bertalanffy’nin genel sistem teorisi ile temellenmiştir. Bu teoride Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan bir sistem olarak ele alınır. Öte yandan aileye bilişsel-davranışsal, feminist veya postmodern açılardan da günümüzde yaklaşılmaktadır.

Aile dinamik bir yapı olmakla birlikte farklı şekillerde sınıflandırılabilir: (Minuchin) iki kişilik. Üç kuşaklı, çok çocuklu, ebeveynin fiziksel olarak noksan olduğu, kontrolden çıkmış, hareket halindeki, üvey ebeveynli, evlat edinmiş gibi özelliklerine göre veya döngüsel olarak içinde bulundukları döneme göre (çocuksuz, bebekli, ergen, yaşlı.. gibi).

Ailenin işlevleri: temel bakım ve gereksinimler, gelişimsel görevler ve kriz desteği olarak düşünülebilir. “Sağlıklı” düşülen ailelerde bağlılık, takdir, birlikte zaman geçirme, etkili iletişim, kriz yönetimi, rollerin net olması gibi yapılar oturmuş olarak kabul edilir.

Evlilik

Evlilikte ilişki sorunları ilişkilerdeki gerçeğin ortaya serildiği andır.

  • Çatışmalar ilişkiyi sınar ve ancak sağlıklı iletişim ile sorunların çözümünde ilerlenebilir.
  • Genelde çatışmalar önce iletişim kanallarını tıkar (şikayet, sözsüz tavırlar, alay, eleştiri, savunmacı yaklaşım, aldırmazlık, inkar, suskunluk gibi).
  • İletişimde yargılayıcı, kontrol edici, stratejik, soğuk, üstünlük taslayıcı ve kesin mesajlar çatışmaların sinyalleridir.
  • İletişimi; ne oldu, ne hissettim, ne bekliyorum gibi temel başlıklar altında yapılandırarak iletişim kanalları tekrar açılabilir.

Bu süreçte aslolan iki tarafın da ilişkinin devam etmesi için asgari çaba gösterme isteğidir.

Çatışmaları sınıflandırırsak (graph teorisi):

  • aktif (birbirine sevmemek)
  • pasif (iletişimsizlik)
  • varoluş (dinlemeyip kendini yansıtma)
  • tümden reddediş (tam aksini inat etme)
  • önyargılı (fikir değişmeyecektir)
  • yoğunluk (aynı fikir farklı yoğunluk)
  • kısmi algılama (iyi dinlememe) şeklinde gruplanabilir.

Diğer bir problem olarak sadakatsizlik (3. Kişi) ve aldatma (yalanlar) ele alınabilir. Sadakatsizliğe uğrayan eş çeşitli kayıplar yaşayabilir (özgüven, özel olma, kendilik saygısı, aldatıldığından dolayı kendine öfke, tekrar etmesin diye kendinden taviz, güvensizlik, utanç ve yaşam isteği kaybı). Sadakatsiz eş de şaşkınlık, çaresizlik, belirsizlik, öfke, yalnızlık, suçluluk, utanç ve umutsuzluk gibi süreçlerden geçer. Bunların ardından ilişkiye devam edebilmek için sadakatsizlik ile yüzleşilmesi, anlaşılması, birlikte ileri adım atılması ve acı veren duyguların azaltılması için ortak çaba gerekmektedir.

Boşanma evlilik yaşantısına yasal olarak son verme sürecidir.

  • Sosyal değiş tokuş kuramı (Levinger) nedenleri bireysel düzeyde açıklar ve maliyet/kazanç-kayıp denklemine işaret eder.
  • Becker ise bu sorgulamanın eşler birbirlerini tanıdıkça periyodik olarak tekrarlandığını öne sürer.
  • Kriz kuramına göre yaşanan bir olayın yarattığı dengesizlik krizi tetikler ve yas sürecinde olduğu gibi bu krize verilen tepkiler boşanmaya yol açabilir. Sevgiye dayalı evlilikler boşanmaya daha açıktır, ekonomik refah da boşanmayı arttırmaktadır. Yas sürecindeki gibi bu modelde boşanma süreci inkar, kızgınlık, düzeltme çabası, depresyon ve kabul aşamalarından geçer.

Boşanırken çiftler duygusal, yasal, ekonomik, ebeveynsel, sosyal ve ruhsal boşanma dönemlerinden geçer. Bu boşanmanın psikososyal sürecini göstermektedir. İlişkideki ilk sorunlarla düş kırıklığı, aşınma ve kopukluk aşamaları tetiklenir. Fiziksel ayrılık ile anksiyete başlar ve tek başına devam test edilir. Bu aşamada ilişkinin yası tutulduktan sonra ikinci ergenlik denilen yeni kimlik arayışı dönemi başlar.

Cinsellik

Ailede cinsellik kavramına değinirsek: Cinsellik doğal ve içgüdüsel görünse de öğrenilen bir olaydır. Bu süreçte ailenin rolü büyüktür. Cinsel kimlik kişinin kendini erkek veya kadın hissedişidir (biyolojiden ayrı olabilir). Toplumsal cinsiyet ise toplumun erkek ve kadını tanımlama biçimidir.

WAS 1999 yılında HongKong’da evrensel cinsel haklar bildirgesini kabul etmiştir. Buna göre: cinsel özgürlük, otonomi, mahremiyet, eşitlik, haz, cinselliğin duygusal ifadesi, bilimsel bilgi edinme, eğitim ve sağlık hizmeti hakları evrensel haklardır.

Cinsel sorunlar parafili (alışılmadık şeylerle uyarılma), kimlik sorunları ve işlev bozuklukları şeklinde gruplanabilir.

Aile İçi Şiddet

Dünyada 1 milyondan fazla kadın hayatını şiddet yüzünden kaybetmektedir (kayıtlı). Farklı kültürlerde şiddetin tanımı değişse de temelde aile içi şiddet; aile bireylerinin fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik zarar görmesiyle muhtemel hareketleri ve özgürlüğün keyfi engellenmesini içeren davranışları içerir. Şiddet yöneldiği kişiler, kişilerin yaşları, cinsiyetleri, meydana gelen ortam veya yöntem ekseninde gruplanabilir.

Hayvanlarda saldırganlık fizikseldir. İnsan ise toplum içinde ideallere sahip olmasıyla hayvandan ayrılır (değer görme, sevilme, güç kazanma, üstünlük, güvenme..). Bu ideallere ulaşma isteği beraberinde saldırganlığı getirir. “Bunu yapan insan olamaz” sözüyle saldırganın bize benzemesiyle ortaya çıkan yaralanmışlığı onarmaya çalışırız.

Kadına yönelik şiddet cinsiyet eşitsizliğinin bir göstergesi olmakla birlikte, kadınları zorla bağımlı konuma sokmanın bir mekanizmasıdır.

  • Sosyo-ekonomik statüden bağımsızdır. Mesela Türkiye`de de evli veya birlikte yaşayan kadınların %40’ı fiziksel şiddete maruz kalmıştır.
  • Bununla mücadelede yasal düzenleme, farkındalık yaratma, mağdurlara destek gibi adımlar atılmalıdır. Kültürümüzdeki karı-koca arasına girilmez görüşü bu mücadeleyi zorlaştırmaktadır.
  • Bu şiddetin son noktası kadın cinayetleridir.
  • Kaynak kuramına göre aileye kim en çok kaynak getirirse o kadar güçlü olmaktadır.

Buna ek olarak çocuklar da aile içi şiddetin mağduru olmaktadır (direkt veya tanık olarak). Çocuklarda güvenli (keşfeden, özerkleşen) ve güvensiz (birey olamayan) bağlanma gelişiminde aile içi şiddet önemli bir faktördür. İnsan dünyanın güvenli, adaletli bir yer olduğu savıyla yaşar ve bu çok temel bir inançtır. Şiddet çocuklarda bu inancı yok eder. Çevre, potansiyel destek yerine potansiyel düşman olur.

Aile içi şiddet kapalı ortamda ve devamlı olmasıyla farklılık gösterir ve ruhsal etkisi yüksektir.

  • Bu devamlılık bir duyarsızlık oluşturur.
  • Kadınlar daha fazla psikolojik destek arar (travma sonrası stres bozukluğu, depresyon).
  • Maruz kalanın uygulayıcıyla yakınlığı yüzünde şikayet etmek zorlaşır.
  • Bu şiddet tırmanma (nispi kontrol, tetiklenme), şiddet(uygulama) ve balayı(farkındalık ve özür) döngüsüyle ele alınabilir.

Hukuken Anayasadaki 41. maddede eşitlik; kadın ve çocuğun korunması vurgulanmaktadır. Uluslararası sözleşmeler de CEDAW (ayrımcılığın önlenmesi) 1985, Çocuk hakları 1995, Ailenin korunması 1998 (savcının koruma emri), Kadının Statüsü Teşkilatı 2004, TCK Cinsel saldırı 102-105 konu ile ilgili ana yasal düzenlemelerdir.

Aile ve Hastalık

Ciddi hastalıklar (kanser gibi) aile sisteminin dengesini bozar. Psikolojik olarak şok/inkar, kızgınlık/isyan, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamaları yaşanır. Aile desteği çok önemlidir, çocuklar teşhisten önceki halleri gibi davranılmasını bekler. Aileden beklentileri gruplarsak:

  • Şok döneminde saygı, ilgi, destek
  • Tedavide umut, kontrol, anlam arayışı
  • Eve dönüşte stresle başa çıkma, günlük yaşama dönüş, gerçekçilik olarak özetlenebilir.

Aile bu süreçte rolleri yeniden değerlendirmeli, zaman ayırmalı, açık iletişimi korumalıdır. Çiftler arasında güçler dengesi bozulabilir. Çocuklukta ihmal yaşayanlar, yetişkin iken hastalıklarda terk edilme korkusu yaşayabilir. Bu süreç senin/benim problemim yerine bizim problemimiz şeklinde ele alınmalıdır.

Aile içinde görülen bazı ruhsal bozukluklar (kadınlarda genelde daha fazladır):

  • Depresyon (üzüntü, hayattan zevk alamama, karamsarlık, 20% kadınlarda ve yaşlılarda daha sıktır)
  • Bunaltı bozukluğu (aşırı endişe, 5% oranda)
  • Panik bozukluğu (atak çarpıntı, terleme, bulantı 10dk, içine kapanıklık, 2% oran)
  • Basit fobi (hayvan, çevre tipi, kan, durumsal ve diğer şeylere aşırı korku, 10% oran)
  • Sosyal fobi (utanma, küçük düşme korkusu: tireme, sık idrar, 10% oran, üzerine gidilerek çözülebilir)
  • Takıntı hastalığı (aşırı temizlik, takıntı hijyen/hastalık/saldırganlık/cinsellik/dini olabilir, kompulsiyonlar geçici rahatlatır: ele yıkama, kontrol, sayma, biriktirme olabilir, Serotonin rolü önemlidir, 2% oran)
  • Bedenselleştirme/Somatizasyon (sıkıntı içe atıldığındaki komplikasyonlar)
  • Alkol bağımlılığı (alkole hayır diyememektir, aile bireylerinin ihtiyaçları ikincil olur, çocuklara negatif etkisi fazladır)
  • Sigara bağımlılığı (bırakamamadır).

Stres

Stres hayatta karşımıza çıkan problemlerin çözümünde motivatör olurken bedensel ve ruhsal sorunlara yok açabilir. Tanımı net değildir (Selye 1936). Zararlı bir etken, ani adaptasyon sorunu ortaya çıkarır ve bu stres yaratır.

Aile içi stres eski defter açmak veya damara basmak gibi tabir edilen durumlar ile pekişir.

Travma ise psikolojik veya fiziksel tehditlerin kişinin baş edemeyeceği kadar şiddetli olmasıdır. Ardından

  • akut stres bozukluğu (olay ardından, uykusuzluk vs)
  • travma sonrası stres bozukluğu (1 ay sonra devam eden bozukluklar, tekrar hatırlatan anılar)
  • uyum bozuklukları (çökkünlük, çaresizlik, kuralsızlık) oluşabilir.

Travmaya afetler, ölüm/yas, göçler neden olabilir.

Aile Eğitimi

İnsan toplumsallaşırken bazı kurallar koyar ve bu bireyin çıkarları ile bazen çelişir. Bu kurallara uyulması için yaptırımlar düzenlenir. Aile bu kuralların uygulanmasını sağlayıcı temel kurumdur. Evlilik iki kişinin toplumca onanan birlikteliğidir. Yasalar açısından bir ortaklık sözleşmesidir. Evliliğin devamında iletişim önemlidir. Eşler arasında 3 tip değer vardır: ortak olanlar, farklı ama orta yol bulunabilenler ve uzlaştırılamaz şekilde farklı değerler (bu grup az olmalıdır).

Ailenin tanımı değişiklikler gösterir:

  • Iwer-Page: seks ilişkilerine dayalı çocuk yapan ve yetiştiren grup.
  • Winch: kuşak ilişkilerine göre anne-baba ve çocuktan oluşan grup.
  • Nimkoff: karı koca ve çocuktan oluşan ve az-çok devamlılık gösteren birliktir.
  • Summer-Keller: en az 2 neslin bir arada olduğu kan bağı olan bir örgüttür.
  • Freyer: doğal olmayan ama doğadan ilham alınan en küçük sosyal gruptur.
  • Kıray: toplumsal değişimlerde tampon görevine vurgu yapar

Aile danışmanlığı konusunda Freud ardından Adler gelir. 1950 sonrası artan aile danışmanlığında Ackerman, Bateson, Bowen ve Whitaker önemli isimlerdir. Aile danışmanlığı modern dünyada ailelerin yaşadıkları sorunların çözümünde yardımcı olur.