Simone Weil, bir diyaloğunda Simone de Beauvoir`ın fikirlerini dinlekten sonra kendisine “belli ki hiç aç kalmamışsınız” diye yanıt veren fransız aktivisttir (kitabın önsözünden). Kendisinin ilham veren özgeçmişini kısaca araştırmanızı öneririm.
Kitaptan aklımda kalan ana düşüncelere değinirsem:
Kutsalı, İnsanların kalbinin temelinde mağlup edilemez şekilde onları iyiliğe iten ve kötülükten sakındıran bir şeye dair bekleyiş olarak tanımlar. Biraz daha açarsak:
- Kutsal kendinden bir iyilik deil; bizdeki ve bizi iyiliğe iten bekleyiştir. İyi kutsalın yegane kaynağıdır. Hakikati iyiyle eş tutmakta, fiziksel iş ve emeğin iyiyle irtibat halinde olduğunu vurgulamaktadır.
- Her insanda kutsaldan bir parça vardır. Gayrişahsidir ve adaletsizlik karşısında fışkırır. Kutsallık toplumsal veya kişisel değerlere atfedilmemelidir, bunlardan bağımsızdır.
Hukuk roma icadıdır. Hukuk güce dayanır, güç olmadan kadük kalır.
- Hak kavramı toplumsal çatışmaların temelindedir. Hakkın konuşulduğu yerde başkalarına iyilik imkansızlaşır.
- Hak kavramı doğal olarak kişi kavramına yol açar. Çünkü hak kişisel şeylerle ilintilir. Bu seviyeye kurulmuştur.
- Kişi kavramı sadece toplum onu şişirdiğinde gelişmektedir. Kişisel terakki bir toplumsal imtiyazdır. Halbuki “Ben”`de kaybetmeyeceğim bir şey yoktur.
- Bedbahtlara demokrasi, hak, kişi gibi kavramlar iyilik getirmez. İşçi hareketi üzerindeki parti, sendika ve entellerin işi, seytana ruh satilirken araya girip “o kadar ucuza olmaz” demektedir.
- Bir kişiyi dinlemek; kendini onun yerine koymaktır. Bu yüzden aslında bedbahtlar dinlenmezler. Onlar dilsiz gibidir. Adalet ve hakikatin ruhu bedbahtları duyabilmelidir.
Adalet insanlara kötülük yapılmamasıdır.
- Bir insan “niçin bana kötülük yapılıyor?” diyorsa orada kötülük yani adaletsizlik olmuştur. Bu yakarışlar çoğu zaman zayıf ve beceriksiz olabilir ama rejimler bunların duymalıdır.
- Öte yandan “Başkası neden benden daha fazla aldı?” şeklindeki yakarış ise hak kavramıyla ilintilidir.
- İkincisi hukuk ve hak alanı iken, birincisi önünde insanlar durmalıdır.
Aklımdakileri toparlarsam; Simone Weil kitabında iyiliği temel alan bir değer sisteminin ana çatısını önermiş ve bu bağlamda bazı genel kabul gören (hak,hukuk,kişi) toplumsal kurumlara eleştirel yaklaşmış. Sonuçta günümüz için de hala güncelliğini koruyan çok etkili tespitlerde bulunmuş.