Antropolojik dönemi Sokrat ile başlatan bir bakış açısı olsa da ara dönemde Sofistlere değinmek gerekiyor.
Sofistler, bilgelik öğreten kişilerdir. Ama bunu para karşılığı yaptıkları için filozoflukları tartışmalıdır. Bazı temel özelliklerine değinirsek:
- Rölativist bir bakışla bilginin imkansızlığını öne sürmüşlerdir. Onların dönemine kadar filozofların üzerinde hemfikir olduğu bir konu yoktu, buna bir tepki olarak bu görüş doğmuştur.
- Reorikte çok iyilerdi. Konuşma o dönemde çok önemli olup davaların sonucu etkilemekteydi ve saygı görüyordu. Ama felsefeyi hakikat arayışında değil insanları iknada kullanıldıklarından eleştirilmişlerdir.
Protagoras ve diğer Sofistlerin bazı görüşleri
- İnsan her şeyin ölçüsüdür. Bütün insanları kapsayan evrensel bir doğruluk yoktur.
- Birey açısından da bütün eylemlerini dayandırabileceği bir nesnel ilkeden de bahsedilemez.
- Her şey üzerine birbirine zıt iki şey söylenebilir ve bunlar kuvvet olarak birbirine denktir (derin şüphecilik).
- Doğru ve yanlış gibi haklılık ve haksızlık da birbirinden ayrılamayacaktır. Bu yüzden retoriğe önem verir çünkü haklılığı belirleyen iyi konuşma olmuştur.
Hiçbir şey yoktur, olsa da bilemezdik, bilsek de başkalarına aktaramazdık. Aktarsaydık bile karşı tarafın bizi doğru anladığından emin olamazdık.
Gorgias
- Yasa iktidarın güç ve iradesinin tecessüm etmiş halidir. Bu nedenle devlet ancak bir güç kavgasına veya çatışmaya dayalı olarak açıklanabilir (Kallikles).
- Toplumsal sözleşme fikrini reddederler çünkü zekiler kendilerini aptallara, ahlak veya din ile dayatmakta iyidir.
- Ahlak zayıfların, güçlüleri ellerindeki gücü kullanmaktan alıkoymak için ürettikleri bir kavramdır.
- Kanun doğada olmayan pek çok şeyi doğaya rağmen zorla yaptırır. Kanunları toplumun çoğunluğunu oluşturan zayıflar koymaktadır. Mesela yeteneklinin yeteneksizden daha fazla şey yapabilmesi doğaldır. O nedenle güçlünün zayıfa hükmedebilmesi doğaldır. Fakat güçsüzler kendileri yapamadığı şeyleri ahlak kılıfıyla toplum için limitlemiştir.
- Prodikos insanların kendilerine yararlı gelen şeyleri tanrılaştırdığını düşünür. Tanrı karşısında hissedilen korkuyu din kavramının inşasındaki kurnaz zekanın başarısı olarak görür.
Tahmin edersiniz ki bu tarz görüşler de sofistleri toplum için tehdit yapmıştır.