Sevgililik ilişkilerinin 3 temel aşaması (seviyesi) vardır. Birinden diğerine zamanla geçiş yapılabilmektedir:
- 1. aşama – Bağımlı ilişkiler: Partnerler kendilerinde olmayanlar için birbirlerine bağımlılardır. Örneğin erkekler seks, beslenme, ev ve çocukların bakımı için kadınlara; Kadınlar da para, sevgi ve statü için erkeklere bağımlı hale gelebilir. Bu ilişkilerde aşk efendi/köle ilişkisi ile karıştırılabilir.
- 2. Aşama – 50/50 ilişkiler: Kadınlar ve erkeklerin eşit (!) olduğu ve eşit beklentilere sahip olduğu ilişkilerdir. Sınırlar belirlenir, herkesin kendi alanı vardır. Partnerlerin maddi ve iradesel anlamda özgürdür. Fakat bu eşitlik (!) canlılığı öldürür, partnerler içlerindeki eril ve dişil enerjiyi kısıtladığından cinsel tutkuyu zamanla kaybeder.
- 3. Aşama – Yakın ilişki: Partnerlerin eril ve dişil enerjilerinin farkında olarak kalplerini açtığı, kendilerini sevgiye ve bir olmaya teslim ettikleri ilişkidir. Korkunun yerini kendini veriş alır. Anahtarı teslim olmak ve gardı düşürmektir.
Hepimiz öleceğiz. Sevdiğimiz herkes bir gün ölecek. Kokuları, sıcaklıkları, gülümsemeleri sonsuza dek yok olacak veya yalnız kalacağız yada kendimiz öleceğiz. Neden sevgimizi geri tutuyoruz?
AŞK VE SEVGİ KONULARINDA BAZI TEMEL TANIMLAR
Sevgi (Love) sevdiğinle bir olmaktır ve ancak kalbini açtığında olur. Sevgi, ayrılmamaktır, kucaklamaya istekli olmaktır. Ancak korkunun olmadığı yerde oluşur. Yakın ilişkinin temeli budur: incinmiş hissetsen bile her an kalbinizi açman gerekir. Birini severseniz, sevginiz ondan değil, sizin kalbinizden gelen bir akıştır.
Aşk (romance) ise bir eşsizlik veya kader hissi gibidir. Şeylerin öyle yazıldığını hissedersiniz. “Sonunda, hayatım boyunca beklediğim kişi geldi.” gibi bir aşınalık (evde olma) hissettirir. Ama zamanla azalır. Çünkü bu çekim psişemizde çocukluğumuzda oluşan (mesela ebeveynlerimize dayanan) bir iz üzerine kuruludur yani aldatıcıdır ve hüsranla sonuçlanır.
Cinsel Çekim (Polarity) iki kutup arasındaki elektrik akımı gibidir. Vücudunuz enerji ve canlılık ile dolar. Tamamen yabancı biri bile vücut ısınızı yükseltebilir, kalbinizin çarpmasına neden olabilir. Sevgililikle arkadaşlık arasındaki temek fark cinsel kutuplaşmadır. Birçok partner, “Birbirimizi seviyoruz ama ilişkimizde bir şeyler eksik” dediğinde genellikle sorun cinsel kutupluluğun zayıflamasıdır.
Yakın ilişki için kalbimizi açarak sevmeli ve sevginin aktarımında cinsel kutupluluğun gücünü kullanmalıyız.
ERİL VE DİŞİL KUTUPLAR FARKLIDIR, BU YÜZDEN ÇEKİM OLUR
Her insanda “Eril” ve “Dişil” kutup mevcuttur ve duruma göre herkes dişil veya eril enerjiyi yansıtabilir. (Her zaman erkeklerde eril, kadınlarda dişil enerji ağırlıkta değildir, bu yüzden kutupları cinsiyet ile eşleştirmemek gerekir). Bu kutuplar karşılaştığında aralarında bir çekim oluşur. Eril ve dişil enerjinin doğaları farklıdır, örneklendirirsek:
- Eril enerjinin özü özgürlük ve temel sorunu yükümlülükler tarafından kısıtlanmış hissetmektir. Dişil enerjinin özü sevgi ve temel sorunu sevilmemenin / reddedilmenin verdiği acı ve öfkedir.
- Eril hayatını bir amaç veya misyon etrafında yaşar. İlişkilerde mesela “biz nereye gidiyoruz” diye sorarken; dişil ise ne hissettiğimizle ilgilenir. Eril için yönelimsel olan enerji, dişilde ise kucaklayıcıdır.
- Eril sorun arar, onu amaç edinir ve düzeltmek ister. Mesela partneri üzgün görünce nedeni bulup çözmeye çalışır. Halbuki dişil sevgiyi, kabullenildiğini, değer verildiğini hissetmek ister.
- Eril karşısındakini büyük resme, genel bakış açısına, uzun vadeli hedefe yöneltirken; dişil anlık gerçeklikle bağlantıda kalmaya yöneltir.
- Eril değişim dönemlerinde kendini yalnızlıkta arar/keşfeder (orta yaş krizini burada örnek verir yazar). Dişil ise genellikle duygusal desteği ve sevdiği arkadaşlarını tercih eder.
- Sürekli kol saati taktığınızda unutmak kolaydır. Kim olduğumuz deneyiminizin değişmeyen bir yönü olduğu için, onun da unutulması çok kolaydır.
- Eril dışarıdan nüfuz edilemez görünen modlar ile yaşar: futbol modu, iş modu gibi. Dişil ise akıcıdır; meşguldür ama kesintiye uğramaktan çekinmez.
- İlişkide problem anında; Eril, ilişkide olup olmamayı sorgular, dişil ise içine kapanır (gitmek ya da kalmak yerine, açılmak ya da kapanmak arasındadır). Bu nedenle, dişilin (arkadaşları onu uyarsa da) bir ilişkiyi bırakması genellikle zordur.
- Eril kelimelerle konuşur ama dişil hisleri ve tonlamayı duyar.
- Dişil yaratıcı enerjinin yanında son derece yıkıcı bir yöne sahiptir. Eril, istediği gibi akmasına izin vermek yerine, genellikle dişil’i sabitlemek ister.
Yakın ilişkide, dişil eril’e ilişki içinde tamamen özgür olmanın mümkün olduğunu gösterirken: Eril dişil’e, ilişki devam etse de etmese de tamamen mutlu ve sevgi dolu olmanın mümkün olduğunu gösterir.
ERİL ve DİŞİL BİRBİRİNE İHTİYAÇ DUYAR
Eril nasıl aşamalardan geçer?
- 1.aşama: bir şeyler kazanmakla ilgilidir (para, güç ..). Partnerine bu kazandığı şeyleri sunar.
- 2.aşama: kendini geliştirme, özgünlük arayışındadır. Hala kendini bitmemiş hisseder.
- 3.aşama: kendini tanımlamayı bırakmıştır. Doğasının özgürlüğün kendisi olduğunu kabul eder. Partnerine korkusuzca gerçekliğini (fearless persistence in truth) sunar.
Dişil nasıl aşamalardan geçer?
- 1.aşama: Sevgi için her şeyi yapar. Kendi ihtiyaçlarından, gücünden ve otoritesinden vazgeçer.
- 2.aşama: Sevgi için kendinden vazgeçmektense kendini sever. Başkasına kendini adamak tüylerini diken diken eder. Ama hayatında bir eksiklik hissi vardır. Bağımsızlığı bu boşluğu dolduramaz.
- 3.aşama: Artık sevgiyi aramaz, onu solur ve yayar (radiates). İlk aşamalardaki gibi ilişkiden veya kendinden gelecek sevgiyle yetinmeyeceğini anlar. Egosunu korumaktansa sevgisini utanmadan yaşar. Partnerine parlayan kalbini ve sevgisini sunar. Bu erili büyüler.
Günümüz toplumsal düzeninde; kadın dişil ve erkek eril enerji ağırlıklı olup ilişkide birbiriyle bütün olmaktansa: tek başlarına yetebilir dengeli (!) enerjilere evrildi. Yani erkekler dişil enerjilerini ve kadınlar da eril enerjilerini geliştirdiler. (Bu nedenle çağımızda 50/50 ilişkiler ağırlıkta)
Özetle, eril dişiye, dişil de erile ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacı alkol, hobiler, kariyer, çocuk ya da arkadaşlarla ikame ederlerse yakın (intimate) ilişkiye giremezler.
YAKIN İLİŞKİ PRATİĞİ
Bağımlılık ilişkilerinde, istediğinizi elde etmek için bazı şeyleri esirgeyerek pazarlık yaparsınız. 50/50 ilişkilerde, bir uzlaşmaya varma umuduyla konuşarak anlaşmaya çalışılır. Ancak yakın ilişkide her birinizin ne söylediğinden bağımsız olarak, ikinizin de aynı şeyi farklı şekillerde istediğini fark edersiniz:
- Dişil sevgiyi, Eril ise özgürlüğü hissetmek ister. Bunlar aynı, sınırsız duygunun ifadeleridir.
- Partnerler bu aşamada farklılıklarının asla sona ermeyeceğini ve cinsel çekimin kaynağının bu olduğunun farkında olurlar.
Yaşamımızın temel dürtüsünü mutluluğa doğru rahatlamaktır. Ama bu bizi saptırabilmektedir:
- Mesela Eril; orgazmı bu rahatlama olarak görüp ona bağımlı olabilir. 3.aşamada bu arzununun uzun süreli huzur getirmediğini ve ancak egonun ölümüyle (ego-death) dinginliğe erişilebileceğini anlar.
- Dişilde bu rahatlama bir tür teslimiyettir. Teslimiyetini; bağımlı ilişkilerde partnerine, 50/50`de kendine veya işine yönlendirir. Ama derin bir eksiklik hisseder. 3.aşamada kendini direk sevgiye teslim eder.
Sonuç olarak; hayatta ne kadar çok deneyimimiz olsa da hep daha fazlasını aradığımızı, bu yetmezliğin ve arayışın yarattığı gerginliği ne zaman görürüz? İnsan ancak rahatlama/tatmin olma arzusunu bırakıp; varolmanın ve sevginin andaki dinginliğine kendini bıraktığında hayatında ve ilişkisinde mutlu olabilir.